Nefis Terbiye; yetiştirme, kabiliyetlerini geliştirme; bilgi, ta’zim ve edep öğretme; iyi ahlâk, nezâket, görgü, hafif ceza verme, alıştırma, talim, eğitim ilmi gibi mânalara gelmektedir. Bu işlerle meşgul olan kimselere de mürebbî denir.
RABB NE DEMEK?
Terbiye ile aynı kökten gelen ve Kur’ân’da yüze yakın yerde geçen “Rabb” kelimesi, Allah Teâlâ’nın yüce sıfatlarından biri olup mürebbi, sahip, mâlik ve idâreci gibi mânaları vardır. Kur’ân-ı Kerîm, bu sıfat-ı celîleyi ihtiva eden:
“Âlemlerin Rabbı Allah’a hamd olsun” (el-Fâtiha 1/1) âyet-i kerîmesi ile başlamaktadır.
ALLAH’IN TEDRÎCÎ TERBİYESİ
Terbiye, herhangi bir şeyi tedricen kemâle erdirmektir. Kâinatta mevcut her bir varlık kendine has terbiye kâideleri sayesinde derece derece kemâle erer. Bu kaideleri koyan ise hiç şüphesiz Cenâb-ı Hak’tır. İnsanın yaratılıp kemale erdirilmesi süreci, Allah Teâlâ’nın tedrîcî terbiyesine en güzel misaldir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır bu sürecini şöyle tasvir eder:
Yeryüzünün bir kenarında bir adacık ortaya çıkıyor, süzülmüş topraklar taşlaşıyor, taşlar eriyor, madenler filiz veriyor. Kayaların, toprakların arasında tohumcuklar ve bunlardan çeşitli otlar, ağaçlar, türlü türlü hayvanlar çoğalıyor. Bir damla meniden milyonlarca insan tohumu fışkırıyor, tasfiye ve aşılama ile yavaş yavaş canlanma safhalarını geçirerek embriyon; ondan canlı, kemikli cenin; ceninden ağlayarak doğan bebek; küçük çocuk; yine aşamalı olarak yuvarlanan, yürüyen, kekeleyen yavrucak; sonra koşup oynayan afacan çocuk; sonra dişlerini değiştirip şahlanmaya başlayan büluğ çağına ermiş, iyiyi kötüden ayıran, çiçeğini açıp meyvesini vermeye özenen akıllı ergin; sonra şahin gibi dünyaları tutan çalışkan bir delikanlı; sonra arslan gibi kuvvette kemal çağına ermiş kâmil bir insan; sonra fizikî yapısı mânevîyatında erimeye, aklı ve temyiz kabiliyeti süzülmeye, zayıflamaya başlayan bir yaşlı; nihâyet sadece iyi veya kötü bir ruh olup uçmaya veya göçmeye hazırlanan pek ihtiyar zayıf bir insan; hâsılı yer ve zaman içinde nefesten nefese sayılamayacak kadar şuur yükleri ile yürüyen ve her an şekilden şekle değişerek varacağı yere ulaşan ve bütün bu değişmelerde hiç değişmemiş gibi “ben ben” deyip giden insanlar
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] (Elmalılı, I, 65)
BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ESAS GAYESİ
Maddî varlıklarda zorunlu olarak cereyan eden bu terbiye hakikati, insanın sahip olduğu her türlü istidat ve kabiliyetleri geliştirebilmek için kaçınılmazdır. Bu sebeple İslâm dini, insan terbiyesine son derece önem vermiştir. Kur’ân ve Sünnet ölçüleri içinde terbiye edilen, ona göre davranan insan, meleklerden daha üstün bir makama yükselme imkânı elde edebilir. İslâm terbiyesinden mahrum olan, nefsine, şehevî arzularına ve maddî menfaatına göre hareket eden kimse de, hayvanlardan daha aşağı bir derekeye düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Onun için Fahr-i Kâinât Efendimiz’e kadar, bütün peygamberlerin esas gayesi, insanları Allah’ın istediği istikamette terbiye etmektir. Din olmadan insan hayatı bir mâna ifade etmediği gibi, her seviyeden insanın da bir din muallimi ve terbiyecisine ihtiyacı vardır. Bunlar ise ilk olarak peygamberler ve onları takip eden kimselerdir.
Günümüzde terbiye yerine “eğitim” kavramı kullanılmaktadır. Modern bilimde eğitim, insanı belli hedefler istikâmetinde safhalardan geçirerek yetiştirme, bu süreçte elde ettiği bilgi, beceri ve değerleri kullandırmak suretiyle şahsiyetini kemâle erdirme faaliyeti olarak tarif edilmektedir. Bu, rastgele yapılan bir faaliyet değil, belli kâideler çerçevesinde gerçekleştirilen, nesilleri ictimâî hayata hazırlayan ve onlara lâzım gelen her türlü donanımı vermeyi hedefleyen nizâmî bir faaliyettir.
Bir kimse ancak, hakikî ve plânlı bir eğitim süzgecinden geçtikten sonra gerçek insan hüviyetini kazanabilir. Zira onun bütün kıymeti, gördüğü terbiye ve bu yolla elde ettiği güzelliklerden ibarettir. Kişinin, kabiliyetlerini umumiyetle kendi kendine terakki ettirebilmesi zordur; bu yüzden plânlı bir eğitime ihtiyaç duyar.
TEZKİYE NE DEMEK?
Mevzuyla ilgili diğer bir kavram olan “tezkiye” ise lügatte, temizlemek, arıtmak, arındırmak ve temize çıkarmanın yanısıra, artırmak, geliştirmek, bereketlendirmek ve feyizlendirmek mânalarına da gelir. Hâsılı tezkiye, insanın zihin, kalp ve ruh eğitiminin bütün seyrini ifâde etmektedir. Bu mukaddimeden sonra Efendimiz’in insanı hangi alanlarda tezkiye ettiğini tetkîke geçebiliriz.