Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Beklediğin Mehdi beklediğin gibi gelmeyecek
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 07.06.19, 09:26
Hal Hal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Üyelik tarihi: 19.08.14
Bulunduğu yer: Russian
Mesajlar: 398
Etiketlendiği Mesaj: 12 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Beklediğin Mehdi beklediğin gibi gelmeyecek

Beklediğin Mehdi beklentilerini dillendirmeye gelmeyecek ve geldiğinde seni beklemediğin bir dine davet edecek.

Sen onun dinine uyacaksın ki Mehdi olsun. O gelip senin dinine biat etmeyecek. Senin fikirlerinin ve dininin hak olduğunu tasdik etmeye gelmeyecek. Doğru ve hak bildiğin dininin birçok maddesine şerh konulmasına hazır mısın?


Mehdi bir ordu komutanı değildir. Onun ilgi alanı çatışma olmadığı gibi branşı da savaş değildir.

Mehdi'nin ve mehdiyetin konusu ve ihtisas alanı hidayettir. İnsanın Rabbine hidayet etmesi...

Ve hidayet; ermektir, erişmektir. Ulaşıp vasıl olmaktır. Doğruyu bulmaktır ve yola girmektir. Hakkı bulmaktır ve hakikate ermektir. Yolculuk yapmaktır ve Allah’a ermektir. Hidayet budur! Ve mehdi demek, hidayete eren, hidayete davet eden ve hidayete erdiren demektir.

Resulullah Efendimiz’den bu yana tüm mehdiler bunun için çabaladı. İnsanların hidayeti için uğraştılar. Bundan sonrakiler de aynı gayeye hizmet edeceklerdir.

“Allah kimi erdirdiyse hidayette olan o’dur. Ve kim delalette kalırsa onun için veli olan mürşidi bulamazsın.” KEHF:17

Her devirde Allah’ın veli kullarından mürşitlik vazifesi almış olanlar insanları Rabbimizin yoluna girmeye, beraber yol yürümeye, Allah’a dost olmaya, Rabbimize seyrû süluk edip yolculuk yapmaya, Allah’a yakın olmaya ve dünyadayken Rabbimize kavuşup vasıl olmaya davet ederler. Yani hidayete davet ederler.

Ve delalette olanlar hidayeti ararlar. Delalette olanlar... Yani yolunu kaybetmiş olanlar... Yoldan sapmış olanlar, yolu şaşırmış olanlar... Ve bu yol seni Rabbine götüren yoldur. Rabbine seni ulaştıracak yolu kaybedip, yolunu şaşırmış olanlar Mehdi'yi beklemeli ve beklemekle kalmayıp mehdisini aramalıdır. Yeryüzünde hep var olan ve hep var olacak olan mehdileri... Hidayete ermiş, Rabbine vasıl olmuş, Allah’ın velisi olan mürşidi, mürşid-i kâmil’i...

Mehdi'yi bekleme! Mehdi'yi ekle! Git, ara, bul bir Allah dostu ve onu hayatına ekle! Bul bir mürşid-i kamil, tabi ol ve kendini onun hayatına ve davasına ekle! Kendini onun yoluna ekle! Rabbine giden kafileye kendini ekle!

Ya da sen bilirsin, bekle! Fakat beklemek bir ibadet değildir. Ve eğer son zamanın mehdisini beklersen, içinde bulunduğun kendi zamanının mehdilerinden mahrum kalırsın.

Ve beklediğin Mehdi senden beklenti içinde olarak gelecektir. Senin beklentilerin için değil! Bununla beraber beklediğin Mehdi, seni bekleyen Rabbine, seni
götürmek için hiç beklemediğin gibi gelecek ve o kurtarıcının yapacağı ilk iş seni mehdi konusunda kafana yerleştirilmiş olan saçma fikirlerden kurtarmak olacaktır.

MEHDİLER HAKKINDA;

Geçen gün kendisinin mehdi olduğu konusunda bunun aksinin zerre kadar mümkün olmadığına inanan, çok inançlı, azimli ve kararlı bir mehdi kardeşimiz bana yazıp iman etmeye ve kendisine tabi olmaya davet etti. Ona dedim yaşım 42 ve şu ana kadar 18 tane mehdiyle muhatap oldum ve bunlardan hiçbiri kendisinin mehdi olmadığına yüzde bir bile ihtimal vermedi. Allah razı olsun hepsi de inançlı ve kararlı insanlardı ve hepsi de gerçekten ilhamlar ve işaretler alıyordu.

Bu kardeşimize dedim tüm insanlığı ilgilendiren bu kadar önemli bir konuda Allah neden bizi bir tek ayetten bile mahrum etti? Bizim dinimizin kitabı Kur'an ise ve kitabımızda olmayan bir konuda bir sürü uydurma hadis ve nakil ile itikat edersek Allah bize demez mi;

"Yoksa size ait bir kitabınız var da ondan mı ders alıyorsunuz?" KALEM:37

Sonra kardeşimize yukarıdaki yazıyı kopyalayıp gönderdim. Kardeşimiz sinirlendi ve senin kalbin mühürlü dedi. Sen ehl-i sünnetten çıktın, sana vakit harcamaya değmez dedi. Bir daha konuşmayalım dedi. Tebliğimi ciddiye almadın, Allah sana hidayeti nasip etmemişse yapacak bişey yok dedi. Ben bir daha sana yazmayacam sen de yazma dedi.

Ben de yazdım; Dur gitme, arkadaş olarak kalalım

Türkiye'de sayıları 2.000 kişiyi bulan bir mehdi ordusuna sahip olduğumuzu birçok kişi bilmez. Bu kişiler mehdi olduklarına gerçekten inanıyorlar ve aldıkları şeytani ilhamlardan, keskin görüş ve hissediş yeteneklerinden, başkalarının fark etmediği detayları gördüklerinden dolayı kendilerini farklı be üstün görürler. Ve çevrelerinde başka kimsenin göremediği araç plakaları, dükkan tabelaları, insanların kıyafetlerinin renkleri, karşılaşınca tesadüf olması mümkün olmayan geometrik şekilleri, simge ve sembolleri biribiriyle ilişkilendirdiğinde anlamlı mesajlar oluştuğunu gördüğünden dolayı seçilmişlik duygusu, paranoid kişilik ve şizofren bir ruh haliyle tebliğe başlıyorlar.

Ve hepsinin ortak noktası hiçbiri asla kendisine mehdi demez. Kuvvetle ima eder ama ben mehdiyim cümlesini onlara kullandırmak mümkün değildir.

Çünkü değildir ve şeytan esir aldığı bir beden üzerinden şakayla bile olsa bunu söylemez. Yani demem o ki bu arkadaşlar üzerinden mehdiliğini ilan eden şeytandır ve genellikle aşırı yoğunlukta uzun süren bir acı ve sıkıntı ya da uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri beraber kullanan kişilerde çoğunlukla mehdilik ve mesihlik düşüncesi ortaya çıkar. Yani beynin olağan çalışma sistemi hasar görmüştür.

İnsan kendi özüne doğru, rabbine doğru yolculuk yaparken Rabbimizin buyurduğu "Allah'ın resulü içinizdedir" ayetindeki resulü içinde tadar, yaşar ve bu olağanüstü bir durum değildir. Çünkü yolu sindire sindire, bedelini ödeye ödeye, acısını çeke çeke, ilahi yakınlığı tada tada, binlerce ikrama nail ola ola yolu katettiği için ve gönlü rabbinden başka tarafa dönmediği için bir iddia sahibi olmaz, durumdan vazife çıkarmaz ve haddini aşmaz.

Yani yol yürünmeden ve nefis ıslah olmadan mürşitsiz olduğu için kişi bir anda kendisini yolun ortasında ya da sonunda görürse mehdi olur, Hazret-i İsa olur, mesih olur, peygamber olur.

Paranoid ruh halindeki birini kullanmak şeytan için çocuk oyuncağıdır ve şeytan yavaş yavaş, azar azar kişinin ruhundan çalarak yerine kendisi geçer.

Üzülerek söylemeliyim ki, maalesef Türkiye'de hemen her cemaat ve tarikatin üyeleri kendi başlarındaki önderi, lideri, hocayı, şeyhi mehdi olarak görmektedir. Fakat mehdi olmak o kadar da kolay değildir. Çünkü tam manasıyla kendisini şeytana teslim etmeden böyle bir iddiaya insanın kendini inandırması çok zordur. Cemaat ve tarikat liderleri de bu manada potansiyel adaylardır.

Öncelikle bize anlatılıp öğretidiği haliyle kurtarıcı ve dünyayı cennete çevirici fikri tamamen islam dışıdır ve tarih boyunca Abdülkadir Geylani, Ahmed Rüfai, Şah-ı Nakşibend, Mevlana Hazretleri, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Cüneydi Bağdadi, Hasan Basri, Beyazıd Bistami gibi hiçbir sufi ve hiçbir Allah dostu mehdi konusuna itibar etmemiş ve inanmamışlardır.

Kısacası mehdiler manik, paranoid, şizofren ve megaloman ruh halindeki hastalardır ve eğer içindeki mehdilik düşüncesini tebliğ edip duyurmaya başlamışsa o hem hasta hem de bildiğimiz şeytandır. Bir mehdiye mehdi olmadığını kanıtlamak ise imkansızdır, çünkü şeytan söz dinlemez. Euzu besmele çekip uzak durmak en doğrusudur.

°•°•°•
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147