Fakirlere, zayıflara, yoksullara sadaka vermeyi de emrediyorsunuz.
Halbuki anlatıldığı şeyleri yapmak, Hazret-i Hüseyin için Müslümanlara düşen bir vazife değildir.
Böyle bir şey etmek, onun hakkına saygı dahi sayılmaz.
Ancak, böyle bir şey söyleyen hatalıdır. Gittiği yol dahi, bozuktur; çirkindir.
Zira, Allah-ü Taâlâ, peygamberi Resulüllah S.A. efendimizin torununa böyle uğurlu bir günde şehadet nasib eylemiştir. Ki o gün; günlerin en şereflisi, en büyüğü ve en değerlisidir. Allah katında dahi, günlerin en üstünüdür.
Ta ki : O günde onun dereceleri yüksele ve nail olacağı ikram dahi bol ola..
Bütün bunlar, o günün keremli oluşundan olacaktır.
Bu yoldan, şehid olarak giden Hulefa-i Raşidin’in derecelerine de ulaşmış ola.. Allah onlardan razı olsun..
Şayet onun ölüm gününü bir musibet günü olarak kabul edersek; ondan daha büyük bir musibetin olduğu günü musibet günü bilmemiz gerek.. Yani : Pazartesi gününü..
Zira, Allah-ü Taâlâ peygamberi Muhammed’in ruhunu o gün almıştır. Ona salât, ona selâm..
Hişam b. Urve, Hazret-i Âişe’nin r.a. şöyle dediğini anlattı :
— Hazret-i Ebu Bekir r.a. bana şöyle sordu :
— Resulüllah S.A. efendimizin vefatı ne günü oldu?.
Dedim ki :
— Pazartesi günü idi..
Şöyle dedi :
— Temennim o ki, ben de o gün öleyim..
Ve.. Hazret-i Ebu Bekir dahi, o gün, yani : Pazartesi günü vefat etti. Allah ondan razı olsun..
Şu bir gerçektir ki : Hazret-i Resul’ün ve Hazret-i Ebu Bekir’in yitirilmesi, onlardan başkalarının yitirilmesinden daha önemlidir.
Kaldı ki : Ulema pazartesi gününün pek şerefli bir gün oluşu üzerinde fikir birliğine sahiptir. Keza o gün, oruç tutmanın fazileti üzerine dahi ittifak etmişlerdir.
Bundan başka, pazartesi, ameller Yüce Allah’a arz olunur.
Perşembe günü dahi, kulların amellerinin Yüce Allah’a çıkarıldığı gündür.
Ve., ne pazartesi, ne de perşembe günleri birer musibet günü olarak bilinir..
Ve., onlar gibi, aşura günü dahi, bir musibet günü olarak bilinmemelidir.
Şayet aşura günü, bir musibet günü olarak kabul edilecek olur ise., artık ferah ve sürur günü olacak hiç bir gün kalmaz..
Bu manadaki rivayetleri, ayrıntıları ile daha önce anlattık; o günün faziletini belirttik.
Şöyleki :
Allah-ü Taâlâ o gün, nice peygamberini düşmanlarından kurtarmış; düşmanlarını dahi o gün helâk etmiştir.
Bu helâk edilen düşmanlar arasında Firavun ve kavmini sayabiliriz.. Daha başkaları da vardır.
Allah-ü Taâlâ, yeri ve semaları; çeşitli eşyaları aşura günü yaratmıştır.
Âdem aleyhisselâmı dahi aşura günü yaratmıştır.
Aşura günü oruç tutanlara, Allah-ü Taâlâ bol sevab hazırlamıştır.
Aşura günü oruç tutanların günahları silinecek; hataları atılacaktır.
Aşura günü, kalan günler arasında; iki bayram, cuma, arefe ve başka faziletli günler gibidir.
Şayet aşura günü bir musibet günü olarak kabul edilecek olsaydı; böyle bir şeyi sahabe ve tabiin kabul ederdi. Zira, o günlere onlar bizden daha yakındır; özellikleri bizden daha fazladır.
Halbuki, aşura günü çoluk çocuğa karşı eli açık olmak, o gün oruç tutmak için, onlardan teşvik gelmiştir.
Hasan-ı Basrî’den gelen bir rivayette, şöyle dediği anlatılmıştır :
— Aşura günü oruç tutmak farzdır.
Hazret-i Ali dahi, aşura günü oruç tutmak için emir vermiştir.
Oruç tutanlara Hazret-i Âişe r.a. sormuş :
— Bugün oruç tutma emrini size kim verdi?.
Demişlerdir ki :
— Hazret-i Ali.
Bunun üzerine, şöyle demiştir :
— Kalan ashabdan sünnetleri en iyi bilen odur.
Bu arada, Hazret-i Ali r.a. dahi, Resulüllah S.A. efendimizin şöyle buyurduğunu anlatmıştır :
— «Bir kimse, aşura gecesîni ihya eder ise., yani : İbadetle geçirir ise.. Allah-ü Taâlâ onu, arzusuna uygun bir şekilde kıyamet günü diriltir..»
Bütün bu rivayetler gösteriyor ki : Faslın başında anlatılan kimselerin tuttuğu yol batıldır.
En iyisini Yüce Allah bilir.
Kaynak: Gunyet'üt Talibin, Hakkı Arayanların Kitabı ve Müridlerin Kitabı Abdulkadir Geylani.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan,
Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren..
|