Hayal
Hayal üç temel düzeyde; birincisi alemin kendisi olarak, ikincisi berzahı bir makrokozmik alem olarak, üçüncüsü ise berzahı bir mikrokozmik alem
olarak düşünülebilir. Hangi düzeyde görülürse görülsün hayal, her zaman iki gerçeklik ya da iki alem arasında bulunan ve her ikisine göre tanımlanması gereken bir berzah'tır. Bu yüzden, bir rüya imgesi hem öznel deneyime (subjective experience) hem de
nesnel içeriğe (objective content) göre tanımlanmaya gereksinim duyar. Bu imgenin hem gerçek hem de gerçek olmadığını ispatlarız, çünkü bir anlama göre özel bir şey görülür, başka bir anlama göre de görülen o değildir. Tüm alem düzeyinde hayalin iki anlamlı oluşu Allah'tan gayrı her şeyle ilgilidir, çünkü alem -ya da genellikle "varoluş" (existence) olarak adlandırdığımız şey- mutlak vücud ile mutlak yokluk arasında bulunur. Allah "vardır" dediğimizde, aynı şeyi aynı anlamda alem için söyleyemeyiz; bu nedenle, alem "varolmayan" (ma'dum) olarak görülmelidir. Öte yandan, alemin bir
anlamda varolduğunun farkındayız, öyle olmasaydı burada alem hakkında konuşuyor olamazdık. Sonuç olarak alem, ne varolan ne de varolmayan ya da hem varolan hem de varolmayan bir şeydir. Üstelik, "Allah'tan gayrı" olmasına rağmen alemin Allah
hakkında bizlere bir şeyler söylediğini biliriz, çünkü Allah'ın ayetleri alemde sergilenir. Başka bir ifadeyle alem, bir anlamda, Allah'ın kendini görünür kılması veya tecellisidir. Bu nedenle, Şeyh aleme "hayal" derken, Allah'tan gayrı herşeyin iki anlamlı
durumlarını ve aynadaki görüntünün aynaya bakan bir kimsenin gerçekliğini göstermesi gibi alemin de Allah'ı sergilediği gerçeğini düşünür.
İkinci anlamıyla hayal, ruh ve beden arasındaki berzahı
alemdir. Bu iki alem, aydınlık ve karanlık, görünmeyen ve görünen, iç ve dış, zahir ve batın, yüksek ve alçak, latif ve kesif gibi zıt niteliklere göre karşılaştırılır. Her durumda hayal her iki alemin niteliklerini taşıyan ve bu iki alem arasında bulunan bir
berzahtır. Bu nedenle, makrokozmik "Hayal Alemi" "ne/ne de" veya "hem/hem de" şeklinde tanımlanmayı gerektirir. Ne aydınlık ne de karanlık ya da hem aydınlık hem de karanlıktır. Ne görünmeyen ne de görünen ya da hem görünmeyen hem de görünendir. Bedenlerle ilişkisine göre aydınlık ve görünmeyen, ruhlarla ilişkisine göre karanlık ve görünendir. Hayal Alemi'ni işgal
eden cinler gibi varlıklar, ne melektirler ne de cisimleri vardır; ama hem ruhani hem de cismani, aydınlık ve karanlık niteliklere sahiptirler.
Hayal Alemi'nin iki anlamlılığı ruhani şeylerle cismani şeyler arasında ilişkiler kurmada sağladığı yolla meydana çıkar. Diğer bir ifadeyle hayal, cisimsiz şeylerin, "hem/hem de" kalarak, cisimleşmenin tüm sıfatlarını kazanmasalar bile, belli bir şekilde
bedenleşmesini sağlar. Bu yüzden, rüyalar imgeler olarak bedenleşen uyanıklığın cisimsiz gerçekliğidir. Hayal görünmeyen gerçekliklerin görünür dünyaya ait niteliklere sahip olmasına (örneğin, meleklerin kanatlarının olması gibi) izin verir. Bu tanımlama sadece bir metafor değildir; çünkü görünmeyen şeyler hayali alanlarda gerçekten görünür surete sahip olurlar. Hayal, insan mikrokozmosunda bir gerçeklik olarak düşü*nüldüğünde, birbiriyle yakından ilişkili iki anlamda kullanılır. Birinci anlamıyla hayal nefstir ve mikrokozmostaki Hayal Alemi'ne denk düşer. lnsan nefsi aydınlık ve cisimsiz ilahi ruh ile karanlık ve kesif beden arasında bir berzah olarak davranır. Ruh ve
beden, ışık ve çamurun ortak hiçbir özelliğine sahip değildirler. Ruh bir tek, aydınlık, latif, yüce ve görünmeyen iken, beden birçok, karanlık, kesif, bayağı ve görünürdür. Öte yandan nefs, hem bir tek hem de birçok, aydınlık ve karanlık, latif ve kesif, yüksek ve alçak, görünmeyen ve görünen özelliktedir.
Nefs hem aydınlık hem de karanlık olduğuna göre, insanın görevi ruhani ışığı güçlendirmek, cismani karanlığı zayıflatmaktır. Ruh bir tek hakikat iken, bedenin birçok parçası vardır. Bu yüzden nefsin ruhani boyutunun güçlendirilmesi birlik ve entegrasyona doğru bir yöneliş anlamına gelir. Bunun aksine, nefsin
cismani yönünün artan hakimiyeti, çokluk ve ayrılığa doğru bir yönelişi temsil eder. Hayatın ilerki sahnelerinde, ölüm ile kıyamet arasındaki berzahta insan halinin bütünlüğü ve mutluluğu,
bu dünyadayken ulaşılan birlik derecesine bağlıdır.
İkinci mikrokozmik anlamıyla hayal aklın bir kuvvesi şeklinde adlandırılabilir. Ruhani ve cismani arasındaki köprüleri kuran nefsin özel bir gücünü temsil eder. Bir yandan, duyuların algıladığı cismani şeyleri "ruhanileştirir" ve bunları hafızada toplar. Öte yandan, kalpte bilinen ruhani şeylere şekil ve suret vererek "cismanileştirir." Nefsin "hayal hazinesi" hem dış hem de iç dünyalardan gelen imgelerle doludur. Her imge latif ve kesif, aydınlık ve karanlık, berraklık ve sisliliğin karışımıdır.
William Chittick; İbn arabi,Hayal Alemleri kitabı
|