EBCED HESABI ÎLE TARİH DÜŞÜRME SANATI -2-
Doç. Dr. M. Es'ad COŞAN
Geçen sayıda ebcedle tarih düşürme konusunu anlatmağa başlamış ve en basitlerinden başlayarak bazı misaller vermiş; hesabın nasıl yapılacağını anlatmıştık. Bu yazımızda daha mütekâmil misaller ve çeşitleri anlatmak istiyoruz.
Belirttiğimiz gibi ebced hesabı ile tarih düşürme önce harf gruplarından tek kelimelere, sonra tek kelimelerden nükteli ibarelere doğru gelişme göstermiştir.
Böylece ebcedli tarihler önceleri nesir halinde iken daha sonra manzum olarak da tertip edilmeğe başlanmıştır. Bu nazmen tarih düşürmenin, daha zor ve ileri bir sanat merhalesi olduğu aşikârdır. Zira tarihi düşüren şahıs (ki müverrih diye adlandırılır) hem şiirin veznine, kafiyesine uymak; hem de belirtilmek istenen tarih rakamına muvafık anlamlı, nükteli bir ibare bulmak zorunda kalmaktadır.
Rivayete göre ilk manzum tarih mısraını Fatih devri ulemasından Hızır Bey söylemiş. (Bilindiği üzere bu Hızır Bey 1 Rebiulevvel 810-863/6 Ağustos 1407-1458, 59 yıllan arasında yaşayan büyük bir Türk alim ve şairidir. Nasreddin Hocanın torunlarından imiş. Fetihten sonra İstanbul'un ilk kadısı oldu. Tazarruat adlı edebî şaheserin sahibi olan Sinan Paşa’nın babasıdır. Akaide dair Kaside-i Nuniyesi çok meşhurdur, İstanbul'un karşı yakasında geniş bir arazisi vardı ki bugün orası onun adına izafeten Kadıköy diye adlandırılır.)
Fatih Sultan Mehmed'in, fetihten önce yaptırmış olduğu bir cami için söylendiği zikredilen o mısra şöyledir:
(Vezni: Fâilâtün mefâilün feilün)
Okunuşu: Câmiun zîde umru men amereh.
Mânâsı: Bir cami ki yaptıranının ömrü ziyade olsun.
Ebced hesabıyla 850 hicri yılını gösteriyor ki İstanbul'un fethinden 7 sene önce demektir. Görüldüğü üzere bu ibare Arapça’dır.
Türk dili ile söylenmiş ilk manzum tarih olarak ise İstanbul'un fetih tarihi için söylenmiş şu mısra gösteriliyor :
(Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün)
Ehl-i din İstanbul’u aldı cidâl ü cengile.
İstanbul'un fethi için ehemmiyetine binâen pek çok tarih söylenmiş, geçen yazımızda söylediklerimize ilaveten (âhirûn), (avn-i Hàlık), (küffara kıyamet) veya (kâfire kıyamet) (zıhî avn-i li’llah alındı Stanbûl), (yensuruke’llahu binasrin azîz) Mânâsı: Allah sana aziz bir nusret ile yardım eyler, veya eylesin.
Bu tarihlerden âhirûn sözünü bizzat Fatih Sultan Mehmed'in bulup söylediği rivayet ediliyor. Bu hususta bir de beyit vardır:
Feth-i İstanbul’a fırsat bulmadılar evvelûn
Feth idüp Sultan Muhammed didi tarih: “Âhirûn”
Fatih'in ve çevresindeki ulemanın böyle ebced hesabına karşı bariz bir ilgi göstermesi, kanaatımızca, Osmanlı diyarında ebcedle tarih düşürmeye revaç vermiş olmalıdır. Gerçekten de bu sahadaki mahsullerin İstanbul'un fethinden sonra birdenbire dikkati çekecek kadar çoğaldığı görülüyor.
Bazı Misaller:
Üngürûsı münhezim kıldı Süleyman-ı zaman = 932
Aldı Kubrus adasın Şâh Selim = 978
Ehl-i Sünnet menzili oldı Revan = 991
Kıldı İbrahim Efendi irtihal = 1198
Can-ı sîrînini virdi Ferhad = 1204
Üç gemi yol buldu gemsiz at gibi koşdı yeme = 1213
Oldı Salih Efendi defterdar = 1214
Geçdi Galib Dede candan Ya hû = 1214
Eyledi rıhlet gelüp Kudsi Efendi Kâbe'den = 1221
Şerbeti sundı Şeker-zade'ye saki-i ecel = 1222
Tarih düşürmenin diğer çeşitlerini ileriki sayılarda anlatmaya devam edeceğiz inşâallah.
(*) Diyanet Gazetesi, s.199, 15 Ekim 1978, sf.4.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|