Kabala çalışmak neden bu kadar önemlidir?
Her kişinin altıncı hissi geliştirmek için bir fırsatı vardır. Kabalistler kitaplarını manevi
dünyaları algılarken ve onların doğrudan etkisi altındayken yazarlar. Bu kitapları
okuyarak, onların içinde yazılanların tümünü anlamıyor olsa dahi, okuyucu kendisine
“Saran Işığı” çeker.
Çalışma esnasında bu Işığı kendimize çekeriz ve Işık aşamalı olarak realitenin tam
resmini bize ifşa eder. Tüm evreni algılayabilen altıncı manevi his, herkesin içinde
uykudadır. Ona “kalpteki nokta” denilir. Sadece Saran Işık onu doldurmak için tayin
edilmiştir. Işığa “Saran” denir çünkü dolduramasa da altıncı hissi sarar.
Bu nokta, altıncı hissin embriyosu “genişler” ve yeterli “hacmi” kazanarak Saran Işığın
içeri girmesine izin verir. Kalpteki noktaya Işığın girmesi öğrencide ilk Manevi, İlahi,
Ötesi hissini yaratır. Işık noktaya girdikçe, Üst Dünyanın daha geniş ve net resmini
algılarız ve geçmişimizi ve geleceğimizi görürüz.
On Sefirot’un İncelenmesine Giriş, Madde 155’de şöyle yazar:
“Neden Kabalistler her bir kişiyi Kabala çalışmaya zorlarlar? Şöyle ki, Kabala çalışan
insanlar, öğrendiklerini anlamasalar bile, anlama arzuları sayesinde, ruhlarını saran
Işığı üzerlerine çekerler. Bu şu demektir, her kişinin, Yaratan’ın Yaratılış Düşüncesinde
hazırladığı her şeyi edinmesi garanti edilmiştir. Bunu, bu hayatında gerçekleştiremeyen
kişi sonraki hayatların birinde edinecektir. Kişi bu Işığı içine almaya muktedir olana
dek, Işık dışarıda parlamaya ve o kişi Işığı algılama hissi yaratana dek beklemeye
devam eder.”
Kabala çalıştığımız zaman, altıncı his henüz gelişmediğinden, Saran Işık derhal,
ruhlarımızın içinde giydirilmeden, üzerimizde parlamaya başlar. Bununla beraber,
çalışmamız esnasında her seferinde aldığımız Işık, arındırır ve Işığı içeri almaya bizi
hazırlar. Işığın kabulü mutlak bilgi, sakinlik ve ölümsüzlük hissi bahşeder.
|