Her canlının fiziksel bedenini saran ve onunla kaynaşan, kendi özelliklerini barındıran ve yayan ışık-enerji bedenine “aura” denir. Aura’ya, canlı bedenini çevreleyen, yaşam enerjisini yansıtan ve elle tutulmayan, gözle görülmeyen ama var olduğu bilinen bir enerji kalkanı-alanı da denilebilir.Aura, kişinin zihinsel ve bedensel sağlığını yansıtır. Cansız nesnelerin de aurası vardır. Pek çok kişisel eşya, sahibinin enerjisi ile yüklenir ve bu enerjiyi yayar. Değerli taşlar ve kristallerin de auraları vardır ve Reiki uygulama çalışmalarında kullanılmaktadırlar. Her bireyin aurası kendine özgü bir titreşime sahiptir. Benzerlikler olabilir, fakat her enerji alanı kendine özgüdür.Aura, tüm duyguların, düşüncelerin, anıların, inanç ve davranış kalıplarının bulunduğu yerdir. Kişiliğimizi, yaşam biçimimizi yansıtır. Duygu ve düşünceler, insan enerji alanları (auralar) yoluyla insanlar arasında gidip gelirler. İşte, herhangi birinden hoşlanmamızın ya da hoşlanmamamızın nedeni de onun aurasında, yani enerji düzeyinde hissettiklerimizdir. Bu durum, her zaman diğer kişide yanlışolumsuz bir şeyler olduğunu göstermez. Sadece iki kişinin enerji alanlarının aynıtitreşimde olmadığını gösterir. Aura hareket halindedir. Anlık değişebilir bununla birlikte özelliğinden bir şey kaybetmez. Sese, havaya, yiyeceklere, uyuma, kaosa, çevre şartlarına ve enerji alanları güçlü insanlara karşı duyarlıdır. Aura değişik renkleri barındırır. Kişinin o andaki fiziksel, duygusal ve ruhsal durumu auranın renk ve niteliğini etkiler. Genellikle ilk görünüm beyazımsı, açık mavidir. Bedene en yakın olarak görülen renkler, kişinin fiziksel durumu hakkında yansımalar yapar. Kişinin aurası, iletişimde bulunulan şeyin ya da mekânın üzerinde izini bırakır. Örneğin, bir eve ya da bir bebeğin odasına ilk girildiğinde hissedilen, o evin ya da bebek odasının aurasından yansıyan titreşimlerdir. İnsan ruhsal olarak geliştiğinde ve beden sağlıklı olduğunda auranın frekansı yükselir, yükseldikçe de kişinin farkındalığı artar. Tüm çakraların enerjisi dengedeyse, auranın yüzeyi düzgün ve ışıl ışıldır. Enerji sistemimiz her gün dış etkenlerle karşılaşır ve yüklenir. Eğer, dış etkenlerin bizi nasıl etkileyebileceğinin farkında olmazsak, istemeden kendi enerji sistemimizin zayıflamasına neden oluruz. Bir kişinin aurası ne kadar güçlü ise, enerjisi ne kadar dengedeyse dış etkenlerden o kadar az etkilenir. Aurik alanı zayıf olanlar ise dış etkenlerden çabuk etkilenirler. Dengesiz beslenme, temiz hava, egzersiz ve dinlenme eksikliği, stres, alkol, sigara, uyuşturucu gibi zararlı maddeler aurayı zayıflatan etkenlerin başında gelir. Korku, endişe, öfke gibi duygular da aurayı daraltır ve güç kaybının oluşmasına neden olur.
Ağrı, hastalık, bedendeki kesik bir yer de aurada enerji kaybına neden olur. Zayıf aura da istenmeyen enerjileri çok rahat kendine çeker. Bu çeşit bir aura ile daha kolay ve çabuk yoruluruz. Ayrıca, diğer insanlarla ilişkilerde ya da karşılaşmalarda, auranın elektromanyetik özelliğinden dolayı bir enerji alışverişi oluşur. Eğer bu enerji alışverişinin farkında olmazsak, gün boyunca aurada biriktirdiğimiz kendimize ait olmayan enerji artıkları ile gün sonunda kendimizi tükenmiş hissederiz. Hiç birisiyle telefonda ya da yüz yüze konuştuktan sonra kendinizi bitkin, enerjisi tükenmiş hissettiğiniz olmadı mı? İşte enerjimizi korumanın, onu dengede tutmanın sırrı auramızdadır. Güçlü bir aura ile düşük frekanslı enerjileri geri yansıtarak, istenmeyen enerjilerin baskısından kendimizi korumuş oluruz.
Kaynak ehc