Hazret (ks) bu sohbetinde babasının teveccühünden bahsetti:
Babam, Norşin’de divanda teveccüh yapıyordu. Bu teveccüh ortamını hazırlamak için bende müritleri topluyordum. Hava çok soğuk ve karlıydı. Bu soğuk havada başka bir beldeden iki kişi teveccühe girmek için gelirken, Norşin'deki dere kenarında başka bir müridi rabıta ederken görüyorlar. O müride gidelim diye sesleniyorlar, hadi teveccüh başlıyor diyorlar, o adamdan hiç bir ses çıkmıyor. Durumu bana bildirdiler. Hemen acele oraya gittim, dışarıda öyle bir hava var ki her taraf kar, soğuktan insanın sakalı donuyordu. Adamın yanına vardım, teveccüh bitiyor, haydi gidelim bu soğukta donacaksın öleceksin dedim. Haydi, gidelim diyorum ama adam rabıtayı bozmuyor. Rabıtaya devam ediyordu. Ben oradan derhal ayrılıp babamın yanına gittim durumu babama anlatım. Dere kenarında biri var rabıta yapıyor, rabıtayı bırakmıyor. Teveccühe getiremedim dedim.
Babam Şeyh Nasır (ks) Hazretleri bana sen karışma işine bak diye cevap verince, bende sustum. Ve teveccüh yapıldı bitti. Teveccühten sonra babam terlemişti ve üstünü değiştirmek için evine gitti. Üstünü değiştirdi sonra dere kenarına gidip o adama baktı ki, o kışın soğuğunda o dere kenarındaki adam hâlâ rabıtadan kalkmamış. O rabıtada ki adam bu soğuk havada buram, buram terlemiş, soğuktan hiç etkilenmemişti.
Babam divana geldi ve şöyle söyledi:
Bu tarikatta rabıta çok önemlidir, rabıtaya devam etmek lâzımdır. Rabıta terk edilirse tarikattan fayda görülmez dedi.
Ayrıca bu konuda İmam Rabbani Hazretlerinin (ks) şu tavsiyesini nakletti: Bu tarikat Rasulullah’ın (sav) sünnetine tam mutabaat eden bir mürşide rabıta etmek. Esasına bağlıdır. Bu uzun yol, ona rabıta etmekle kısalır.
FENÂ: Tasavvuf ilminde bir terim. Kendini yok görmek. Mâsivâyı, Allah’u Teâlâ’dan başka her şeyi unutmak, mahlûkların (yaratılmışların) sevgi ve düşüncesini gönülden çıkarmak. Allah’u Teâlâ’yı çok zikir (anma) neticesinde meydana gelen kendini unutma hâli.
Fenâya kavuşmak için lâzım olan on şey; 1-Tövbe, 2-Zühd (dünyaya düşkün olmamak),3-Tevekkül (Allah’u Teâlâ’ya güvenmek), 4- Kanaat, 5-Uzlet. Yani dini, ahlâkı bozan kimselerden, kitaplardan sakınmak, 6-Zikir (her işte Allah’u Teâlâ’yı hatırlamak), 7-Teveccüh (bütün arzu ve isteklerden sıyrılarak Allah’u Teâlâ’ya yönelmek, 8-Sabır, 9-Murakabe (kendini hesaba çekme) ve 10-Rıza (Allah’u Teâlâ’dan gelen her şeye boyun eğmektir.) (Ahmed Fârûkî (ks)
Mârifet (Allah’u Teâlâ’yı tanımak) ve Hakiki iman.
Fenâ hâli meydana gelmesine ve ölmeden önce olan ölmeye (gafletten uzak olup, her an Allah’u Teâlâ’yı hatırlamaya) bağlı olduğu için, Fenâ hâli çok olanın imanı daima kâmil (olgun) olur. Peygamber Efendimiz (sav) buyurdular ki: "Ebu Bekrin imanı bütün ümmetimin imanı ile tartılsa, Ebu Bekr’inki daha üstün olur." Çünkü o, Fenâda bütün ümmetten (her müslümandan) daha ileride idi. Eshâb-ı kiramın hepsi fenâ makamına kavuşmuştu. (Muhammed Ma'sûm (ks)
Fenâ ve beka, sahibinin vicdanı ile ilgilidir, dil ile söz ile anlatılamaz. Tatmakla anlaşılır. (Abdülhakîm-i Arvâsî (ks) Bir kimsede hâsıl olmazsa Fenâ, Hak Teâlâ’ya yol bulamaz asla. (İmâm-ı Rabbânî (ks)
|