Kaspar Hauser
1828 yılının Mayıs ayında bir gün, Nürnberg'deki Unschlittplatz'da garip bir çocuk ortaya çıktı. Yaklaşık 16 yaşlarındaki genç çocuğun üzerinde pijama, ipek kravat, yelek, gri bir ceket ve “KH” harfleri işlenmiş bir mendil vardı. Ayaklarında delik deşik çizmelerle şaşkın şaşkın bakınıyor, yabani bir hayvan gibi herşeyden ürküyordu. Bildiği tek şeymiş gibi adını tekrar edip duruyordu:
Kaspar Hauser
Polis memuru meraklanıp bu garip gence yaklaştığında, sadece birkaç kelime konuşabildiğini ve elinde kentin süvari birliğindeki yüzbaşıya gönderilmiş bir mektup olduğunu görür. Mektubu yazan kişi onu bir oğul olarak yetiştirmesine rağmen hiçbir kan bağı olmadığını iddia etmekte ve 1812'den beri kimsenin çocuğun yerini öğrenmemesi için evden dışarı hiç çıkarmadığını, dolayısıyla kendisini bulamayacaklarını söylemektedir. Ayrıca gizemli mektupta, çocuğun adını okuyup yazabildiği ve “babası gibi bir süvari” olmak istediği belirtiliyor, yüzbaşıdan onu birliğe alması isteniyordu.
Polis çocuğu gözaltına aldı, bir çocukmuş gibi davranmasına ve yeni öğreniyormuş gibi yürümesine rağmen akıl hastası veya zeka özürlü olmadığı belliydi. Söylenenleri papağan gibi tekrar edebilse de kendi kelime haznesi birkaç kelime ile sınırlıydı.Tuhaf bir şekilde ayakları avuçiçi gibi yumuşaktı ve yaralarından ilk kez ayakkabı giydiği belli oluyordu. Ekmek ve su haricinde yiyecek ve içeceklere dokunmuyor, büyülenmiş gibi etrafına bakınıyordu. Masada yanan mumun alevini tutmaya çalışırken elini yakıyor, aynadaki kendi yansımasını ilk defa görüyordu.Saatlerce hiç kıpırdamadan oturuyor, kendisine oynaması için verdikleri oyuncak atı elinden bırakmıyordu.Günler ilerledikçe Kaspar'ın karanlıkta da aynı ışık altında gibi görebildiği, alkol, kahve veya et olan odada duramadığı, bir damla şarap ile körkütük sarhoş olduğu ortaya çıkar. Çocuk bir misafirhaneye yerleştirilir ve bir hoca eşliğinde çalışmaya başlar. Kasabanın maskotu olmuştur ve sadece iki ay içinde konuşmayı öğrenmesinin yanı sıra satranç bile oynamaktadır. Anlattığına göre bildi bileli karanlık ve küçük bir odada samanların üzerinde yaşamış, kapının altında açılan bir kapaktan ekmek ve su ile beslenmişti. Bazen suyun tadı acı olduğunda uyuyup kaldığını, uyandığında saç ve tırnaklarının kesilmiş, samanların değiştirilmiş olduğunu anlatır. Bakıcısı olan adamı kendisini kasabaya getirip bıraktığı güne kadar hiç görmemiştir. Kendisi hakkında bir çok rivayetler uydurulur. En çok konuşulan onun veliaht Carl von Baden'in varisi olduğu yönündedir ve bu söylenti İngiliz asilzade Lord Stanhope'un kulağına kadar gider. Kaspar'ı himayesine alan Lord onu baş döndüren sosyete hayatıyla tanıştırır. Kaspar onun gözünde hem siyasi bir malzeme hem de egzotik bir obje olmaktan öte değildir ve bir süre sonra sıkılıp onu geri gönderir.
1829 yılında Hauser, kaldığı evin bodrumunda, başından derin bir yara almış bir şekilde bulunur. Kaspar saldırganı sesinden tanımıştır- Onu Nürnberg'e getiren adamdan başkası değildir.
Kaspar Hauser’in gizemli hayatı yine gizemli bir şekilde sonuçlanmıştır. 1833'te bir gece, kaldığı evin kapısından içeri dalar, kaburgalarının yanından bıçaklanmıştır. Anlattığına göre yüzü atkıyla örtülü biri ona Kaspar olup olmadığını sormuş ve eline içinde bir not olan ufak bir kese sıkıştırdıktan sonra bıçağını saplayıp kaçmıştır. Notta Kaspar'ın kendisini tanıdığı ve Bavyera sınırından geldiğini yazan şahıs isminin M.L.O olduğunu belirtmektedir. Hikayesi başta pek inandırıcı gelmez. Parkta karlar incelenmiş ve sadece Kaspar'ın izlerine rastlanmıştır. Hareketli hayatı özleyen Kaspar ilgi çekmek için kendini yaralamaya çalışırken elinin ayarı kaçmış olabilir miydi? Kimse öğrenemeden Kaspar komaya girer. Vücudu fazla dayanamaz ve ölür.
Son sözleri "Ben yapmadım!" olur.
Kaspar'ın hayatının gizemi ölümüyle de bitmedi. 1998'de kanlı gömleğinden alınan kanın Carl von Baden soyundan gelen iki kişiyle karşılatırılmasıyla yapılan DNA testi ile bir Baden prensi olmadığı ortaya çıktı.
Gerçek kimliği ise hala bir sır.