Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - teveccüh ve takvayı anlatabilecek yok mu?
Tekil Mesaj gösterimi
  #4  
Alt 13.05.19, 04:59
manyetik manyetik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 07.11.16
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 506
Etiketlendiği Mesaj: 56 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

TAKVA kalbi mâsivâdan, yâni Allah’tan uzaklaştıran her şeyden korumak sûretiyle cemâlî tecellîlerin mâkesi hâline gelmektir.
Takvâ, nefsânî arzuları zayıflatmak, rûhânî istîdatları inkişâf ettirmek ve Cenâb-ı Hak’la dostluğun tesisidir.
Takvâ, Allâh’a yakınlık ve ebedî vuslat kapısıdır. O kapıdan geçenler; hayatı, med-cezirlerine kapılmadan, denge ve muvâzeneyi bozmadan huzûr içinde yaşarlar.
Velhâsıl Takvâ, mü’minin, Allâh’ın hıfz u emânına sığınarak, âhirette kendisine zarar ve elem verecek şeylerden titizlikle korunması ve günahlardan sakınarak sâlih amellere sarılmasıdır.

ASHÂB-I KİRÂMIN TAKVÂ TARİFİ
Nitekim şu hâdise, takvânın ne olduğu husûsuna mükemmel bir misaldir:
Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, bir gün Übey bin Kâ’b -radıyallâhu anh-’a takvânın ne olduğunu sormuştu. Übey -radıyallâhu anh- da ona:

Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer diye mukâbelede bulundu. Hazret-i Ömer:
Evet, yürüdüm.” karşılığını verince de bu sefer:
Peki, ne yaptın diye sordu.
Hazret-i Ömer:
Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim.” cevâbını verdi.
Bunun üzerine Übey bin Kâ’b -radıyallâhu anh
İşte takvâ budur.” dedi.

Ayrıca takvâda kemâle erebilmek için şüpheli şeylerden de şiddetle kaçınmak gerekmektedir. Zira Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Kul, mahzurlu şeylere düşme endişesiyle mahzûru olmayan bâzı şeyleri de terk etmedikçe gerçek müttakîlerin derecesine ulaşamaz.” buyurmuştur. (Tirmizî, Kıyâme,; İbn-i Mâce, Zühd,

Bu hususta Abdullâh bin Ömer -radıyallâhu anh-’ın da şöyle bir îkâzı vardır:
“Kişi, kalbini tırmalayan, kendisini huzursuz eden şeyleri terk etmedikçe takvâ makâmına ulaşamaz.” (Buhârî, Îmân
takva hayatı yaşamak demek Cenâb-ı Hakk’a dost olabilmek, cenneti kazanabilmek, cennetin güzelliklerinden, derinliklerinden, ilâhî ikramdan anlayabilecek bir kalbe dünyada sahip olabilmek demektir.

Bu sebeple takvâ; kulun, her davranışında, her hâlükârda, hattâ her nefeste Cenâb-ı Hakk’ın rızâsının aranmasıdır. Böylece kul, Allah Rasûlü’ne büyük bir aşk ve muhabbet ile bağlanacak, bütün mahlûkāta da Hâlık’ın nazarıyla merhamet ve şefkat ile bakacaktır.
Velhâsıl insan, bir hiçken yoktan var edildiğini unutmayarak, insanlar nazarında îtibar sâhibi olmaktan ziyâde Allah katında sâlih kul olmanın gayreti içinde olmalı ve şu fânî âlemde en sağlam sığınak ve en çok muhtaç olduğumuz «takvâ»ya sımsıkı sarılmalıdır. Zira ancak takvâ sahibi kullar, tefekkürde derinleşir

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147