"KADER"
Bir kelebeğin; kozadan çıkıp çıkamayacağı dır kader.
Allah dileseydi, bir böceği fil kadar yaratırdı. Yine Allah dileseydi, nice canlıları başka başka surette yaratırdı. Ve Allah her canlıyı mükemmelliğin müntehasında yaratmıştır.
Kader konusunda bir çok yanlış bilgiler insanları tembelliğe itmektedir ve cehenneme sürüklenme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Cüz'i irade ve Kader olguları birbirine karıştırılarak çözülmesi güç düğümler meydana getiriyor. Tuz ve şeker aynı kapta bir arada olduğunda birbirlerini nötrleşip işe yaramaz bir maddeye dönüşüyorsa, "kader ve cüz'i irade", bir arada zikredilince kader konusunu anlatmaya çalışan ehil olmayan kişiler yanlış fikirler ortaya atıyor. Ve bu işleyiş, nesilden nesle yanlış aktarımla günümüzün vebası olan maddeye perestiş eden bir ideoloji ile tanrısallaştırılır bir dünya hayatına dönüşüyor.
İlk insan Adem'e (Aleyhisselam) ruhu üflendikten sonra, kıyamete kadar gelecek olan bütün insanların ruhlarını Adem peygamberin sulbünden (belinden) çekip çıkaran Allah, bu ruhları (mecazen) karşısına dizerek; Ben sizin Rabbiniz değil miyim diye sordu. Ahirete kadar yaratılacak insanoğlunun ruhları hep birden; evet sen bizim Rabbimizsin! cevabı oldu. Sizleri imtihan etmek üzere dünyaya göndereceğim ve bir hayat vereceğim ve imtihanın sonunda cennet veya cehenneme koyacağım kabul mu? sorusuna mukabil evet bizi yarat diyen bir konuşma ruhlar ile Rab arasında Kalu Bela'da gerçekleştikten sonra, her insanın kaderleri (dünya hayatında önüne çıkacak musibetler ve mükafatlar) yazılmış olarak, sırası, yeri, zamanı geldiğinde Allah'ın yaratma kuralları çerçevesinde yaşam sürerek şu anda "dünya" fanus undaki yerimizi aldık..
Bundan önce de, anne rahmi olan fanus daydık. Yine bu etaptan sonra da, başka bir fanusa geçeceğiz. (Fanus; kelime anlamı ile her ne kadar; her açıdan gözlemlenebilen cam kavanoz olsa da, burada mecazi anlamda konuyu anlatmaya ve daha detaylı ifade edebilmem içindir)
Anne karnındayken bir bebek, ne kadar savunmasız sa ki buna rağmen yaratıcısı tarafından rızıklandırılıp gözetilmektedir. İşte bize de, bir sonraki aşama olan ve giriş kapısı kabir olan diğer hayata adapte olmamız için, bize; "cüz'i irade" mekanizması verildi. Tıpkı bir bebeğin anne karnındaki hortumu gibi, bir sonraki aşama için "beslenelim".
Cüz'i irade, bize dünya hayatı sonrası olan kabir hayatında, geçiş kolaylığı sağlayacak (bu aşama zekarat-ı mevt). İşte, cüz'i iradenin görevi; Kalu Bela'da söz verdiği üzere Rab'bi Allah'ı tanımak ve "sikletine" uygun bir mekanizmayla emir ve yasaklar dairesinde cenneti kazanma mücadelesini vermektir.
Bir tırtılın dişleri, vücuduna göre hacim olarak çok küçük gözükse de; kozasını kırıp çıkabiliyor. İnsan olarak bizler cüz'i iradeyle seçimimizi yapıp kararlar veririz ve bu kararlar ile kelebek misal uçmak için kozamızı öreriz.
İşte sonuç; "bir fiilin gerçekleşmesi" gibi yapıp yapmamakta karar veren bu cüz'i irade mekanizması, kozayı örerken olması gerektiği gibi örmez ise o kozadan çıkamaz.
Evet! "bir kelebeğin kozadan çıkıp çıkamamasıdır" kader. Bizden razı olmasını beklediğimiz, ümit ettiğimiz şanı yüce Allah, kozamızı örelim ve bizleri kanatlandırılıp uçalım diye cüz'i irademize; Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'i gönderdi.
Kader; Sonsuz olan cenneti kazandın mı?, sorusunun muhatabıdır. Dünya hayatında başa gelen musibet ve mükafatlar kader namı ile anılsa da, aslında kozanın örülme aşamalarıdır.
'Kadere İman' rüknü; engebeli yollardaki irademiz dışında gerçekleşen, hayatımıza etki eden olayların bir imtihan vesilesi olduğunu bize bildirir ve hayat serüvenimizde güven içinde ilerlememizi sağlar. Kadere iman; büyük fotoğraftaki "KADER"i, yani kişinin çalışmalarına bağlı olarak yazılan o büyük mutlak mükafat olan cenneti kazanmaya çalıştırır.
Bizi yaratan Rab; biz onu tanıyıp tasdik ettiğimiz için bize bu hayatı ikram etti. (her bir ruh, ilk insan Adem (aleyhisselam)ın sulbünden çıkarılıp "La ilahe illallah" ile tanıştıktan sonra)
İşte tespit; Allah, insanları yarattıktan sonra ilk olarak Adem Peygamber'e kitabını indirdi. Ve cüz'i irade sahipleri insanlar bu kutsal kitapla alakalı ayrılıklara düştü ve savaşlara neden oldu. Oysaki ilk kitaptaki (Suhuf) kurallara uysalardı; barışı emreden bütün ilahi kitaplar sırasıyla gelmezdi.
Netice: Allah, geçmişteki Cüz'i iradeleriyle aldıkları kararlar sonunda ayrılıklar ve savaşlar çıkaran insanoğluna, hayatlarını fıtrata uygun düzenleyen bir nesil devam etsin ve (cennete uçan birer kelebek gibi) kozalarını öre bilmeleri için, peygamberler göndermiş ve fiziksel kanunlarla birlikte böyle bir metotla, İslam dinini en anlaşılabilir biçimde bu şekilde bina etmiştir.
İslamiyetin gelmesiyle (ki bütün peygamberler ve kitaplar haktır), irademizi nasıl yönlendirebileceğimiz hususunda akıl sahiplerine hitap eden Kur'an-ı Kerim gelmiştir.
Bütün bu tespitlerin sonucunda; insanlar kendi cüz'i iradeleriyle bu dünyada kendi kaderini kendileri çiziyormuş gibi gözükse de, cüz'i iradenin en uzak neticesi olan cennet veya cehennem namına hareket etmektedirler. Bu dünyadaki hayatların ise Alim olan Allah'ın bilgisi dahilinde olup ve ilmi dahilinde bilemediğimiz nice inşa edilecek geleceklere vesile olunduğunu anlarız.
-Ben, bugün hür bir iradeye sahibim. Eğer kullandığım arabamı hızla duvara sürüp ölürsem, bu benim kaderim mi?
Cevap:
-Henüz yapmadığım için bilemeyiz.
.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan,
Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren..
|