Karin kelimesi yakın arkadaş, kişiyle sürekli beraber olan kimsedir. Aşağıdaki ayetlerde bu mana söz konusudur:
“Derken biri der ki: 'Sahi, benim de yakın bir arkadaşım vardı. Yanıma gelir, iğneli iğneli “Sen de mi?" derdi, bu masala inananlar arasında yer alıyorsun? Yani biz ölüp çürümüş kemik, toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilip hesap vereceğiz, buna da inanılır mı?' ” (Saffat, 37/51-53)
Kur’an’da “Karin” kelimesi, melekler için olduğu gibi, şeytanlar için de kullanılmıştır. Aşağıdaki ayetlerde bu iki kullanımı da görmekteyiz.
“Mallarını halka gösteriş için harcayıp Allah’a ve âhiret gününe iman etmeyen kimseleri de Allah elbette sevmez. Şeytan kimin arkadaşı olursa, artık o arkadaşların en kötüsüne düşmüş demektir.”(Nisa, 4/38).
“Kim Rahman’ın hikmetlerle dolu ders olarak gönderdiği Kur’ân’ı göz ardı ederse, Biz de ona bir şeytan sardırırız; artık o, ona arkadaş olur.”(Zuhruf, 43/36)
“O gün herkes beraberinde bir muhafız, bir de şahit olduğu halde Yüce Divana gelir. Allah ona buyurur: “Sen bundan gaflet içindeydin. İşte gözünün önünden perdeyi kaldırdık, şimdi artık gözün pek keskindir!”
"Yanındaki arkadaşı(melek) “İşte!” der, “onun defteri! Her ne yapmışsa, burada yazılı!” Allah muhafızla şahide veya cehennem görevlisi iki meleğe: “Atın! buyuracak, atın cehenneme, her nankör, inatçı kâfiri: hayra mani olan, haddi aşıp azan, şüpheye dalanı! Allah’ın yanı sıra başka bir tanrı benimseyeni! Atın onu o çetin azaba!” Yanındaki arkadaş (şeytan): “Ya Rabbî,” der, “onu ben saptırmadım, kendisi zaten haktan iyice uzak bir sapıklık içinde idi.”(Kaf, 50/21-27).
Şeytan olan Karin, yakın arkadaşlık kurduğu kişiyi Allah’a isyan etmeye sevkeder ve inkârcılığa düşürmeye çalışır.
Melek olan Karin ise, insanların amellerini kontrol eden ve onları mahşere sevk eden müvekkel melektir.
|