yaje (ya da ayahuasca) içeceği aslında çoğunlukla amazon bölgesinde yetişen ve oradaki topluluklar tarafından kullanılan bir çeşit sarmaşığın adı aynı zamanda. fakat içeceğin kendisi sadece yaje'den ibaret değil ve her taita (şamanlara verilen isim) kendine özgü bir tarif kullanıyor. şamanlar geleneksel olarak bunu tedavi amacıyla kullanıyor olsalar da aynı zamanda büyü amaçlı kullanıldığı da oluyor. büyüler de tabi ki kazanılan görü yeteneği merkezi konumda; taita bu sayede hastalıkların sebeplerini ruhlar (bizim bildiğimiz ruhlardan farklı) aracılığı ile öğrenebiliyor ve bunları dışarı çıkartabiliyor. aynı zamanda geleceği öğrenmek, kayıp nesneleri bulmak, düşman varsa başlarına felaket getirmek, yağmur çağırmak gibi şeylerde de kullanılması mümkün. düşmanları etkiledikleri gibi taitalar birbirlerini de etkileyebiliyorlar. benden daha tecrübeli biri bir kez bir taita ile başladıktan sonra onunla devam etmem gerektiğini söyledi. öğrendiğime göre taitalar birbirlerinin üzerinde değişik etkiler bırakabiliyorlar ve bu farklı etkilere maruz kalmamak için de fazla değiştirmemek gerekiyor mümkünse. dediğim gibi tüm bunların merkezinde içen kişinin görü kapasitesi rol oynuyor. kolombiya'da pinta adı verilen bu çeşitli renkteki görüntüler soyut zihinsel imgelemler olabileceği gibi doğadaki ruhların (bütün bitki ve hayvanları kapsayan) canlı imgeleri de olabiliyor. çoğu zaman bunlara ejderhalar, şeytanlar gibi efsanevi figürler de eşlik edebiliyor.
en önemli diğer özelliği yaje'nin son derece güçlü bir müshil ve pürgatif olması. yaje'nin etkisi altında sayısız kusma, bulantı, ishal, titreme, terleme nöbetleri geçirmeniz mümkün. hepsini aynı gece yaşamanız da mümkün hiçbir yan etkiye maruz kalmamak da (yeni tanışanlar için bu ikincisi pek mümkün değil). fiziksel etkilerinin yanında psikolojik olarak sarhoşluk, korku, karmaşa, zaman ve mekan gibi algıların bozulması ve benzeri olağandışı zihinsel etkiler eşlik ediyor. hafife almamak gerek ilk gece tanışlarımdan birisi bana gerçekten öleceğini hissettiğini anlattığında pek şaşırmadım doğrusu. bütün bunların iyileşme sürecinin bir parçası olduğunu unutmamak gerek ve halihazırda sağlıklı bir bireyseniz bu etkileri hafif şekilde atlatmanız daha olası olacaktır. kişisel olarak gözlemlediğim çok kötü bir deneyim yaşayan pek fazla kişi olmadı ama onların hali de gerçekten kötüydü. her halükarda kötü bir deneyim yaşamanız aslında teşvik ediliyor - başka türlü pintaya ulaşmanız ve iyileşmeniz mümkün değil. bu iyileşme her anlamda bir dönüşüm manasına geliyor. yaje'nin bu cezalandırıcı etkisi zorlanırsa bir zen ustasının tokadına benzetilebilir aslında. sonuç olarak pinta (ve iyi bir pinta) için fiziksel ve psikolojik olarak yeniden dengeye ulaşmamız ve dengeyi bozan anormallikleri vücudumuzdan atmamız gerekiyor. ancak ve ancak bu engelleri attıktan sonra ruhlar dünyasının kapısından içeri girmeyi düşünebilirsiniz. yaje'nin üzerinde doğrudan çalıştığı fiziksel rahatsızlıklardan ziyade psikolojik ve duygusal dengesizliklerimizin yarattığı depresyon ve karamsar düşünceler oluyor. fiziksel etkilerinden bu nedenle korkmamak gerekli. hiçbiri fiziksel bir rahatsızlığımız bulunduğundan ötürü gerçekleşen şeyler değil. hepsi bir şekilde ruhsal anlamdaki bozukluklarımızın tezahüründen ibaret bilgiyi oluşturuyor. açığa çıkan bu bilgi geribeslemeler olarak bedenimiz tarafından yeniden kendiliğinden özümseniyor ve ortaya çıkan evrensel gerçekler gönüllü olarak yine bedenimiz aracılığı ile kabul ediliyor. ilk denememde kendim hakkımdaki bazı düşüncelerin doğasını ve yanlışlığını göstermedeki kapasitesinden ne kadar etkilendiğimi anlatamam sanırım. yaje'den sonra açıkçası psikiyatristlerin etkinliği konusunda bir kere daha şüpheye düştüm. vücudun kimyasal dengesini değiştirerek sonuca gitme mantıklı gibi dursa da süreçte kendiniz hakkında neredeyse hiçbir şey öğrenmiyor oluşunuz ve doğal olarak değişimin imkansızlığı bana etkili bir yöntem izlenimini vermiyor doğrusu. yaje ise isteyin ya da istemeyin sizi bütün gerçeğinizle başbaşa bırakıyor ve egonuzun yaralanması pahasına da olsa sorunu çözmeden sizi acılarınızdan serbest bırakmıyor. yaje'nin kişiliğiniz üzerindeki bu etkisi tamamıyla kendiliğinden ve herkes üzerinde benzer etkisi olan kendine özgü bir mantık üzerine kurulu. önce bir şaşkınlık, direniş çabası ardından kabulleniş ve pişmanlık ve en nihayetinde değişime giden sıradışı bir kararlılık. değiştirecek bir şeyleri olmayan şanslı azınlıktaysanız (çocukların deneyiminin hiç kötü olmaması gibi) ya da bu aşamaya ulaştıysanız yaje sizi ödüllendirmekten ve resmin tamamını göstermekten de geri de durmuyor. o aşamada olmasanız bile bir gecelik temizliğin ardından kapı aralığından bu gerçeğe bakıp onunla sarhoş olabilirsiniz. halihazırda materyalist kültürlerden geldiğimiz için ve çoktan diğer özelliklerimizle bağımızı koparttığımız için yaje karşısında bir insanın şaşırmaması, etkilenmemesi mümkün değil. tanrı, ruh gibi kavramlar sadece kavram olarak yer etmiş zihinlerimizde. birileri bize bunların ne olduğunu anlatıyor ama ne olduklarını nasıl anlayacağımızı da anlatamıyor çünkü zaten kendileri de bilmiyor. tanrısal olana bir bakış atmak için ne bir şey okumanız gerekli, ne bir öğretiyi takip etmeniz ne de irade gücünüzü kullanmanız; gerekli olan sadece bütün potansiyelinizi kullanarak farkında olmanız. bu bakımdan dinlerin tanrısal olana tek ulaşma yolunu da tıkamalarını ve birkaç ağdalı sözle de cennete erişeceğimizi düşünmelerini ironik ve manidar buluyorum. yaje, size doğrudan bir deneyim dünyası açarak ne kadar derin bir illüzyonun parçası olursanız olun, öyle ya da böyle bütün dinlerin bahsettiği şeyi hissetmenizi sağlıyor. onun etkisinde normalde algılayabildiğinizin ne kadar sınırlı olduğunu, farkediyorsunuz. bu şaşkınlıktan ders alıp almamak ise tamamen tercihe bağlı. tabi ki kimi çevreler onu "uyuşturucu" ile kafa bulmak diye tanımlayabilir ama tekrar etmekte fayda var; hissetmemenizi isteyen ve bundan güç alan bir şey varsa o da dinlerin kendisi oldu şimdiye kadar.
.
|