Yaratan’dan dünyalar gelir. Yani, hem zevk alma arzusu hem de arzuları karşılayan
zevk Yaratan’dan gelir. Ancak, her dünya sırasıyla, kendine tekabül eden Işık’larla
doldurulan, Sefirot’a bölünür: Keter, Hohma, Bina, Tiferet ve Malkut (Tablo1’i
görün).
Ek olarak, her dünyada dört seviye vardır: Cansız, Bitkisel, Canlı (hayvansal) ve İnsan.
Saraylar (Heihalot) Cansız seviyeye tekabül eder; giysiler (Levuşim) Bitkisel seviyeye
tekabül eder; melekler (Mala’ahim) Canlı seviyeye tekabül eder ve insan ruhları
(Neşama) İnsan seviyesine tekabül eder.
Bu seviyeler tek merkezli olarak bir birleri içinde yer alırlar (soğan katmanları gibi).
• En içteki Sefira Keter belli bir dünyayı etkiler, Yaratan gibi.
• Neşamot, (belli bir dünyada mevcut olan insanların ruhları) onu giydirir.
• Sonra, Mala’ahim, Levuşim ve Heihalot bir birini giydirir.
Cansız, bitkisel ve canlı seviyeler dördüncü arzu seviyesi için yaratılmışlardır: insan
ruhu. Dolayısıyla, sanki insan ruhunu dışarıdan giydiriyorlar (hizmet ediyorlar) gibidir.
Doğuştan, ortak (orijinal) ruhun bir parçasına sahibiz. Bu parça kalplerimizde bir
noktadır, arzularımızın içinde, ya da egoizmimizin. Tüm Yaratılış öyle inşa edilmiştir ki
her seviyede ve her dünyada yöneten yasalar Yaradılış’ın her parçasında tezahür eder,
en minik parçalarda bile.
Mesela, varolan her şey beş dünyaya bölünmüştür, ya da Sefirot’a: Keter, Hohma,
Bina, Tiferet ve Malkut. Her farklı dünya, içinde en önemsiz nesnenin bile beş Sefirot’a
bölündüğü, beş Sefirot’tan oluşur.
Daha önce bahsedildiği gibi, dünyamızda dört seviye vardır: cansız, bitkisel, canlı
(hayvansal) ve insan. Bunlar Sefirot Malkut, Tiferet, Bina, Hohma ve onların kökü
Keter’e tekabül eder.
Ek olarak, cansız, bitkisel, canlı ve insan seviyelerinin her parçası arzunun
büyüklüğüne göre dört alt-seviyeye bölünür (cansız, bitkisel, canlı ve insan).
Dolayısıyla, bir insan arzusu da dört seviyeden oluşur: her bir seviyenin merkezinde
ruhun noktasıyla birlikte cansız, bitkisel, canlı ve insan.
Ancak, kişi tüm varoluşun yöneticisi olarak (Yaratan’ı hissetmediğinden dolayı hak
ettiği saygı ve korkuyu duymadan) Yaratan’a doğru özel bir tutum olmadan manevi
yasaları yerine getirse bile, eğer kişi sadece kendi için haz almak istiyorsa, ancak
özgecillik için bir eğilim arzuluyorsa, bu, kalpteki noktanın gelişmeye başlaması ve
hissedilmesi için yeterlidir.
Kabala’yı ve onun manevi yasaları yerine getirme yöntemini bu kadar şaşırtıcı yapan
da budur. Dolayısıyla, manevi büyümenin egoist amacına rağmen, Kabala çalışmak ve
prensiplerini yerine getirmek, sadece ilk cansız seviyeye bile olsa, öğrenciyi aşamalı
olarak yükseltip arındırır.
Maneviyatı fizikselliğin üzerine çıkardığımız ve özgecilliği arzuladığımız boyuta göre,
arzularımızı değiştiririz, böylece bu ilk seviyenin bütün yapısını inşa ederiz. Ondan
sonra ruh yükselir ve Assiya dünyasının Sefira Malkut’u ile giyinir ve kişinin tüm bedeni
o seviyede tekabül eden Işığı (haz) hisseder. Bu Işık daha yüksek seviyelere doğru
ilerlemeye yardım eder.
Tıpkı ruhun noktasının Nefeş seviyesinin Işığı manevi doğumda kalbimizde varolduğu
gibi, daha yüksek bir seviye olan Assiya’nın Ruah seviyesi de Assiya’nın ortaya çıkan
tüm Nefeş seviyesinde varolur.
Aynısı her seviyede meydana gelir: bir seviyede tamamen uzmanlaştıktan sonra, kişi
bir sonraki, daha yüksek seviyenin noktasına yükselir. En yüksek seviyeye kadar, alçak
ve yüksek seviyeler arasındaki tek bağlantı budur. Bu nokta aracılığıyla kişi Yaratan’a
doğru ilerleyebilir.
|