Kabın mükemmelliği: Kap (Kli) öyle bir yaratılmıştır ki Işıkta var olan tüm hazların
arzularını ihtiva eder. Sınırlamalar ve kapların kırılmasından dolayı, belli sayıda ayrı
ayrı kaplar oluşmuştur. Bu kapların her biri bir durumdan (dünya) diğerine geçer, ki bu
da ayrılığa (ölüm) sebep olur.
Herkes bu dünyada yaşarken kabının özelliklerini Işığa benzer hale getirmek, tekabül
eden miktarda Işık almak ve tamamen Işıkla (haz) dolu tek bir kap oluşturmak için
diğer kaplarla (ruhlar) birleşmek zorundadır. Gelecekteki bu duruma Gimar Tikun
(Islahın Sonu) denilir.
Işığın kaba girişi: İnsanlar arasındaki fark onların arzularının büyüklüğünden
kaynaklanır. Manevi zorlama ve cinayet üzerindeki yasağın empoze edilmesi çok açıktır.
Maddi kaplar (insanlar), manevi kapların özelliklerini çalışarak, ona benzeme arzusunu
harekete geçirirler. Ve manevi dünyadaki arzu hareketi oluşturduğundan, kendimizi
aşamalı olarak değiştirerek Işığın kabımıza girmesine izin veririz. Işık kabın içindeyken,
onu arındırır çünkü Işığın doğası “ihsan etmek” tir. Bu özellik sayesinde, Işık aşamalı
olarak kabın özelliklerini de değiştirir.
Birinci Sınırlama (Tzimtzum Alef), ilk, ortak manevi kabın ortaya çıkmasının
hemen ardından kendi üzerine empoze ettiği bir yemin, bir yasaktır. Bu şu anlama
geliyor; Yaratan’ın tek arzusunun kabı hazla doldurmak olmasına rağmen, kap kendi
üzerine bir koşul yükledi, kendisi için değil sadece Yaratan için zevk alacaktır.
Dolayısıyla, sadece düşünce değişti, hareketin kendisi değil. Bu, kabın Işığı almasının
kendi isteğinden değil, ancak Yaratan’ın isteğinden dolayı olduğu anlamına gelir. Bu
nedenle, bizim amacımız alma arzusunu, haz isteğini Yaratan’ın kap için istediği şekilde
gerçekleştirmektir.
His, Işığın, son derece küçük parçalarının bile, varlığına ya da yokluğuna tepki verme
özelliğidir. Prensip olarak, tüm hayatımız sadece his dönemlerinden oluşur. Genellikle,
neyden zevk aldığımızın bizim için bir önemi yoktur, sadece zevk olmadan yaşayamayız. Tanınma ve ün sadece bir his sağlar, fakat zevk bizim için çok önemlidir!
Halimiz, dünyanın durumu ne olursa olsun, psikolojik durumumuza ve çevremizi nasıl
algıladığımıza bağlıdır. Hislerimizin hiç biri kendi içsel dünyamızın ve çevrenin etkisinin
ürünü değildir, çünkü bunların kaynağı, her his Işıktan ya da yokluğundan
oluştuğundan dolayı, Yaratan’ın Kendisidir.
Biz manevi durumumuza bağlı olarak, ya kendimizi ya da Yaratan’ı ya da her ikisini de
hissederiz. Sadece kendimizi hissederken, Yaratan’ın varolduğuna ve bizi etkilediğine
inanabiliriz. Kendimizi bağımsız yaratılanlar olarak algılamamız gerçeği, ve sadece
bizim varolduğumuza inanmamız bile Yaratan’dan manevi farkımızın ve O’ndan
uzaklığımızın neticesidir.
Niyet (Kavana), insanın yaptığı her hareketinin tek ve en önemli şeyidir. Bu böyledir
çünkü manevi dünyada bir düşünce hareketi oluşturur. Benzer şekilde, fiziksel
dünyamızda da, zarar vermek için bir başkasını bıçakla kesen bir kişi cezalandırılırken,
bir başkası, ameliyatta olduğu gibi, bıçağı iyileştirmek için kullanır ve ödüllendirilir.
Eğer manevi dünyaların kesin yasalarına göre hüküm verilirse, o zaman her kötü
düşünce için insanın manevi olarak cezalandırılması lazım. Gerçekten de, maneviyatta
aynen böyle olur.
Psikolojik durumumuz ve sağlığımız da niyetimize bağlıdır, işimizin ya da maddi
durumumuzun zorluğuna ya da özelliğine değil. Sadece fiziksel hareketlerimizi kontrol
edebiliyorken, duygularımızı da sadece manevi dünya aracılığıyla değiştirebileceğimizi
dikkate almamız gerekir.
Bu nedenle, dua fevkalade önemlidir; dua aslında bütün yaratılan varlıkların eşit
olduğu ve arzulandığı, varolanların tümünün kaynağına, Yaratan’a, her yakarıştan
oluşur (sözsüz olup kalpten gelenlerden bile).
|