Bir bahçeye giremezsen durup seyran eyleme, bir gönülü yapamazsan yıkıp viran eyleme.
{ Yunus Emre (ks) }
“Ey evlat, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var,
bunu sen de biliyorsun.
Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin?
Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın”
{ Abdulkadir Geylani (ks) }
Allah'ı bilen alimler zümresine katılmak istersen, kendine karşı samimi davranmalısın! Onlar, Allah'ın kendilerine saadet verdiği kimselerdir. Öyleyse Allah için zahir ve bâtın, (insanda) ruh ve bedengibidir. Bu ikisi ayrılmayacağı gibi onlar da birbirinden ayrılmaz. Gerçek, kulun ve rabbin varlığıdır. Öyleyse sen ve O varsın! İtaat eden doğru yoldayken günahkâr kendisinden istenilip ona verilen emir karşısında şaşkın bir haldedir.
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }
Allah'ı bilmenin dışında bir saadet yoktur.
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }
“..(Allah'ın en çok buğzettiği) ikinci kimse ise bilgisizlikleri kendinde toplayan ve bilgisizler arasında kendine bir yer edinmiş kimsedir. (Bu kimse) fitne ve fesat karanlığında (kurtuluş yolunun olmadığından) habersiz yaşamakta ve (insanların arasını) Islah ederken kör mü kör olmaktadır. İnsan suretindeolanlar onu bilgin sayar. Hâlbuki öyle değildir. Her gün. azı çoğundan hayırlı olan şeyleri çoğaltmanın peşinden koşar, kokmuş sudan kanasıya içer ve boş şeyler biriktirir.
Halkın arasında hüküm vermek İçin oturur. İnsanları, şüpheli bilinmez şeylerden kurtarmayı iş edinir. Kendine belirsiz bir şey sorulsa kendi görüşlerince saçma-sapan sözler ifade eder.
Sonra da bunakendisi de inanır. yakin eder. O şüpheleri örtmede ağını ören örümcek gibidir.
Doğru mu yanlış mı hüküm verdiğini bilmez. Doğru hüküm vermişse de hata etmekten korkar. Yanlış hüküm vermişse doğru hükmettiğini ümit eder.
Cahildir, cehaletler içinde birçok hata yapmaktadır. Daima önünü görmeyen develere biner (Meselelere nasıl cevap vereceğini bilememenin şaşkınlığı içindedir.) Kesin cevaplar veremez. Rivayetleri faydasız kuru otları savuran rüzgâr gibi savurur. (Bilgisi olmadığından rivayetlerin sıhhat ve budanma dikkat etmeksizin her yerde nakleder.) Allah'a andolsun ki kendine sorulan şeylerde hüküm vermeye gücü yok.
Kendisine bırakılan iş hususunda ehliyet ve liyakate sahip değil, inkâr ettiği (bilmediği) şeyi başkasının bilebileceğini tahmin etmez. Başkasının kendisinin dediğinin aksine bir ilminin olabileceğine İnanmaz. Kendisine karanlık kalan bir şey oldu mu bilmediğini de bildiği için. hemen örter. Onun zulüm-haksızlık üzere verdiği hükümler neticesinde dökülen kanlar (hal diliyle) feryat etmektedir, miraslar zalim elinden inlemektedir (ki. haksız hükümleri neticesinde sahibine erişmemiştir.)
Cahil yaşayanları ve sapık yol üzere ölenleri Allah'a şikâyet ederim. Hakkıyla okunduğu, değiştirilmediği müddetçe onlar nezdinde Allah'ın kitabından daha değersiz bir meta şey yoktur. Ama değiştirilir/tahrif edilirse onlar nezdinde Allah'ın kitabından daha değerli bir şey olamaz. Onlar nezdinde iyilikten daha kötü ve kötülükten daha iyi bir şey düşünülmez..”
{ Ali (kv) }
Bir kimse nası (insanları) gücendirmek pahasına, Allah'ı hoşnud ederse, insanların kötülüklerine karşı Allah kafi gelir.
Bir kimse de insanları hoşnud etmekle Allah'ı gücendirirse, Allah onu insanlara bırakır.
{ sav }
Bizi kendisini bilmede sabit kadem yaptığı kullarından etsin.
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }
"..Allah'ın iradesi dışında, Ondan başka bir şey istemek, boş bir temennidir.. Akılsızlıktır.
Sakın böyle bir hevese düşme! Telef olursun.. Helak olursun!..
Hakkın merhametinden uzak kalırsın.."
{ Abdulkadir Geylani (ks) }
|