Bakkal kokusu diye bir koku var hafızamda çocukluğumdan kalan.
Tarifini naaıl yapsam rutubetle karışık bisküvi ve gofret kokusu.
O kadar severdim ki bakkalı, hep bizimde bir bakkalıkmız olsun isterdim herşeyden tadabilmek için.
Hiç umutmam;
Cam fanus içinde kaynana şekeri, jelatini dışa kıvrılmış açık bisküvi, gofret, lokum kutularını.
Tahta masa üstünde sayfaları kıvrılmış sürekli açılıp kapanmaktan kabarmış veresiye defterini.
Siyah beyaz basılmış gazetelerden yapılma kese kağıtlarını.
Evde yapılan ekmeklerden bıkıp almak için can attığım çarşı ekmeği dediğimiz fırın ekmeklerini...
Tek marka olan deterjan kutuları diziliydi tahta raflarda.
Avucumda sıkı sıkıya tuttuğum para nemlendirdi elimde bakkala gidene kadar.
Hatırlayanlar bilir kokusu, havası farklıydı bakkalların.
Şimdiki marketler gibi kaçmak istemezdik, raflar arasında kaybolmazdık biinlerce ürün arasında hangi ürün alalım diye.
Glikoz yoktu, gdo yoktu, koruyucu, renklendirici, tatlandırıcı yoktu hiçbir üründe. Zararı sadece olsa olsa bayat olmaktı.
Yokluğun içinde var olan güzeldi...