sen de beni hep son vakte bırakırdın
Namazin önemi.
Bir zamanlar Bağdat taraflarında manifaturacılık yapan bir genç vardı.
Dünyalık işlerinin çokluğunu bahane ederek, namazlarını hep son vaktine bırakırdı. Dükkânın yakınındaki camide, vaktin çıkmasına az zaman kala namazlarını vakit çıkmadan kılardı. Bu genç adam bir gece rüyasında, kan ter içinde kalmıştı. Rüyasında ölmüş, hesap için mizan başına getirmişlerdi. (İbadetlerimi yaptım, haram işlemedim, hesabım kolay geçer) diye ümit ediyordu. Melekler önce iman ve doğru itikat aradılar, hemen önlerine geldi. Sonra namaza sıra geldi; fakat aradılar, bir türlü bulamadılar. Genç manifaturacı;
-“Ben hiçbir namazımı kazaya bırakmadım, mutlaka bulmanız lazım.” diye feryat ediyordu.
Nihayet melekler:
-“Kusura bakma, sana ait bir tek namaz bulamadık. Şimdi seni cehenneme atacağız.” diyerek yüksek bir dağa çıkardılar.
Genç çırpınarak:
-“Hayır, bunda bir yanlışlık var, ben hiç namazlarımı bırakmadım.” dediyse de dinlemediler, dağın tepesinden, aşağıda olan cehenneme fırlattılar. O şiddetli korkuyla, dizlerinin bağı çözülmüş, birden karşılarına nur yüzlü bir zat çıktı, düşerken havada yakalayıp:
-“Ben senin kıldığı namazlarım).” dedi.
Genç heyecanla:
-“Ben çok perişandım, az sonra cehenneme düşecektim, niye bu kadar geç kaldın?” diye sordu.
O da:
-“Öyle ama, sen de beni hep son vakte bırakırdın.” dedi.
__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.”
|