Alıntı:
gzr Nickli Üyeden Alıntı
teveccuh ve takva, içdış bir olmamidir, bu olmazsa diğer yaptıklarımız balon zeminde koşmakmıdır? bilen gelsin acıklasın faydalanalım.
|
TEVECCÜH yöneliş demektir. Genelde Hakk’a yöneliş ve kalbî alaka için kullanılır. Mürîdin mürşidine yönelip gönlünü bağlaması anlamında kullanıldığı gibi, mürşidin mürîdini tam karşısına alıp ona nazar ederek, hiç konuşmadan baş başa kalmaları manasında da kullanılır. Bu manadaki teveccüh için “Allah Teâlâ benim sadrımı ne ile doldurdu ise, ben onu aynıyla Ebû Bekir’in sadrına ılka ettim”(1) hadis-i şerifi delil sayılmıştır. Mürşidin nazar ve nefesiyle müridini etkileyip onu bir bakıma ruhî yükselişe hazırlaması, güneşe tutulan büyüteçlerin teksif ettiği güneş ışınlarının, temas ettiği maddeleri yakmasına benzer. Şeyhin bütün manevî gücünü ve ruhanî tesirini mürîdin kalbi üzerine teksif ederek feyz vermesi, onu manevî tekamüle hazırlar.
Teveccüh daha çok Nakşbendilik’te kullanılan bir kavramdır. Teveccühün mürîdden mürşide doğru olanı, “rabıta-ı muhabbet” denilen şekildir. Mürîd mürşidinin ruhaniyetine muhabbet yoluyla teveccüh edince mürşidin ruhaniyeti onun batınında feyz tesiri gösterir. Bu feyz beşerî zaaf ve sıfatları izale ederek mürîd, tedricen şeyhinin boyasına boyanır. Bu sevgi sonucu meydana gelen kalbî beraberlik, şahsiyet transferi ve aynileşmeyi doğurur.
Nakşîlikte bundan başka bir de “teveccüh-i kalbî” denilen bir teveccüh şekli daha vardır. Sâlik lafza-i celal zikri sırasında bunun anlamını düşünür. Bu manayı bütün idrak gözüyle anlamak üzere kalbine teveccüh eder. Sonuçta melekût alemi ona tecellî eder. Böylece salik kendi sıfatından fanî olur ve Mezkûr’un, yani zikrettiği Hakk’ın sıfatlarıyla bakî kalır. Hafî zikir ile vuslat ve fena bu yolla gerçekleşir; Bakâ billah böylece tamamlanır. Cem hali tahakkuk eder. Mülk ve melekûtta tasarruf müyesser olur. Gönül sırları kendisine agah olur