Havas İlmi hiç bir şey bilinmeyen bu uygulamalar aslında hiç bir işe de yaramazlar. Havâss ile yeni ilgilenmeye başlayan kimselerin büyük bir çoğunluğu bu uygulamaları gördükleri zaman derhal denemek isterler çünkü yapılması gereken çalışmalar onlara çok kolay görünür fakat hemen hemen Hiç kimse de, bu tür formüllerden kaç tanesini denerlerse denesinler başarılı.
Havas İlmi
Burada vereceğim uygulama tarzı bazı Havâss kitaplarında görülen ve asla ne oldukları anlaşılmadığı gibi, nasıl tanzim edildiklerine dair de en ufak bir bilgi yazılmayan bazı uygulamalardır.
KİTAPLARDAKİ, HİÇ BİR ZAMAN
ÇALIŞMAYAN UYGULAMALAR
Hakkında hiç bir şey bilinmeyen bu uygulamalar aslında hiç bir işe de yaramazlar. Havâss ile yeni ilgilenmeye başlayan kimselerin büyük bir çoğunluğu bu uygulamaları gördükleri zaman derhal denemek isterler çünkü yapılması gereken çalışmalar onlara çok kolay görünür fakat hemen hemen Hiç kimse de, bu tür formüllerden kaç tanesini denerlerse denesinler başarılı olamazlar. Bu işe yaramayan uygulamalar da bir Havâss kitabından, diğerine geçerek varlıklarını sürdürüp sadece çeşit olup, sayfa doldururlar. Konuyu daha ileriye götürmeden önce bu işe yaramayan uygulama veya formüllerden birini örnek olarak görelim.
Herhangi bir erkek veya kadının cinsel beğenisini kazanmak isteyen kimse veya herhangi bir insanın üzerinde kötü etkiler meydana getirmek isteyen bir kimse üç, beş veya yedi gece, gece yarısından sonra abdest alıp 546 defa “Yâ Keryuş” zikri yapar. Zikir sırasında da Altıncı ve otuzuncu zikirlerden sonra ve her yüzüncü zikirden sonra bir defa aşağıdaki sözleri okur.
“Keryuşin Keryuşin, Meryuşin Meryuşin, Matuşin Matuşin, Latuşin Latuşin, Atyaşin Atyaşin, Eltayuşin Eltayuşin, Şekeşin Şekeşin, Meleşin Meleşin, Ceheşin Ceheşin, Amelaşin Amelaşin, Esri yâ Keryuş. Bi hakkı Rabbelcuyuş vefâl….”
“Vefâl” kelimesinden sonra da duraklamadan ne istenirse o söylenir mesela “Filan kimsenin celbi muhabbetini veya filan kimsenin kahır ve tedhişini yap.” Bu işlemler sırasında karşı cins ilişkileri için güzel kokulu bir tütsü yakılırken, sert etkiler için kötü ve keskin kokulu tütsüler yakılır.
Yukarda görülen uygulamanın bir çok benzeri mevcuttur. Hemen hepsi de sonu “Şin”, “İn”, veya “Ayil” ile biten bazı esmâlar ve sonra da isteğe uygun bir hitabeden ibarettirler. Ortak noktaları hepsinin de yukardaki uygulama kadar kolay görünmeleridir. Bazıları üç, beş, yedi veya belli sayılarda kağıtlara yazılırlar ve kağıtlar katlanıp, içlerine de mesela bir parça günlük, üç tane karabiber koyulur ya da başka türlü tütseler de koyulabilir. Okumalar bu kağıtların üzerine yapılır. Okumadan sonra kağıtlar ateşe atılırlar ya da istenen kimsenin bulunduğu bir yere saklanırlar. Yakmak veya saklamak yerine söz konusu kağıtların, istenen kisenin gelmesi istenen yere gömüldüğü veya rüzgarlı bir yere asıldığı uygulamalar da görülür.
Bu uygulamaların kolay olamalarından başka bir ortak noktaları daha vardır ki, o da şudur: Hiç birisi, hiç bir işe yaramazlar.
Bu çalışmalarda başarılı olan varsa, o kimse de formülün doğru olmasından değil, kendilerinin doğuştan üstün psişik yeteneklere sahip olmalarından dolayı başarılı olmuşlardır ki, ben böyle bir kimse ile hiç karşılaşmadım. İşte bu yüzden de söz konusu çalışmalar uydurma, işe yaramaz, İslamiyet öncesi büyücülük ekollerinden kalma ya da mesela cinlere tapınmak ve benzeri şeyler olarak kabul edilmişlerdir ki, aslında aşağıda göreceğimiz gibi gerçek hiç de öyle değiler.
UYGULAMALAR NEDEN BAŞARISIZDIR?
Uygulamaların neden başarısız olduklarına gelince bunun aslında iki nedeni vardır. Birinci neden: Uygulamalar, kitaplarda görüldüğü gibi aynen yapılmayıp da, aşağıda görceğimiz gibi tanzim edilmiş, gerçek uygulamalar olsalar bile yukarda görüldükleri gibi basit şekilde bir kaç zikirle çalışamazlar. Bazı diğer çalışmalara ek olarak kullanılmaları gerekir. Bunun detayı aşağıda anlatılacaktır.
İkinci ve daha önemli neden ise, bu tür uygulamaların herhangi birisinin, bellirsiz bir zamanda, kimliği artık bilinmeyen bir kimse tarafından yine kimliği bilinmeyen bir kimse için, ne oldukları bilinmeyen esmâlar veya âyetler kullanılarak tanzim edilmiş olmalarıdır. Bunu daha açık bir şekilde anlayabilmemiz için gerek bu bölümde anlatılan tarzın gerekse Havâss’taki diğer bütün uygulamaların ilk kaynaklarını bilmemiz gerekir.
Şimdi, daha aşağıda tekrar, yukarda anlatılan çalışma tarzına dönemek ve bu uygulamaların nasıl tanzim edildiklerini, nasıl işe yarar şekilde kullanılabileceklerini görmek üzere konuya uzun bir ara vererek, Havâss uygulamalarının kaynaklarını ve neden bazılarının başarılı, bazılarının da başarız olduklarını görelim.
AYNI İŞİ YAPAN BİR ÇOK
HAVAS İLMİ UYGULAMASI
Havâss veya değişik bir Majikal ekoldeki, büyü uygulaması sözü ile kastedilen nedir? Bir büyü uygulaması mesela “3000 defa La ilahe illallah de, on gün bunu yap istediğin olur” gibi bir şeydir. uygulama sözü yerine “Çalışma tarifi, Uygulama tarifi, Formül, Reçete” gibi isimler kullanmak da mümkündür. Çalışmaları tarif için kullanılan, geleneksel bir yerleşik söz yok. Bu yüzden ben “Uygulama” ifadesini tercih ediyorum fakat başka birisi de başka bir deyimi tercih edebilir. Buna diyecek bir şeyim yok. Önemli olan bir kavramın ifade edilmesidir.
Burada işlediğimiz konu Havâss olduğu için sadece Havâss sözünü kullanıyoruz fakat uygulamaların çeşitliliği konusu Havâss, Kabala, Pagan dinlerin majikal uygulamaları, Afrika, Uzak Doğu Majikal ekolleri ve Hatta Amerikan kızılderili ya da Eskimo, hiç farketmeksizin dünyanın her yer ve zamanındaki büyüsel çalışmalar için geçerli olan müşterek birşeydir.
Tabii, ciddi çalışma uygulamaları yukarda, öylesine yazdığım şey gibi basit değildirler. Ciddi uygulamalar, değişik bir vefk, bir talisman, bir mantra veya zikir sözü, oruçlar, riyazetler ve benzeri şeylerden oluşan bir çalışma programlarıdırlar.
HİÇ SORULMAYAN SORU
Gerek Batı majisi gerekse islami maji olan Havâss ile ilgilenmeye başlayanların, özellikle de ilgi alanları insanlar ve olaylar üzerinde etki yapmak, bir şeyleri ya da kişileri değiştirmek isteyenlerin dikkatlerini çekmesi gereken fakat her nedense kimsenin dikkat edip, başkalarına ve kendisine sormadığı bir durum var.
Burada o, sorulması adeta tabu olan soruyu, neden sorulmadığını ve sorunun cevabını inceleyeceğiz. Sorunun kendisine geçmeden önce Havâss ve Maji’nin dünyasal hedeflerini belirlememizde fayda vardır. İster Batı Maji’si, ister Havâss, ister uzak Doğu kökenli öğretiler üzerinde çalışın. Şâyet amacınız dünyasal başarı ve istekler ise topu topu beş ana konu vardır. Bunlar sırası ile şöyledirler:
1 – Param olsun
2 – Sevgilim benim olsun
3 – Sağlığım düzgün olsun (Ya da başkasının sağlığı iyi olsun)
4 – Düşmanım kahrolsun ( Ya da sağlığı bozulsun veya başkasının düşmanı kahrolsun veya düşmanım sevgilisinden ayrılsın)
5 – Cinler, Ruhlar, Melekler, başka boyut varlıkları ile iletişim kurayım isteklerimi yaptırtayım veya bilgi alayım.
Akla gelebilecek olan bütün insani istekler, en çılgın fanteziler ve en değişik çalışmalar hep bu beş temel maddenin içindedir.
Şimdi akla şu gelmektedir. Bu beş maddeyi sağlayan ve mükemmelen çalışan topu topu beş uygulamanın mevcut olması bütün majikal ekollerdeki bütün çalışmalar ve istekler için yeterlidir.
Bir de şöyle düşünelim. Bir insan düşünelim. Bu insana, söz konusu olan beş madde ile ilgili beş tane çalışma uygulaması verelim. Bu formüller veya reçeteler son derece iyi çalışsınlar ve istenen şeyi daha mükemmeli olmayacak derecede iyi yapsınlar. Bu kişi her istediği zaman bu uygulamalardan birisini kullanarak bir iş yapabilsin. Bu durumda kişi acaba başka uygulama arar mı? Arasa ve eline de geçse bile bir iş yapması gerektiği zaman yeni ve bilinmedik uygulamayı deneyerek zaman kaybeder mi? En mantıklısı elinde olan ve çok güzel çalışan uygulamayı kullanarak işi bitirmektir. Günlerce bilinmedik, denenmedik birşey üzerinde çalışarak neden zaman kaybetsin? Bu durumda kişi diğer uygulamalara ya hiç değer vermeyip, kaldırıp atar veya onları sadece belge olsun diye saklar.
Demek ki, mantıken bütün majikal ekollerde sadece beş tane çalışma uygulamasının olması, bunların da sadece belki on sayfalık, belki elli sayfalık tek bir kitap olması yeterlidir. Başkasına gerek yok. Bunun farklı farklı dinlere, ekollere ve dillere göre olması da gerekmez. Bütün dünyada tek bir kitap! Bu Eski Mısır veya Sümer dil ve dininde de olsa farketmez.
İşte düşünülmesi gereken soru burada ortay çıkmaktadır.
Dünyadaki değişik ekollerde, haydi değişik ekoller olarak tek tek sayıp boşuna zaman kaybetmeyelim de adına sadece Havâss diyelim. Nasıl olsa her ekolde durum aynı. Hiç bir farklılık yok.
“O zaman, Havâss’ta neden aynı işi yapan binlerce ve binlerce uygulama var? ? “
Bir Celbi Muhabbet dersek. Yani karşı cinsin beğeni, aşk, sevgi, cinsel istek gibi duygularını uyandırıp, kendine ya da istenen başka birisine bağlamak için yapılan çalışma dersek, Değişik zamanlarda yazılmış olan değişik Havâss kitaplarını açtığımız zaman aynı işi yapan binlerce uygulama buluruz.
Çalışmalara yeni başlayan bir kimse genellikle bir şey gerektiği için, acilen bir şeyler yapabilmek ve mesela elden kaçırmak üzere olduğu ya da kendisine hiç yüzvermemiş olan sevgilisini elde etmek için çalışmaya başlar. Bu yeni başlayan kişi bir, iki Havâss kitabı alır. Acele acele göz atarken aynı işi yaptığı iddia edilen uygulamaların değişikliği ve çokluğu ile karşılaşır. Aynı işi yapan bir çok uygulamanın olması çok kafa karıştırıcıdır.
“Neden aynı işi yapan bir çok uygulama var?”
Burada daha vahim ve önemli olan ikinci bir soru ortaya çıkmaktadır.
“Bunlar geçerli ve çalışan şeylerse sadece bir tanesi yeterlidir. Böyle, herkes birşey yazıp uydurduğuna göre bunların tamamı birer palavra olamaz mı?”
Yeni başlayan kimselerin bir iki uygulama deneyip başarısız olduktan sonra da umutsuzluğa kapılmaları kaçınılmazdır. Bir çok kişi benden ya yüzyüze konuşurken, ya da yazışma yolu ile, çalışan bir uygulama sormuşlardır. Yüzde yüz çalışan bir uygulama! Garantili!
“Bana yüzde yüz çalışan bir cin daveti ver”
“Bana hemen çalışan yüzde yüz başarılı bir aşk büyüsü yaz”
Bunlarla çok karşılaştım ve ister inanın ister inanmayın hayatımda kendimi en çaresiz hissettiğim istekler bunlar oldu çünkü bunların cevabı ancak burada gördüğünüz bu yazı gibi uzun uzun anlatılması gereken bir şey.
“Sizin için, size verebileceğim garantili çalışan bir uygulama yok!!!”
Neden yok
Hem neden olmadığını hem de yukardaki iki önemli sorunun cevabını verebilmek için önce büyü uygulamalarının ne olduklarını ve nasıl meydana getirildiklerini görmemiz lazım.
HAVÂSS UYGULAMALARININ KAYNAGI NE VEYA NERESİDİR?
Basit ya da komplike, bütün bu uygulamalar nereden çıkmışlardır?
Herhalde bundan yüzlerce yıl önce birisi oturup da, “Yahu ben şu Kuran’dan ya da Tevrat’tan veya çok eski dinlerin tapım şekillerinden birşeyler alıp, şu ve şu şekillerde deneyeyim belki de istediğim olur” tarzında düşünüp deneme yanılma yöntemi ile bir sürü büyü uygulaması bulmuş değildir. Bu zaten saçma bir varsayımdır.
Şu kesin olark bilinmelidir ki, bütün gerçek Havâss uygulamaları fizik plan ötesindeki bir “Zeka’dan” alınmışlardır. Buna “Zeka” diyorum. Siz, Cin, Demon, Şeytan, Melek, Evliya, Bir üst boyutun ileri bir varlığı ve akla gelebilecek benzeri herşeyi düşünebilirsiniz. Bu sayılan türlerin hepsi de olabilir. Ben, toplu olarak anlatabilmek için “Dünya dışı zeka” deyimini tercih ediyorum.
Evet. Bütün Havâss formülleri kök olarak bir Dünya dışı zeka’dan gelir. Bunun işleme mekanizması hemen hemen her çağda, her ekolde ve yerde aynıdır.
İnsan’ın kendi âlemi dışında kontak kurabileceği varlıkları iki ana türe ayırmak gerekir. Madde boyutlarının varlıkları ve Astral varlıklar. Madde boyutu varlıkları bizim gibi yaşayan ve kendilerine göre düzenleri, fizik yasaları olan varlıklardır. Bu varlıkların bazıları bizim boyutumuza geçebilirler ve bu durumda maddesel olarak var olabilirler. Tabii biz de başka boyutlara geçebiliriz ve orada madde olarak bedenimizle mevcut oluruz. Buna dair bir sürü kayıt vardır fakat bu yazının konusu boyutlar arası yolculuk ve bunun tartuşması değil.
Bir çok kişinin zannının aksine İslam literatüründe çok sözü edilen “Cinler” bir Astral varlık türü, demonlar, şeytanlar değil başka bir madde boyutunun varlıklarıdırlar. Kur-an’a, hadislere ve olaya şahit olan kimselerin ifadelerine göre İslam peygamberi birden fazla defa Cinlerin boyutuna geçip, geriye dönmüştür. Bir çok ciddi kayıt da bizim boyutumuza gelen ve burada uzun süre yaşayan cinlerden bahseder.
Cinler hakkında yazılan en detaylı kitaplardan biri de İmamı Şibli’nin “Cinler” isimli kitabıdır. Bu kitapta insanlar arasında geçici fakat uzun süre için bulunan, insanlarla birlikte medreseye giden, insani ilimleri öğrenen fakat ne oldujlarını belli etmeyen cinlerden de bahsedilir.
Şimdi cinlerin bizimle olan ilişkilerini bir yana bırakarak yine dünya dışı zekâlar konusuna gelelim. Madde boyutu varlıklarından sonra Astral varlıklar gelir. Astral âlem’e ister ilahî âlem, ister Sefirot veya isterseniz ilahi gök katları ya da sadece Katlar diyelim, sonuç değişmez. Bu madde dışı ya da bizim bildiğimiz fizik planın maddesine göre çok ince olan bir madde âleminin kendisine has varlıkları vardır. Bunlar, yukarda anlatılan madde boyutu varlıkları gibi fiziksel bedenleri ile bu boyutta bulunamazlar. Bu tarafa geçer veya geçirilirlerse sadece bir hologram görüntüsü gibi olurlar fakat buna karşılık enerjileri bu boyutta işlevseldir.
Astral varlıkların dışında, Astral âlemde başka madde boyutlarının varlıklarının Astral yansımaları da vardır (Tıpkı bizim yansımalarımızın da orada olduğu gibi). Bu varlıklarla fiziksel olarak boyut değiştirmeden Astral âlemde de kontak kurmak mümkündür. Astral âlemin diğer madde boyutlarından en büyük farkı, diğer madde boyutlarına fizik bedenimizle geçebilmemizin mümkün olmasına karşılık (Tabii teorik olarak), Astral âleme fiziksel olarak geçemez, sadece Astral bedenimizle orada bulunabiliriz.
Astral âlemde bulunan bazı varlıklar da, ya Astral âlemin çok üst seviyelerine ait olan Astral varlıklar ya da çok ileri bir madde boyutunun astral yansımalarıdır ki, bu varlıklar öğretici, bilgi veren, rehber varlıklardır (Tabii ki, hepsi değil ve hepsi her zaman iyi niyeti de olmayabilir).
Yukarda belirttiğim gibi bu varlıklara istediğiniz tür ismini verebilirsiniz. Aslında bunlar her türden de olabilirler ve ayrıca pozitif ya da negatif yapıda da olabilirler. Bu varlıklar karşılaştıkları ya da aynı izdüşümde bulundukları insanın kendi alt yapısı, istekleri ve kültürüne göre uygun bir kalıpta görünürler (Daha doğrusu insan onları bu faktörlere göre değerlendirip, kendi algıladığı kalıplarda görür) ve yine insanın algısına, isteğine, kültürürüne, dinine ve alt yapısına göre bilgi verirler. Özet olarak söylemek gerekirse bu varlıklar ille de Havâss öğretirler diye birşey yok.
Aslında onlar, ne olduklarını düşünüyorsak veya ne olmasını istiyor ve bekiliyorsak O’dur.
DÜNYA DIŞI ZEKALARDAN ALINAN BİLGİLER
Şimdi bundan birkaç yüzyıl önce yaşayan, mistik eğilimleri güçlü olan ya da belli bir sıkıntısından dolayı devamlı olarak kendisini dua ve tefekküre vermiş olan insan düşünelim.
Bu kimse Zikir, tefekkür, Murakabe ya da günümüzün yaygın ifadesi ile meditasyon halinde iken benlikleri Astral planlara yükselmektedir. Aslında dünyadaki her insan Astral planla rabıtalı durumdadır ve rüyalarımızda da çoğu zaman Astral planın belli alt seviyelerşine çıkarız. Tabii ki, ister meditasyon durumunda isterse rüya hâlinde, örnek olarak ele aldığımız, zikir, meditasyon ya da benzeri şeyler üzerinde uygulama yapan kimseler ve hele de kendilerinde bazı kâbiliyetler zaten varsa, normal, günlük hayat içinde yaşayan diğer insanların kendi rüyalarında bulunabildikleri Astral seviyelerin çok üzerine yükselirler.
Bu kimse, bir gün yukarda söz ettiğim, öğretci, bilgi verici varlıklardan ya da, Dünya dışı zekâlardan birisi ile karşılaşır ve bu varlıkla bilinçli bir iletişime girer. Kişi şâyet Hâvâss, büyü gibi şeylerle ilgilenen bir kimse ise bu konuda bilgi almak ister. Bu durumda da tabii ki, yapmak istediği işle ilgili yardım isteyecek ve belki de karşılaştığı varlığı alt seviyeden bir Hüddam olarak kabul edip, ondan işi yapmasını isteyecektir. Buna karşılık söz konusu varlıklar insan hesabına çalışıp, bazı işleri yapan alt seviyeli varlıklardan olmadığı için, insanın istediği işleri yapacakları yerde, ona işini nasıl yapacağına dair bazı formüller, çalışma tarzları verirler.
Bu durumda verilen bilgi ya da formülün yapısı kişiden kişiye değişik olur. Mesela kişinin Ahmet isminde bir erkek olduğunu ve yine mesela Ayşe ismindeki bir kadını elde edebilmek için bir büyü çalışması yapmak istediğini varsayalım. Varlık, insana bu iş için özel bir formül verir. Bu formülün yapısı, tanzim edilişi, Ahmet ismindeki o kimsenin, Ayşe ismindeki söz konusu kadını yani özel bir kişiyi elde etmesi için kurulmuştur. Bu iş için Erkeğin, kadının ve hatta formülü veren varlığın enerji yapıları hesaplanmış ve uygun bir formül verilmiştir.
Adam bu formülü uygular. Mesela formül gereği üç, beş gün oruç tutar. Belirlenmiş Sure, âyet veya esmâların belirlenmiş adet kadar zikrini yapar. Yazması, yakması ya da istediği kimsenin çevresine yerleştirmesi gereken şeyler varsa bunları yapar ve istediği olur.
Aradan bir süre geçtikten sonra Ahmet mesela Fatma üzerinde bir çalışma yapmak ister ve Dünya dışı zekâ olan öğretmenine şunu sorabilir, “Aynı çalışmayı, Ayşe ismini çıkartıp, Fatma ismini yerleştirerek, aynen uygulayabilirmiyim?” Bu durumda yüzde yüze yakın bir ihtimalle alacağı cevap şöyledir. “Evet olabilir fakat sen şimdi şunu yap”. Sonra da tamamen farklı başka bir formül verir. Ya da Ahmet, kendisi için değil de bu sefer mesela mehmet adındaki başka bir tanıdığı ile Fatma’yı birleştirmek için eski formülü bu işe nasıl adapte edebileceğini sorar. Varlık bu iş için çok farklı bir başka formül verir.
Bu şekilde her işte, her durumda farklı farklı çalışmalar alınarak durum sürer gider.
Verilen değişik formüllerin hemen hemen hepsi ilk alıcısı olan kişi tarafından uygulandığı zaman başarılı olurlar. Hatta bunların arasında bize çok saçma sapan görünen, işe yarayacağına asla inanamayacağımız basit uygulamalar bile olsa ilk alıcı daima büyük oranda başarılıdır. Çünkü verilen forüller hem onun için, onun manevî yapısına göre verilmişlerdir, hem de hedef alınan kişi ve kişilerin yapısına göredirler. Bu durumda ilk alıcının elinde mesela sadece karşı cins ilişkilerini düzeltmek için elli tane farklı formül birikmiştir ve bunların hepsi de onun için kullanılışlıdır.
Bu tür bilgi alış verişlerinin en değişmez özelliği, alınan bilgi şâyet bir şekilde unutulur ya da bir yere yazıldıktan sonra kaybolursa aynı formülün bir daha verilmemesidir. Aslında bu şekilde alınan bilgiler unutulmazlar. Unutmak sadece bilgiyi bir yere yazdıktan sonra mümkündür ve kaybolması da yazılan bilginin kaybolması şeklinde olur.
Kaybolan formülün yerine başka bir şey verilir. İş yine olur fakat asla aynı şey bir daha aynen verilmez.
Bu şekilde verilen formüller tabii ki, sadece karşı cins ilişkileri ile sınırlı değildir. Karşı cins ilişkileri burada sadece örnek olarak kullanıldı. Verilen şeyler Lanet için, ölüm için, şifa vermek için, işlerin açılması, kazanç ve bereket için, cinleri davet edebilmek, demonlara hakim olup, onlara iş yaptırtabilmek için, kişinin kendi keşif ve sezgisinin açılması ve akla gelen herşey için olabilirler. Bu durumda alıcının elinde her konuyla ilgili bir sürü formül birikmiş olur.
__________________
O kadar kimsesizim ki
Hani ölsem
Cesedim geçmişin tozuna karışır gider
Yediğim yemekten içtiğim suya kadar tadsızım
Saçının telinden ayak parmaklarının ucuna kadar özledim seni..
|