"Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler."(Bakara, 2/186)
Müfessirler bu âyet-i kerimenin nüzul sebebinde farklı görüşler zikret*mişlerdir:
Hasan-ı Basriye göre bu âyetin nüzul sebebi, Resulullah (asm)'in sahabilerinin bazılarının "Rabbimiz nerededir?" şeklinde soru soranlaradır. Diğer bazılarına göre ise, bir kişinin, "Ey Muhammed, Rabbimiz bize yakın mıdır? Ona gizlice yalvaralım. Yoksa uzak mıdır ona yüksek sesle dua edelim?" diye sorması üzerine nazil olmuştur.
Ataya göre ise: "Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin duanızı kabul edeyim..."(1) âyeti inince bir kısım insanlar: "Rabbimize ne zaman dua edelim?" demişler ve âyet-i kerime bunun üzerine nazil olmuştur. Yani "Kulum bana ne zaman dua ederse ben ona yakınımdır, duasını kabul ederim, her zaman davetine icabet ederim." demektir.
Mücahide göre ise bu âyetin nüzul sebebi: "Bana dua edin duanızı kabul edeyim." âyeti inince bir kısım insanlar "Nerede dua edelim?" demişler bunun üzerine: "Nereye yönelirseniz Rabbinizin yüzü (rızası) oradadır."(2) âyet-i kerimesi nazil olmuş ve bu âyetin nüzul sebebi de insanların bu soruları olmuştur.
Katadeye göre ise bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi, bir kısım insanların "Bana dua edin duanızı kabul edeyim." âyetinin inmesi üzerine: "Ey Allan'ın Peygamberi, biz, Rabbimize ne şekilde dua edelim?" diye sormaları üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuştur.
Allah Teala, kullarına şah damarından daha yakındır. Yalvarmalarım ve dualarını işitmektedir. Kullar ona ihlasla dua ettikleri surete Allah'ın o duaları , kabul edeceği ümidi kuvvetlidir. Dua ederken bağırıp çağırmak şart değildir. Zira o, duaların gizlisini de işitendir.
Ebu Musa el-Eş'ari diyor ki:
"Bir sefer sırasında Resulullah (asm) ile beraber bulunuyorduk. Her bir vadiye geldiğimizde bağırarak tehlil ve tekbir getiriyorduk. Bu durumumuzu gören Resulullah (asm) şöyle buyurdu:
"Ey insanlar kendinize acıyın. Çünkü sizler, sağırı ve gaip olanı çağırmıyorsunuz. Şüphesiz ki o sizinle beraberdir. O, çok iyi işiten ve çok yakın olandır."(3)
Bu hususta Resulullah (asm) diğer bir hadis-i şerifinde de şöyle buyurmaktadır:
"Bir Müslüman, Allah'a karşı içinde günah bulunmayan ve akrabalık bağını kesmeyen bir duada bulunursa, Allah o Müslümana bu duasının karşılığında üç mükâfattan birisini mutlaka verecektir. Ya istediğini derhal verir veya onu âhirete bırakır yahut da bu duası karşılığında ondan bir kötülüğü uzaklaştırır." (4)
Taberi diyor ki: "Eğer denilecek olursa ki: "Allah Teala bu âyet-i kerimede: "Bana dua edenin duasını, dua ettiğinde kabul ederim." buyurmaktadır. Halbuki dua eden bir çok insanın duasının kabul edilmediği görülmektedir." Buna cevaben denilir ki: "Bunun iki izah şekli vardır:
a. Bu âyette zikredilen "Kulun duası"ndan maksat, onun, Allah'ın emirleri doğrultusunda amel işlemesidir. Böylece kulun, Rabbinin rızası doğrultusunda amel işlemesi halinde Rabbi onun amellerini kabul eder ve vaadettiği karşılıklarını verir. Nitekim Resulullah (asm)'ın, bu âyet-i kerime hakkında bir hadis-i şerifte:
"Dua ibadettir." buyurduğu, bundan sonra da "Rabbiniz şöyle dedi: "Bana dua edin ki duanızı kabul edeyim. Şüphesiz ki bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler rezil ve perişan olarak cehenneme girecekler*dir." (5)
âyetini okuduğu rivayet edilmiştir. (6)
Nitekim, Hasan-ı Basrinin de bu âyetteki duayı "İbadet ve amel" mânâsına yorumladığı rivayet edilmektedir.
b. Bu sorunun diğer bir cevabı da şudur: Allah Teala bu âyet-i kerimesinde: "Ben, bana dua edenin duasını, dua ettiği zaman dilersem kabul ederim." demektir. Bu izaha göre, âyet genel bir ifade taşımakta ise de Allah Tealanın dilemesi ile kayıtlıdır. (7)
__________________
Allah doğru yolu seçenleri daha derin bir doğru yol bilinci ile destekler.(Meryem 76)
|