Sorgulama içinde olduğum dönemler(ergenlik) hakikate dair sorular soruyordum kendi, kendime,Allah kavramı, Din ve inanç vs, hayranı olduğum, adanmış insanlar vardı etrafımda,sakallı, beş vakit namazını kılan, inancından en ufak bir taviz vermeyen insanlar bahsettiğim, derdim içimden? “hadi Allah yoksa(haşa), hadi bu inanç dedikleri şey gerçekten kocaman bir palavra ise” diye düşünürdüm, bilirsiniz bir çok insan bu dönemde can sıkıcı fakat dönüştürücü olan bu metafizik gerilimi yaşar(soru yoksa, cevap hiç olmayacaktır,tez -anti teziyle gelir ve sonuç sentez olur) sanırım bende bu psikoloji doruk seviyedeydi,pik yapmıştı algıda, nasıl bu kadar Emin’ler kendilerinden? inandıkları Allah’dan ? derdim, bildikleri bir şey vardı ama ne? Öyle ya insan kavrayamadığı bir şeyi bu kadar tutamaz, bu denli adayamazdı kendini..
İnancında ve İmanında samimi olanların bildiği şey, onların kendilerine olan inancıydı, öz varlıklarındaki esmaları, Allah’ın o kullardaki yansımasından başka bir şey değil,kul vicdanına, içindeki sese kulak verdiğinde Mevlasıyla bilişe gidiyor ve onunla Hasbihal ediyor, gözü ondan başkasını görmüyor, devamlı bir gözetim ve farkındalık içinde yaşadıkça ona olan susamışlığı dahada artıyor, aşk İle şevk ile Mevla’sına koşuyor, koşuyor, sonu gelmeyen bir secdeye dönüşüyor.
.
|