Bir âbid Hızır aleyhisselam’ın vasfını işitir ve ona muhabbet besleyip gece gündüz Hazret-i Hızır’ın görüşme ve sohbetini temennî eder. Lâkin “Hızır” ismini ilk işittiği zaman, “o şu şekilde olmalı” diye hayalinde bir şekil tasavvur eder.
Bir gün tenhâ bir yerde Hazret-i Hızır kendi cismâni görüntüsüyle o kişiye görünür ve: “İşte görmeyi temennî ve arzu ettiğin Hızır benim!” buyurur.
Adam hemen Hazret-i Hızır’ın sûretine bakıp kalbinde tasavvur ettiği şekilde olmadığını görür ve ona: “Sen Hızır değilsin!” der. Hızır aleyhisselam: “Niçin ben Hızır değilim?” diye sorar. Adam: “Benim tasavvur ve mevhûmum olan Hızır bu sûrette değildir.” diye cevap verir. Bunun üzerine Hazret-i Hızır: “Öyleyse sen beni değil, ancak kendi tasavvur ve mevhûmunu seviyorsun.” der ve kaybolur.
》 Sevdiklerimizi zihnimizdeki soyut veya somut bir kalıba göre mi seviyoruz, yoksa oldukları gibi mi seviyoruz?