Peygamberler peygamberi Hz.Muhammed Mustafa S.A.V, Akabe denilen yerde ashabını toplayarak kendilerinden bir daha içki içmeyeceklerine, kız çocuklarını diri diri gömmeyeceklerine ve diğer günahlardan kaçınacaklarına dair söz alıp geçmiş günahlarını Allah'a affettirdi. Özet olarak "Akabe Biatı" denilen hadise böyle gelişti.
Burada olan tam bir "Tevbe ettirme" hadisesidir. Bir bakıma efendimizin dünyadaki şefaati de denilebilir.
Bu biat ile İslam Tarihine bir not düşülmüştür. Allah'ın, bir sevgili ve dostu aracılığı ile yapılan tevbelerin kesinlikle kabul olunup tevbe edenin koruma altına alınacağanın garantisi verilmiştir. Bu garanti neticesinde Efendimiz "Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz" hadis-i şerifini irad buyurmuşlardır.
Görüldüğü üzere günahlardan sıyrılan ashab gökteki yıldızlar tabir edilen mertebelere ulaşmışlardır.
Peygamber Efendimiz kendisinden sonra ashabına uyulmasını istemiş ve onları birer rehber olarak bırakmıştır. Onların peşlerinden gidenlere ise Tabiin denilmiştir.Tabiin'in peşinden gidenlere ise Tebe-i Tabiin denilmiştir.
Peygamber Efendimiz kendisinden sonra bıraktıklarının arasında en önemli yeri tutan sünnetidir. Onun yaptğını yapmak yapmadığından kaçınmak sünnete uymak demektir.
Onun yaptıklarının içinde en önemlilerinden bir tanesi de tevbedir. "Alimler Peygamber varisleridir" hadisine binaen ondan sonra gelen Efendimizin nesli ve İslam alimleri bu yolu takip etmişler ve "Akabe Biatı" nı yaşatmışlar ve yaşatmaya devam etmektedirler.
Efendimizin soyundan gelen ve 33.kuşak torunu olan Gavs-ı Sani Seyyid Abdulbaki Hz.leri bu Sünnet-i Seniyye'ye sımsıkı sarılarak hem dedesinin ümmetine sahip çıkmakta hem de yaratılmış tüm mahlukatı tevbe vesilesi ile Allah'a sevgili ve göklere eklenmiş bir yıldız yapmaktadır. Bu durum tamamen AKABE BİATI'nın devamı mahiyetindedir.
Bunu tasdik eden bir sözü Sultan Seyyid Muhammed Raşid Hazretleri şöyle buyurmuşlardır;
-"Bugünün sofisi sahabe gibidir"
Değerli ziyaretçilerimiz, kişinin kendi başına yapacağı tevbe ile bir Allah dostunun yardımı ile yapacağı tevbe arasında çok büyük fark vardır.
Gavs-ı Sani Hz.leri tevbe ettirirken o güne kadar haramlara dalmış veya isyan etmiş olan kul ile Allah'ın arasına arabulucu olarak girmekte nihai barış ve huzur ortamı için tevbe eden ile birlikte Allah'a söz vermektedir.
Bir dostunun kefaletini ve sözünü kabul etmemek Allah'ın şanına yakışmaz. Bu nedenle, kefil olan bu büyük dosta kefil olduğu kişinin terbiyesi ve kurtuluşu için tüm yetkiler verilmektedir. Bu yetkiler sınırsızdır. Bu yetkilerin mürşid tarafından kullanılmasına ise "HİMMET" denilmektedir.
Himmetin sahibi bu büyük zat Allah'ın o kulu kendisinden nasıl geri isteyeceğini bildiği için gereken bütün hassasiyeti göstererek ve elindeki yetkileri kullanarak terbiye etmektedir. Yeri geldiğinde bir anne yeri geldiğinde bir baba veya arkadaş olmaktadır. Bu nedenledir ki sofinin en iyi dostu Mürşididir ve O dosttan sadece hayır gelir.
Mürşidin ervahı (ruhaniyeti) hiçbir zaman sofiden ayrı değildir.Her daim sofinin nefsinin neler fısıldadığını duyup bilmek zorundadır.Eğer duyamasaydı yani Allah-u Teala ona bu yetkiyi vermeseydi o da kişiyi terbiye edemezdi. Bu nedenledir ki sofi mürşidinin her an kendisini gördüğünü ve içinden geçeni duyduğunu bilmelidir. Bu sağlanırsa edeb hasıl olur. Bunların aksi halinde, yani sofinin nefs ve şeytana uyup harama girmesi durumunda Mürşid ikaz eder. Kişi ikazlara itibar etmezse ikazın da dozu artar. Başa gelen bir takım sıkıntılar ve musibetler de bu yüzdendir. Bu durumda sıkıntının sebebini herhangi bir maddede veya x kişide aramamalı doğruca kendi nefsine bakmalıdır.Burada gaye nefsin terbiyesidir.Sadat terbiye olmuş bir nefsi Allah'a teslim etmek ister çünki arada kendi kefaleti ve imzası vardır.Bunun için de ne gerekirse o yapılır ve kul şeytan ve nefse teslim edilmez.
Kul'un can emanetini teslim etme vakti geldiğinde kendisine kefil olan o yüce zat, aldığı emaneti yerine ulaştırmağa kefil olduğundan, Azrail A.S vazife ile geldiğinde sofi ile birlikte Mürşid-i Kamil'i bulur. Sofinin herşeyine kefil olan Gavs Hz.leri imanına da kefildir. Bu durumda Azrail A.S vazifesini en sıkıntısız şekilde yapar.
Değerli ziyaretçilerimiz, buraya kadar anlattıklarımız bir biat ve tevbenin çok kısıtlı anlatımıdır. Böyle büyük bir dünya ve ahiret nimetinden istifade edemeyenlere de Allah' dan tevbe ve biat kapısını nasib etmesini niyaz ederiz.
Gavs Hz lerinin Sohbeti
Size bir kaç şey söyleyeceğim
Bu Nakşibendi tarikatının gayesi Allah-u Teala'nın rızasıdır. Bu tarik-i alanın gayesi , emri bil maruf nehyi anil münkerdir.Allah-u Teala'nın emrini yerine getirmek ,
Allah-u Tealanın yasak ettiği hareketlerden uzak kalmaktır.Hepsi gaye budur
Burada gaye insanın kalbini nakşetmektir, bu da ibadettir. Allah'u Teala Kur'an- ı Kerimde böyle buyurmuş :
"Ya ademoğulları, şeytana tabi olmayın, O sizin düşmanınız , zahiren düşmanınızdır.Bize ibadet edin" Bu ibadet etmek Tarikat-ı Müstakimdir.Hepsi gaye odur.
Gaye Allah'u Tealanın emrini yerine getirmek, Allah'u Teala'nın yasak ettiğinden uzak kalmaktır.Hepsi gaye odur
Bunu insan yaparsa Ameli Salih olur Ameli Salih ise Allah'u Tealanın rızasıdır. İşte bu Tarikat-ı Ala üzeinde duruyoruz Bu tarikat-ı alanın gayesi Allah'u Telanın rızasını almaktır, ve Allah'u Tealanın emrini yerine getirmektir Bunun için de insan , üzerinde çalışması lazım, niyet koymak lazım.
Sonra bütün ameller de niyetle olur, niyet olmazsa o amel olmaz
İnsan abdest alırken niyet olması şarttır, ibadet yaparken niyet olması şarttır. Bütün ameller de kalben olmalıdır. Gavsımız kaddesAllah'u esrarahum aliyye bu niyet üzeinden sohbet yapmıştı:
İnsan sabahleyin kalkarken , elbiseyi giyerken ,bir iki dakika kalbinden niyet olması şarttır. Ya Rabbi , ben sizin için gidip çalışacağım , sonra insan mesleği neyse gidip çalışmak lazımdır, dünya işi de şarttır Allah'u Teala şart koymuş ama hayır yollarına gitsin şer değil. Sonra şer olursa insan mahvolur, zarar görür ,felaket olur ve işte niyette lazım , hayr olmak için
Ya Rabbi, ben sizin için gidip çalışacağım, gayemiz bizim; "rızasını almaktır". Gaye bu, çalışmak kendi rızkım için değildir.Razıkı mutlak sensin.Çalışsam çalışmasam bana vaadetmişsin, "ben rızkını vereceğim" diye söylemişsin Aile efradımızı üzerimize vacib etmişsiniz
Ya Rabbi, bu ailemin ihtiyacını görmek için gidip çalışıyorum Ya Rabbi , bir de sevaplarımı arttırmak için, gelen sevaplar için bu sevaplar için çalışıyorum Ya Rabbi
Böyle bir niyet ederse kalbinden; sanki o insan camiye gidip ta akşam oluncaya kadar Allah'u Tealaya ibadet yapmış olur.Doğru bu da ibadettir dünya değil, sonra dünya olursa Allah'u Teala lanet getirir ona. Hadisi şeriftir Peygamber aleyissalatu vesselam buyurmuş :
"Eddünya vema fiha melune illa zekerAllah'u" dünya ve bütün dünyanın içerisindekiler melundur
Allah'u Teala lanet getirmiş. İnsan niyet ederse Allah rızası için bu hariçtir İşte bu niyet "onun içindir". Dünyanın melanetinin altın girme sakın, daima kalbinden niyetini sağlam sürmek daima kontrol etmek, daima Allah rızası için yapmak ki ibadet olsun O çalışması menfaat almak için lazımdır
Onun için niyetini kontrol etmek için niyet şarttır. Allah'u Teala şartı koşmuş, bunun için bizde daima kontrol altına alalım kalbimizi
Şeytana bırakmayalım nefse bırakmayalım.Sonra onlar düşmandır
Düşman düşmana acımaz, düşmandan düşmana hayır gelmez, daima kötülük ister. Sonra Allah'u Teala Kur'an-ı Kerimde :
"İnne nefse leemmaretün bissui" diyor "Nefsi emmare insandan daima kötülük ister.Hayr istemez."
Sonra düşmandır o da İnsan bir dönerse Allah'u Tealaya, Allah'u Teala onun kademesine gelir. Bir insan Allah'u Tealaya bir kademe gelirse, Allah'u Teala ona on kademe gelir
Sonra dünya çok pistir, insana çok zarar verir. Hatta Hazreti Aleyhissalatu Vesselam "dünyanın mihnetini günahların anasıdır.
"Bütün günahlar ondan kaynaklanıyor, dünyadan kendini muhafaza etmek şarttır" dikkatli olacaksınız
Niyetini Allah rızası için gidip çalışmak lazım, sonra çalışmakla çok büyük menfaat olur. Özellikle bu zamanda ve bu asırda gündüz gece çalışmak lazımdır.
Çünkü biz gaye ; Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın keyfini yerine getirmek içindir. Sonra Peygamber Aleyhissalatu Vesselam kendi ümmetini çok severdi
Başka peygamberler gibi değildi.Sonra kıyamet günü bütün peygamberler ,sonra kıyamet günü Allah'u Teala insan eziyet görmezse cennete giderse
o cennet hoşuna gelmez
Eziyet görüp yorulunca insan rahat oturunca o rahatlık insanın hoşuna gider. Kıyamet günü Allah'u Teala cehennemin gemlerini bırakıp bütün insanların üzerine geliyor. Gelince peygamberler arşı alaya arşın kendine ( sarılıp ) ;
"Ya Rabbi beni kurtarın ,Ya Rabbi beni kurtarın" diye bağırıyorlar. Sadece bizim Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam Muhammed Aleyhissalatu Vesselam kalkıp;
"Ya Rabbi benim ümmetimi kurtar" diyor
Kendi nefsini istemiyor kendi ümmetini istiyor dolayısıyla biz de onun için çalışmalıyız.Sonra o çok sever, başka ümmetler gibi değil. Bunun için onun keyfini getirelim. Sonra Peygamber Aleyhissalatu Vesselam Allah'u Tealaya dua etti :
"Ya Rabbi benim ümmetimin ömrünü en kısa vermişsiniz Ya Rabbi" Sonra kıyamet yaklaşıyor ne kadar kötülük varsa kıyametin yaklaşmasından oluyor.
Hem dünya çok kötü olmuş hem de zamanı çok kısadır Kısa zamanda vefat ediyorlar gidiyorlar sevabı da azdır. Kıyamet günü Peygamberlerin bazısından
"benim ümmetimin sevabı azdır" diye utanıyorum
"Ya Rabbi, isteriz ki ümmetimiz de biraz fazla olsun hem onların zamanı kısa hem de en kötü zamanda yaşıyorlar hem de sevabı az oluyor ben utanıyorum" diye dua etmiş
Onun için Allah'u Teala Peygamber Aleyhissalatu Vesselam için ya da öteki Peygamberlerde bir günaöh bir günah idi. Bir hayır bir hayır idi. Bir hayır yaparsa bir hayır yazıyordu Allah'u Teala buna da bir günah bir günah idi ama Peygamber Aleyhissalatu Vesselam hayrını fazlalaştırmak için Allah'u Teala ona mükafat vermiş
Bir sevap on sevap yazdırır en az. Bazı sevaplar vardır bin sevap yazdırır binbeşyüz sevap yazdırır bir trilyon sevaplar da vardır. Bu sevaplar çoktur
O da Allah'u Teala büyük nimet Peygamber Aleyhissalatu Vesselama vermiş. Onun için mesela insan Mekke'de bir sevap yaparsa bir Lafzai Celal söyler sanki yüzbin sevap Allah'u Teala ona yazdırıyor yani bire yüzbindir.. Mekke'de Medine 'de bir bindir o kadar sevap oluyor. Bir kelime Lafzai Celal söylerse mekke de sanki yüzbin kelime söylemiştir. Allah'u Teala yazdırıyor Normal bizim herkes kendi memleketinde bir söylerse on yazdırıyor
Bir de, kalp Allah'u Tealaya mahsustur, Allah'u Teala insanın kalbine bakar. Bu kalbe düşünce haram düşünceler olursa kötü düşünceler kalbine girerse Allah'u Teala yazdırmaz. Sevap olursa yazdırır hayır olursa yazdırır ama günah olursa yazdırmaz. Sonra kalp Allah'u Tealanın azametinin eliyle yazdırıyor kendi eliyle yazdırıyor. Bunun için Allah'u Teala haram niyeti de yazdırmaz, hayır sevabı yazdırır
Mesela insan niyet ederse "Ya Rabbi ben sizin için bu şeyi yapacağım bu cami yapacağım, Mekkeye gideceğim yahut hacca gideceğim" böyle bir sevap niyet ederse yaparsa on yazdırır yapılmazsa bir yazdırır
Ama bir insan günaha niyet ederse "ben filan adamı haşa öldüreceğim" diyor ama vuruşma olmuyor vuruşma olmazsa melekler yazmaz.Niyet ediyor ben filan adamı öldüreceğim filan adama zulm yapacağım filan adamı şöyle yapacağım harekette ediyor. Ama Allah'u Teala yaparsa yazdırır yapmazsa yazdırmaz.
Ama sevap olursa hemen niyet ederse yazdırır. Yaparsa on yazdırır yapmazsa bir yazdırır. Daima insanın kalbinde niyet olması şarttır yaparsa Allah'u Teala sevabını verir yapmaza Allah'u Teala onu mahrum etmez
Gavs K.S.A ile her sene hac niyeti yapıyoruz daima niyetimiz; kalbimiz bu sene gelince ben hacca gideceğim. Eğer Allah'u Teala bize nasib ederse onu
sevap yazdırır. Nasib de olmazsa gene hac sevabını alır.Daima o niyetle insan bir şey yazdırır
Sizin geldiğinize çok memnun kaldık, Allah razı olsun. Yalnız sizden ricamız şudur : "daima Allah rızası için çalışalım, Allah rızası için yola gidelim, Allah rızası için kalpten niyet edelim ki Allah'u Teala bu iyi şeyleri bize nasib etsin". Yani Türkiye'nin her yerinden geldiniz Allah'u Teala her kademden Allah'u Teala on sevap size yazdırır. Sonra bu niyet Allah rızası içindir inşallah başka şeyler olmasın.
Bunları silip atmak lazım, yani Allah'u Tealanın rızası için olmayanları kaldırıp atalım ya da hayır olsun. Yalnız çalışmanızı istiyoruz ki Peygamber Aleyhisselatu Vesselam'ın keyfi gelsin. Peygamber ( s.a.v) beyaz yüzle onun huzuruna gidelim beyaz yüzle onun keyfini getirelim
Allah'u Teala Peygamber (s.a.v) için çok şeyler vermiş, sonra büyük Peygamberlerden biridir Sonra Allah-u Teala çok büyük bir makam vermiş. Böyle insanlardan böyle peygamberlerden onun gibi Allah'u Teala makam vermemiş. En büyük peygamberlerden birisidir onun için ümmeti de böyle sadık olsun .
Sonra bu Tariki Nakşibendi çok büyük bir atılımdır, müstakimdir. Sonra en sadık yolsa Eba Bekir-i Sıddık (r.a)dır. O sıdkıyla gidiyor, o sıdkıyla sadık olmak şarttır.
Sadık olalım ki biz menfaat görelim. Allah'u Teala bu Tarikati Müstakimden bizleri nasib etsin, bu Tarikati Müstakim devam etsin ta kıyamete kadar.
Bizi Aleyhisselatu Vesselamın şefaatinden ayırmasın, bu Saadat-ı Nakşibendiye nin gölgesinden ayırmasın Peygamber Aleyhisselatu vesselamın yolundan ayırmasın. Saadatı Naksibendinin yolundan Tarikati Müstakimden ayırmasın.
Allah yardımcınız olsun. İnşallah bizlerde sizlerde Peygamber (s.a.v) yolundan gidelim.
Hepsi gaye odur onun için çalışalım hepsi onun için ileri götürelim zira biz çok büyük bir zarardayız.
Kıyamet gününün en dehşetli en zahmet en tehlikeli zamanındayız. Bu tehlikeli zamanda çalışmak şarttır, gündüz gece çalışacağız. Allah'u Teala çok seviyor Saadatlar da seviyor onun için dünya değil de ahiret için çalışacağız.
Allah'u Tealanın keyfine gitmek için, nazarlarını beraber olmak için.
Allah'u Teala bu yolu bu tarikati insanımıza nasib etsin. Yetmiş milyonu nasib etsin.
Allah yardımcınız olsun.Allah muhafaza etsin. İnşallah kıyamet günü birlik beraberlik içinde oluruz
ALINTIDIR
Gavs'görenlerin. içine ALLAH C.C. Korkusu ortaya çıkar.
|