Duruişiti, hiçbir maddî araç olmadan, bilinen hiçbir cihaz kullanılmadan bedensiz varlıklardan, uzak maddesel ortamlardan gelen ses ve konuşmaları duymaktır.
Duruişiti, medyumluğunun uygulaması çok eskilere dayanır. Duruişitir kimse sesi, ses organıyla değil, zihniyle işitir. Ses, beynin içinde ortaya çıkar, bu sesi medyumdan başkası işitemez. Dış âlemden gelen etkiler, söz, yazı, vizyon hâlinde nasıl yorumlanıyorsa, duruişitide de ses tarzında yorumlanmaktadır. Etkileri ses hâline çeviren medyumun kendi maddî organı, beyni ve seyyalevî bedenidir.
Duruişitinin ilk çalışmalarında, eski deneyciler, oldukça büyük denizminaresi kabuğunu (coquille) bir tür megafon gibi kullanırlardı. Böylece, dışarıdan gelen ses konsantre ediliyor, kuvvetlendiriliyordu. Duru görüde nasıl ilk çalışmalarda asıl haberci vizyonları almadan evvel kendiliğinden gelen, klişeler tarzında ortaya çıkan imajlar varsa, duruişiti medyumluğunda da aynı tarzda karışık, belirsiz, amaçsız, anlamsız ses kalıpları vardır. Önce fısıltı tarzında olan sesler gitgide kuvvetlenerek normal ses tonu kadar kuvvetli hâle gelir.
Doğal uyurgezerlikte, ekstaz (vecd) hâlinde, mistik murakabede, bazı ruhsal bunalım hâllerinde, kendiliğinden olarak ortaya çıkan duruişiti olayları vardır. Telepatiden farklıdır. Telepatide alınan etki, hissî ifadeler hâlinde ortaya çıkar. Duruişitide ise böyle bir durum yoktur, beynin içinde bilinen ses gibi ses işitilir ve tereddüde yer kalmaz. Sanki beyin içine yerleştirilmiş bir telefon alıcısı var gibidir.