Açıklanamayan fizik üstü olay
Doksan bin kişi hacca gelmişti o yıl... Seyyid Ahmed el Rufai ve yakınları da bunların arasındaydılar. Kabe tavafı bittikten sonra, Merkad-i Şerif diye isimlendirilen H.Z. Muhammed’in kabrinin bulunduğu yere gelindi.
Seyyid Ahmet el Rufai ki isminin başında “Seyyid” sıfatı peygamberin soyundan geldiğini gösteriyordu
Aldığı manevi bir işaretle ileri çıkarak aşk ile seslendi. -
Esselamü Aleyke ya Ceddi... (Ceddi = eddim, atam)Aralarında İslam aleminin pek çok ileri gelen şahsiyetinin de bulunduğu cemaat ne olduğunu anlamaya çalışırken Merkad-i Şerif’ten son derece gür bir ses yükseldi
Aleykesselam ya veledi... (Veledi = çocuğum)
Herkes bir anda adeta taş kesti olduğu yerde. Çıt çıkmaz oldu. Peygamberin vefatından beş yüz sene sonra meydana gelen bu mucizevi hadisenin kimse hiçbir safhasını kaçırmak istemiyordu.
Seyyid Ahmet el Rufai gözlerinden yaşlar akarak biraz daha yaklaştı Merkad-ı Şerif’e:
- Şimdiye kadar uzaktan ruhum gelir ve huzurunda yer öperdi... şu anda nöbet vücudumdadır... dudaklarımın mübarek elini açıktan öperek şereflenmesine izin ver...
Heyecandan neredeyse nefes almayı dahi unutacak raddeye gelmiş topluluğun donmuş bakışları altında Merkad-i Şerif’ten bir el ileriye doğru uzandı. Seyyid Ahmet el Rufai kendini toplayıp diz çöktüğü yerden doğruldu... İyice yaklaştı ve eli öptü...
Aynı anda, bir insan seli zembereğinden boşalmış gibi bir birini ezerek Merkad-i Şerif’e doğru akmaya başladı... Ama el çekildi birden.
O zamana kadar zar zor ayakta durmaya çalışan Seyyit Ahmet el Rufai, ilahi zelzelenin bu şiddetteki sarsıntısına dayanamadı ve Allah’ını seven beni çiğnemeden geçmesin... diyerek kendisini yere attı. Mahşer yerine dönmüştü bir anda Merkad-i Şerif’in önü. Kimse ne diyeceğini, ne yapacağını bilmiyordu... Gırtlaklarda düğümlenip kalmıştı sözler. Aralarında seyyid’in yakınlarının da bulunduğu bir grup kendinden geçmiş halde, sağda solda buldukları sivri şeyleri vücutlarına saplamaya başladı. Çivi, şiş, bıçak, kama, ne rastlarsa ve nereye rastlarsa saplandı. Ahmet el Rufai’nin ısrarıyla içlerinden bazıları O’nun bedenine de yönelttiler bu aletleri. Gece yarısına doğru ortalık yatıştığında, kimse gördüklerinin rüya olduğunu düşünmüyordu.
Dönemin tasavvuf akımları arasında büyük dalgalanmalara yol açtı bu olay. Pek çok şeyh dergahını kapayıp Ahmet el Rufai’ye mürit olarak geldi. Seyyid’le aynı yıllarda yaşamış İslam büyüğü Abdulkadir Geylani, o’nun “Evliya üzerine hücceti ilahi” olduğunu söyledi. Geylani’nin vefatından sonra tasavvufi mertebelerin en yükseği kabul edilen Gavs-ı Azam’lık Ahmet el Rufai’ye intikal etti.
Hicri 555 senesinde meydana gelen bu Hac ziyareti olayından sonra Ahmet el Rufai nin bu hadisesi osmanlı kayıtlarınada geçmiştir...
|