Çernobil kazasına ne sebep oldu?
İnsanlık tarihinin en korkulu nükleer faciasının esas nedeni bugün dahi oldukça tartışmalı. Nükleer santral çizelgesine göre, çalışanların dördüncü reaktörü kapattıkları anda reaktörün sıcaklığının korkunç boyutlara vardığı ve bunun da iki ayrı patlamaya yol açtığı net olarak biliniyor.
Ancak sıcaklığın nasıl olup da birden bire bu denli yükseldiği hâlâ gizemini koruyor.
Uluslararası Nükleer Güvenliği Danışma Kurulu'nun (INSAG) 1986 yılında yayınladığı ilk raporda, patlamanın sorumlusu olarak, kuralları çiğnedikleri söylenen santral operatörleri gösteriliyordu. Buna rağmen, 1992 yılında yayınlanan INSAG-7 raporunda, santralin tasarımından kaynaklanan, kontrol çubukları ve güvenlik sistemleri gibi kimi özelliklerin de altı çizilmişti.
Yani uzmanlar, Çernobil nükleer santralinin inşasında en başında birtakım kusurlar olduğunu ileri sürdüler. Deprem ve terör saldırısı gibi pek çok ihtimal göz önünde bulundurulmuş olsa da, bunların hiçbiri tek başına yeterli bir açıklama olarak kabul görmedi.Atmosfere yayılan radyoaktif maddelerin çevreye etkileri nelerdi?
Çernobil nükleer santralinin dördüncü reaktörünün patlamasının ardından, 100'den fazla radyoaktif element atmosfere saçıldı. Söz konusu elementlerin çoğu kısa ömürlüydü ve içlerinde barındırdıkları radyoaktif maddeler çabucak zayıfladı. Ancak aralarından iyot, stronsiyum ve sezyum isimli en tehlikelileri sırayla 8 gün, 29 yıl ve 30 yıl boyunca doğada kalabiliyorlardı. Stronsiyum-90 ve Sezyum-137 elementlerinin etkisinin bugün dahi bölgede hissediliyor olması oldukça yüksek bir ihtimal. İyot insanlarda tiroit kanserine yol açabiliyorken, strosiyum'un da lösemiye neden olduğu biliniyor.
Söz konusu tehlikeli radyoaktif maddeler arasından en uzak bölgelere taşınabilen ve en dayanıklısı olan sezyum ise, karaciğer ve dalak başta olmak üzere tüm insan vücudu üzerinde yıkıcı etkilere yol açıyor.
Bunların yanında, santraldeki patlamanın ardından bölgedeki bitki ve hayvanlarda birtakım mutasyonlar gözlemlenmeye başladı. Sözgelimi bitkilerin yaprakları şekil değiştirdi ve kimi hayvanlar fiziksel deformasyonlarla dünyaya geldi.
Ancak artan radyasyon seviyesine rağmen günümüzde, nadir türlerin nüfusu bölgede yeniden artmaya başladı. Söz konusu hayvanlar arasında kunduz, sığın, kurt, vahşi ayı ve farklı kuş türleri yer alıyor.
|