Yanmayan et
Bir adam, kasaptan birkaç kilo et alır. Eve giderken ezan okunur. Önünden geçtiği caminin dergâhında çok büyük bir zat varmış. Şimdi ne yapsam diye düşünür. Camiye gitmezsem âhiretimi kazanamam, gidersem koyduğum yerde et kokabilir veya eti kediler yiyebilir diye düşünür. Eti oraya bırakır ve cemaati kaçırmamak için camiye girer. Namazdan sonra heyecanla ete bakmaya gider. Etin, orada sağlam, kokmadan durduğunu görür.
Eti alıp eve götürür, pişirmesi için hanımına verir. Et, saatlerce tencerede kaynar, ancak pişmez. Kanı bile üzerinde durur, hiçbir değişiklik olmaz. Merakla eti ateşe tutar, et yine yanmaz.
Adam eti alıp, doğru evliya zatın yanına koşar. (Hocam, namaz kılmak için bu eti burada bırakmıştım. Bu ette bir iş var, kaç saattir kaynadığı halde zerresi pişmedi, ateşe tuttum ateş yakmadı) der. O zat, (Yani bu et bizim dergâhta on dakika kaldı mı?) diye sorar. Evet cevabını alınca, (Bizim dergâhta on dakika kalan et yanmaz) diye cevap verir.
İşte bu büyüklerin dergâhında bulunanlar, onları sevip kitaplarını okuyanlar da yanmaktan kurtulurlar.
Eshab-ı Kiram da, Peygamber efendimizle namaz kılmışlar, onun sohbetlerinde bulunmuşlardı. Et bir mübarek zatın dergâhında bir müddet kalmakla yanmazsa Resulullah’ın sohbetinde bulunan, hiç yanar mı?
__________________
öLürüm yoLuna öLürümde yine boyun eğmem, yakarım dünyayı uğruna ama sana eğiLmem.. öyLe sInIrsIz öyLe Derin öyLe Çok Severim ki KORKARSIN!! Kuruyup çöLe dönsemde Pare Pare oLsamda YENiLMEM!!..
|