ZAMANIN ÇÖKTÜĞÜ İLAHİ MAKAM - DMT
Ana fikir; Yeryüzünde ki bütün dinlerin ya çıkış noktası olmuş ya da tam odağında var olup, oluşumuna yön vermiş bir maddedir Di-Methyl-Tryptamine.
Öncelikle belirtmeliyim ki bu yazıda hiç kimseye hiç bir şey öğretme gibi ibir amacım yok.
Sadece öğrenmeye çalışıp, bulduklarını daha çok öğrenebilmek için paylaşan biriyim. Bu sebeple yorumlarınızı esirgemeyiniz. Yazı ile doğrudan bağlantılı olan diğer yazılarımıda okumanızı dilerim. Teknik kısımlarda eleştirilere açığım ama ana fikir olarak son derece sabit fikirliyim, özellikle bu konuda. Konu olan madde, trans müziğin de çıkış sebebi aynı zamanda, beğendiğim bir listemin, yazıya eşilik etmesinde bir sakınca görmüyorum. İyi bir kulaklıkla orta seste lütfen.
Bir DMT (dimethyltryptamine) trans anı. Ruh Molekülü Belgeselinden.
'' Şehri çok uzak mesafeden gödüm koyu yeşil renkteydi. Üstünde titreşen ışıklar ve bulular vardı sonderece hızlı hareket ettiği için tanımlanması çok güç geometrik şekillerin yavaşlamasının ardından uzaklardaki şehri gördüm. Ben bu manzarayı izlerken tam da gözlerimin önünden bir ışık topu '' bu da neydi'' dedirtircesine, geçip gitti. bu kadar yakın olması dışında korkmadım. etrafıma bakınmaya başladım. Sanki bu yerin içindeydim. '' Neden burdayım'' derken hemen sağımda, kocaman bir burnu ve yeşil cildi olan kadını gördüm. Bir düğme çeviriyordu ve farkettim ki uzaktaki şehrin ışıklarının gücünü artırıp azaltıyordu. Ona baktığımı farkedince '' Başka ne istiyorsun'' dedi, bende, '' Başka neyin var '' dedim. ''
DMT (Di-Methyl-Tryptamine)
Epifiz bezi bir çok dinde odak noktası olmuş bir organımız ve üçüncü gözümüzün açılması halinde ruhani boyutlarda yaşanacak bir aydınlanmanın da sağlayıcısıdır aynı zamanda.
Bir insanın epifiz bezinin en çok doğum ve ölüm anında salgıladığı DMT, insan bilinci üzerinde çok etkili ilahi bir hormondur. Öyle ki, ruhun vücuda girip çıkmasını sağlayan hormon olarak adlandırılır. Ayrıca rem uykusunda rüya anında çok küçük miktarlarda üretilmekte. Yan etkileri olan psychodelic sanrılar, onun dünyanın en kuvvetli uşturucusu damgasını yemesine yetmiş. Triptamin ailesinin en güçlüsü. Vücutta üretilen bu kadar güçlü bir psikoaktifin, doğal yapımızla ilgili bir nedeni olmalı.
İnsanlar, hayvanlar ve bitkilerde bulunan bu salgının tam olarak asıl görevinin ne olduğu hakkında şu an için kesin bilgiler olmamakla birlikte, bu salgının 30 - 40 yıl önce ki öne sürüldüğü gibi doğada tesadüfen oluşmadığı, daha gerçek bir işlevi olduğu, bir amacı olduğu, bununda ortak moleküler dil olabileceği görüşü gittikçe sağlamlaşıyor. Yani tüm galaksilerdekilerde dahil dahil tüm canlılar arasında ortak bir moleküler dil olabileceği gerçeğinden bahsediliyor.
Bir daha gözden geçirelim, beyin ikiye ayrılmış bir organ, sağ beyin sol beyin. Beynin içinde bulunan diğer organlarda aynı şekilde ikiye aylımış durumdalar. Ancak bir tek epifiz bezi tam orta da tek bir bütün olarak durmakta. İşte bu bezimizin salgıladığı 3 hormondan biri DMT. Bütün bunların bir sebebi olmalı.
Meditasyon, oruç, ilahi söylemek ya da başka herhangi bir teknik ile özden kaynaklanan DMT seviyesi bir anda çoğalabilir. Bu mistik durumun ''ölüme yakınlık'' deneyimi ile tartışılmaz bir bağlantısı vardır. Çoğu psikoaktif zihin açıcıların bilinçte yaptığı etki ile, yoğun meditasyon arasında çok yakın bir benzerlik vardır. Beynimizin tam ortasında bulunan epifiz bezinde açığa çıkan bu bileşik, mistik deneyimlerin yegane olgusudur. Tarih boyunca insanoğlunun halusinasyonla ilgili olan tüm deneyimlerinde dmt nin rolü vardır.
Ayrıca bazı stres anları,yalnlızlık, travma ve açlık.. bunlar haulinasyonlara neden olan sebepler.
Beyinde ve bilinçte bu etkiyi yapan bileşikler halusinojen denilen bileşiklerdir.
Beyinde dmt ne kadar fazla salgılanırsa, dünya bizler için o kadar renkli ve canlı görünür, ancak yetersiz derecede dmt salınımı dünyayı donuk, gri ve cansız algılamamıza neden olur.
DMT, bilincin bedenden ayrılmasını mümkün kılan bir maddedir. Mistik dinlerin ilahları ve üstadlarının ana konusu da hep bedenden kurtumla ve beden dışı deneyimlerle alakalı kavramlardır. Bu nedenle günümüzde bilim bu bileşiğe ''Ruh Molekülü'' adını vermiştir.