el-Cebertî, Acâibu’l-Âsâr‘da, 1188 yılı olaylarını anlattığı bölümde1) babası Mısır müftüsü ve meşhur Hanefî fakihi Bedruddîn el-Hasen b. İbrâhîm ez-Zeyla’î el-Cebertî’nin biyografisini verirken birçok hocadan okuduğu kitapları ve aldığı icazetleri zikreder. Bu cümleden olarak “Bâ Alevî” diye bilinen Ömer b. Ahmed b. Akîl es-Sakkâf el-Mekkî’den aldığı icazete de yer verir. Orada el-Esmâu’l-İdrîsiyye (veya Erba’în-i İdrîsiyye)‘nin Şihâbuddîn es-Sühreverdî2) kanalıyla gelen sened silsilesi de yer almaktadır. Söz konusu silsilede es-Sühreverdî’den yukarıya doğru yer alan isimler şöyledir: Vecîhuddîn Ammûye → Ahmed el-Esved ed-Dîneverî → Memşâd ed-Dîneverî → el-Cüneyd el-Bağdâdî → Seriyy es-Sekatî → Ma’rûf el-Kerhî → Dâvud et-Tâî → Habîb el-Acemî → el-Hasenu’l-Basrî → Hz. Ali (r.a) → Efendimiz (s.a.v).3)
Söz konusu Esma‘nın senedle gelmiş olması güvenilebileceği anlamına gelmez. Zira bu senede yakından baktığımızda dikkatimizi çeken önemli hususlar bulunduğunu görüyoruz:
Şihâbuddîn es-Sühreverdî’nin hemen üzerinde yer alan Vecîhuddîn Ammûye’nin kimliği. Şu ana kadar es-Sühreverdî’nin bu isimde bir şeyhine rastlamadım. Buna mukabil, es-Sühreverdî’nin sened silsilesini takip ettiğimizde karşımıza ilk çıkan isim Avârifu’l-Ma’ârif yazarı Dıyâuddîn Ebu’n-Necîb Abdülkahir b. Abdillâh es-Sühreverdî’dir ki, şeyhi ve amcasıdır. Tasavvuf hırkasını da ilk defa onun elinden giymiştir. Ona hırka giydirense, amcası Vecîhuddîn b. Ammûye’dir. 4) el-Cebertî’nin yukarıda adı geçen eserinde muhtemelen bir müstensih veya baskı hatası sonucu bu isim “Ammûye diye bilinen Vecîhuddîn” şeklinde zikredilmiş olmalıdır.
Eğer bu doğruysa, el-Esmâu’l-İdrîsiyye‘nin sened silsilesinde Şihâbuddîn es-Sühreverdî ile dedesi Vecîhuddîn b. Ammûye arasında en az bir kişi daha bulunmalıdır. Bu durumda senedin daha ilk halkasında bir kopukluk bulunduğunu söylemek durumundayız.
Diyelim ki Vecîhuddîn Ammûye, benim tesbit edemediğim bir isimdir ve Şihâbuddîn es-Sühreverdî’nin kendisiyle görüşebileceği bir zaman aralığında yaşamıştır. Ancak bu defa da onunla, senedde onun hemen üstünde yer alan Ahmed el-Esved ed-Dîneverî arasında koskoca bir aralık vardır. Zira Ahmed el-Esved ed-Dîneverî, Avârifu’l-Ma’ârif sahibi Dıyâuddîn es-Sühreverdî’nin dedesi Sa’d b. el-Hüseyn’e hırka giydiren zattır.5) Bir başka ifadeyle Ahmed el-Esved ed-Dîneverî ile Vecîhuddîn Ammûye arasında bir kuşak vardır.
Söz konusu kopuklukların ne anlam ifade ettiği şuradan da anlaşılabilir: Bu silsilede yer alan Memşâd ed-Dîneverî 299/911 yılında vefat etmiştir.6) Şihâbuddîn es-Sühreverdî’nin vefat tarihi ise 632/1234’dir. Bu iki zat arasında (hicrî tarihlendirmeyle) 333 yıllık bir zaman aralığı vardır. Ancak senedde bu ikisi arasında yer alan ravi adedi sadece 2’dir. Nitekim el-Cebertî, Efendimiz (s.a.v)’in Hz. Ali (r.a)’a öğrettiği bir zikrin aşağıya doğru hangi silsileyle geldiğini zikrederken Memşâd ed-Dîneverî ile Diyâuddîn es-Sühreverdî arasında tam üç ravi ismi zikreder. Şihâbuddîn es-Sühreverdî’ye geldiğimizde bu sayı kaçınılmaz olarak 4’e çıkacaktır ki normali de budur.7)
Özetle, el-Hasenu’l-Basrî’nin Hz. Ali (r.a)’den rivayetinin bulunup bulunmadığı konusunda rical otoriteleri arasındaki ihtilaftan sarf-ı nazar ederek söylersek, Erba’în-i İdrîsiyye veya el-Esmâu’l-İdrîsiyye adıyla nakledilen esmanın muttasıl (kesintisiz) bir senedi yoktur.
Bu bakımdan bu isimlerin nakledildiği rivayete “Efendimiz (s.a.v)’den nakledilmiş” gözüyle bakamayız.Öte yandan bu rivayetin elimizdeki Hadis kaynaklarında yer almıyor oluşu, onu ihtiyatla karşılamamızı gerektiren bir başka sebeptir. Allah Teala’nın güzel isimleri gibi son derece önemli bir muhtevaya sahip olduğu halde bu rivayetin hiçbir Hadis kitabında yer almamış olması elbette üzerinde düşünülmesi gerekin bir noktadır.
Bu yazdıklarım, söz konusu Esma‘nın sadece senediyle ilgilidir. Muhtevası, Cübbeli hocanın bu muhteva üzerinden ticaret yapması ve bunun yol açtığı yankılar da üzerinde müstakil olarak durulması gereken konular.
|