Diğer yandan, modernlerin metafiziği, ortadan
kaldırılamaz karşıtlıklara varabilecek kadar radikal
çözümlerden oluşturulmamıştır. Hiç şüphesiz, antino-
milerdeki tezi ve antitezi aynı anda ve aynı zeminde
kabul etmenin hiçbir yolu bulunmasaydı, öyle olacak-
tı. Fakat, felsefe yapmak kesinlikle, Kritiğin dıştan,
hakkında iki karşıt görüş, tez ve antitez sağladığı bu
somut realitenin içine bir sezgi çabasıyla yerleşmekten
ibarettir. Şayet griyi görmemiş olsaydım, beyazla siya-
hın nasıl birbiriyle kaynaştığını asla tahayyül edemez-
dim; ama bir kez griyi gördüm mü, beyazın ve siyahın
çifte bakış noktasından nasıl görülebileceğini zahmet-
sizce anlarım. Bir sezgi temeli olan öğretiler, sezgisel-
likleri oranında -ki bu şaşmaz bir ölçüdür- Kantçı kri-
tikten yakalarını sıyırır; ve bu öğretiler de metafiziğin
bütünüdür, yeter ki tezlerdeki donmuş ve ölü metafi-
zik değil, filozoflardaki yaşayan/canlı metafizik olsun.
Ekoller, yani kısacası birkaç büyük üstadın çevresinde yetişmiş talebe grupları arasındaki farklılaşmalar ke-
sinlikle dikkate çarpar. Lâkin, o kadar keskin farklılaş-
malara bizzat üstatlar arasmda da rastlanır mı? Bura-
da, tekrar edelim ki bir ve aynı okyanusun diplerinde
ama azıcık ama epey derine ineceği hissedilen bir son-
daj vurulduğundaki gibi, yalın ve net bir şey, sistem-
lerin çeşitliliğinde/farklılığında egemen bir rol oynar.
Talebeler genellikle bu konular üzerine çalışır: anali-
zin rolü de işte budur. Ve üstat da, öne sürdüğü şey-
leri formüle eden, açarak geliştiren, soyut idealara ter-
cüme eden kişi olmak hasebiyle, bir bakıma kendisi
karşısında evvelâ bir talebe gibidir. Fakat, analizi ha-
rekete geçirmiş ve onun ardından da sönüp gitmiş
olan yalın fiil/edim, analiz etme yetisinden büsbütün
farklı bir melekeden türer. Yine tanımı icabı bu, sezgi
olacaktır.
Bitirirken şunu söyleyelim; bu melekede/yetide
esrarengiz hiçbir şey yoktur. Her kim ki başarılı bir
edebî kompozisyon yazmaya koyulur, konuyu uzun
uzadıya etüt ettiğinde, bütün dokümanları topladığın-
da ve notlarmı tuttuğunda, kompozisyonu yazmaya
başlamak için daha fazla bir şey, çoğu kez zahmetli bir
çaba gerektiğim, bir anda konunun can evine yerleş-
mesine ve sonradan kendisini onun alıp götürmesine
koyvermekten fazlasma ihtiyaç duymayacağı bir iç iti-
limi [impulsion] mümkün mertebe derinleştirmesi ge-
rektiğini pekâlâ bilir. Bu itilim bir kez yakalandı mı,
zihni, topladığı malumatı ve başka detayları da bula-
cağı bir yola fırlaür; itilim açılarak gelişir, bizzat ken-
dini, sayıp dökmenin sonu gelmezcesine sürüp gide-
ceği terimlere çözümler; ilerledikçe daha çok terim
keşfedilir; her şeyi söyleyip bitirmek ise asla başarıla-
maz: ve bununla birlikte, kişi arkasındaki o itilimi sez-
mek üzere aniden geriye dönerse, itilim kendini örter; zira o bir "şey" değildir, harekete bir teşviktir ve her
ne kadar sınırsızca yayılmaya elverişli ise de, yalınlı-
ğın ta kendisidir. Metafizik sezgi de aynı türden bir
şey gibi görünür. Bu örnekte edebî kompozisyona not-
ların ve dokümanların yaptığı katkı, pozitif bilim tara-
fından ve bilhassa da zihnin yine kendisi üzerine yap-
tığı refleksiyon yoluyla bir araya toplanmış gözlemle-
rin ve tecrübelerin bütününü andırır. Zira, onun yü-
zey sel tezahürleriyle uzun uzun ahbaplık ederek gü-
venini kazanmadıysak, realiteden sezgiye, yani sezgi-
nin daha içeriden yakaladığı şey ile spiritüel bir sem-
patiye geçilemez. Ve sadece, gözle görülen olguları
benimsemek olmaz; onları biriktirmek ve hepsini bir
potada eriterek, gözlemcilerin farkında olmaksızın
gözlemlerinin temeline yerleştirebildiği bütün aceleye
gelmiş ve erken doğmuş idealarm birbirlerini nötrali-
ze ettiğinden emin olunan bu koca alaşımda kaynaş-
tırmak gerekir. Bilinen olgularm, işlenmemiş/kaba
maddî yapısı, yalnızca böyle bertaraf edilir. Örnek
olarak yararlandığımız basit ve öne almmış durumda
bile, "ben"in "ben" ile doğrudan temasmda bile, seçik
sezgi çabası, çok sayıdaki psikolojik analizin bir öbe-
ğiyle yüzleşmemiş ve onları birleştirememiş kimseler
için imkânsız kalacaktır. M odem felsefenin üstatları,
çağlarının biliminin bütün malzemesini kendilerinin
kılmış insanlardı. Ve yarım asırdan beridir metafiziğin
meydanda görünmemesi ise bilhassa, günümüzde fi-
lozofun çok daha fazla dağınık hale gelmiş bir bilimle
irtibat kurmada çektiği olağanüstü sıkıntının nedeni-
dir. Ama metafizik sezgi, her ne kadar ona ancak mad-
deye dair bilgilerin zorlamasıyla varılabilse de, bu bil-
gilerin özetinden veya sentezinden bambaşka bir şey-
dir. Muharrik itilimin [impulsion motrice], hareket eden
şeyle katedilen yoldan farklı olmasındaki gibi, [duvar
saatinde-çev.] zembereğin gerginliğinin sarkacın salınım hareketinden farklı olmasındaki gibi, metafizik
sezgi de maddeye dair bilgilerimizden farklıdır. Bu
bakımdan da metafiziğin, tecrübenin genelleştirilme-
siyle müşterek hiçbir yönü yoktur, ama buna rağmen
metafizik, bütünleştirici tecrübe olarak tanımlanabile-
cektir.
|