gelelim işin genelde daha merak edilen algısal ve halüsinojenik kısmına. öncelikle yerlilerin halüsinojen diye bir kavramdan söz etmelerini beklemeyin. halüsinasyonları incelerken bu nedenle yaje bağlamında kalmakta fayda var. bu bağlamda ise yaje'nin sağladığı görülerin temel farklılıkları bulunmakta. en önemlisi hasta bir bireyin deneyimlediği halüsinasyonların hastalığıyla ilişkili olarak kendisine zarar verdirme ihtimali bulunuyor ve bunlar neredeyse tamamen hastalığın işaretleri oluyor. yaje de ise bu tipte bir kesinlik yok. tam aksine bedeniniz temizlendikçe daha sağlıklı algılıyorsunuz ve görüntüler de bununla birlikte değişiyor (kötü olanlar giderek yok oluyor). ikincisi bunlar sadece görülerden ibaret değil aynı zamanda olağandışı bir içgüdüsel devinim kazanıyorsunuz. bu alışık olmadığımız sezgisel olağandışılığın da aslında kabiliyetlerimizden biri olduğunu öğreniyorsunuz. aletleri henüz icat etmemiş ilkel insanın hayatında ölümle kalım arasındaki farkı yaratan bu yetenek zamanla diğer yeteneklerimizin önem kazanmasıyla tabi ki bir kenara atılıyor ve sezgilerimize, görülerimize göre değil zihnimize göre hareket etmeye başlıyoruz. yajenin bu manada zihnimizde yeni bir şey oluşturduğunu söylemek bile doğru olmayabilir; bu daha çok bir türlü susmak bilmeyen huzursuz zihnimiz aradan çekildiğinde ve onun üretimi olan kirlilikten yani düşüncelerden, illüzyonlardan ve takıntılardan kurtulduğumuzda farkedebildiğimiz yeni bir gerçeklik oluyor. normalde farkedilebilmesi çok zor olan bu yeni gerçeklik aradaki örtüyü kaldırdığımızda kendini tüm duruluğu ile duyularınıza sunuyor. yine yaje kitabında bunun hinduizmdeki maya ile ne kadar benzer olduğu anlatılmış. sadece hinduizmde değil tabi budizm içerisinde de yer alıyor maya inanışı. hinduizm içinde maya doğru fakat mutlak olan bir doğru değil. maya sadece maddi olan dünyanın görülebilmesini sağladığı için aynı zamanda onu görmemizi sağlayan koşulları ya da gerçekliği görmemizi engelleyen de şey. hinduizm'de bu mutlak gerçeklik brahman olarak adlandırılıyor ve aydınlanmaya ulaşabilmek için maya (illüzyon gerçek) ile brahman (mutlak gerçeklik) arasındaki farkı farkedebiliyor olman gerekiyor; bu da ancak aşkın bilgi ile mümkün. gerçek bilgiyi elde ettiğimizde illüzyon da birden kayboluyor. adını hatırlamadığım bir belgesel yerlilerin ispanyol gemileri ilk defa geldiğinde ufukta onları göremediklerini anlatıyordu. bu bakımdan anlaşılabilir geliyor bu bana. yaje etkisi altında bu illüzyonları sık sık belirlemeniz doğal olacaktır fakat bunda hemen başarılı olacağınızı düşünmeyin. sadece yılların deneyiminin ardından illüzyonlardan arınabilmiş taitalar bu ikisini ayırt etmekte yeterince iyi sayılabilir. yaje içtikten sonra birdenbire gerçeklik önünüze seriliyor değil. egonuzu öldürmeniz ve zihninizi tamamen durdurmanız uzun zaman alan bir süreç ve bu süreçte sık sık onun yansımaları olan illüzyonlarla baş etmek zorunda kalmanız gerekiyor (bunlar genellikle türlü canavarlar oluyor). sonuç olarak taitalar da yaje ile erişilen ruhlar dünyasının buluduğumuz gerçekliğin üzerine kurulduğu dünya olduğuna inandıklarından bu iki düşünce arasında ilginç bir benzerlik var diyebiliriz.
|