“Rahmân nezdinde söz ve izin alandan başkası şefâat hakkına sahip olamayacaktır.” (Meryem, 87)
Resûlullah şöyle buyurmuştur:
“Ben Âdemoğullarının efendisiyim, ancak övünmek yok. Kıyamet günü ilk kabri açılacak olan benim, ancak övünmek yok. Başından toz toprak ilk defa silkelenecek olan benim, ancak övünmek yok. Cennete ilk girecek olan benim, ancak övünmek yok. Bazılarına ne oluyor ki benim akrabalık bağımın kimseye fayda vermeyeceğini iddia ediyorlar. Hayır, onların düşündüğü gibi değil. Ben şefaat ederim, tekrar şefaat ederim, nihayet benim şefaat ettiğim kişi de şefaat eder, o da şefaat eder, öyle ki iblis bile boynunu uzatıp şefaat ümid etmeye başlar.”(Taberânî, Evsat, V, 202; Heysemî, X, 376; Suyûtî, Câmiu’l-Ehâdîs, no: 5708)
KİMLERE ŞEFAAT ETME HAKKI VERİLECEK?
Allah Teâlâ şefaat salâhiyetini:
1- Peygamberlere,
2- Meleklere,
3- Âlimlere,
4- Şehitlere,
5- Sâlih mü’minlere,
6- Çocuklara ve
7- Cennet ehlinden münâsip gördüğü bazı kişilere verecek, onlar da yakınlarına şefaat edeceklerdir.
Allah’ın, kullarından faziletli birisinin diğer bir mü’min için hayır isteğine icabet ederek bundan bir zararı gidermesi, yahut onun günahlarını affetmesi, insanlara sonsuz nimet ve lütuflarının bir kısmıdır. Mü’minin, mü’min kardeşinin günahlarının affı için duası Allah katında ona şefâatı türündendir. Allah katında hayırlı bir kulun bu duası ister dünyada iken sağ olan mü’min için olsun, ister ölmüş mü’min için olsun yahud âhirette meydana gelsin aynıdır.
Yüce Allah’ın kendi yanında mukarreb ve derecesi yüksek bir kulunun diğeri hakkında şefâatını -birine kendi katında itibarı olduğunu göstererek ikram için, ötekine zayıf ve muhtaç olduğundan rahmet olarak- kabul etmesine aklen hiçbir engel yoktur. Allah’ın âhirette, Peygamberlerine ve râzı olduğu bir takım zatlara şefâat etmeleri için müsaade etmesi, kendisinin bileceği adalet ve lütuf kanununa dâhil olan hikmetindendir. Uhdesinde kul hakları bulunanlar hariç, günahkâr mü’minleri Allah Teâlâ’nın, lütuf ve fazlıyla affetmesi caiz olunca, peygamberler, mukareb ve iyi kimselerden birinin şefâatına mazhariyetleri halinde bunların Allah’ın mağfiretine nail olmaları da mümkündür.
PEYGAMBERLER BİLE KÂFİRLERE ŞEFAAT EDEMEZ
Peygamberler bile kâfirlere şefâat edemeyeceklerdir. Kâfirler layık oldukları cezâlarını çekeceklerdir. Hz. İbrahim’in -âhirette babası ile karşılaştığında- onun için hiçbir şefâatta bulunamaması, Allah’tan “Kâfirlere ben cenneti haram kıldım” cevabını alması da buna delâlet eder. (Buharî, Tefsir, Sûre 26, bkz. Buharî, Enbiya, 8; Tefsir, Sûre 6; Rikak, 45, 53; Müslim, Fadail, 9)
__________________
O kadar kimsesizim ki
Hani ölsem
Cesedim geçmişin tozuna karışır gider
Yediğim yemekten içtiğim suya kadar tadsızım
Saçının telinden ayak parmaklarının ucuna kadar özledim seni..
|