İnsanları anlamaya çalıştıkça kafası karışır insanın. Bir gün çaba gösterirsin, karşındaki insan gibi düşünmeye çalışırsın, kendini onun yerine koyarsın, onun bakış açısıyla bakmaya çalışırsın olaylara, durumlara, insanlara olmaz. Başka bir gün "aman be ne uğraşacağım, istediğini yapsın, istediğini düşünsün" dersin yine olmaz. Bir taraftan sana ters gelen şeylere itiraz etmek istersin, bir taraftan boyun eğer, sessiz kalırsın. Herkesin senin gibi düşünmesini, senin doğrularına doğru demesini beklemek aptallıktır tabii ama en azından anlaşabilmek, aynı dilden konuşabilmek için insanların birbirini biraz da olsa anlayabilmesi gerekir ki bu ciddi bir yetenektir.
Çoğu zaman bende bu yeteneğin mevcut olmadığını düşünüyorum. Anlamaya çalışmak sadece kendimi zorlamakmış gibi geliyor. Boşuna bir çabaymış gibi geliyor. Empati yapmaya çalışıyorum olmuyor. Zira bir takım insanların kafaları benim aklımın alamayacağı entrikalara, hinliklere, cinliklere çalışıyor sadece. İyi niyetle yaklaşmaya çalıştıkça saf salak gibi hissediyor insan kendini. "ben ne anlayacağım, o beni anlasın" demekle de olmuyor. Nitekim muhattap olmak zorunda olduğumuz insanları görmezden gelemiyoruz.
Dünyadaki en zor işinin insanları anlamak olduğunu var sayarsak, yine bizi kurtaracak olan şey, herkesi olduğu gibi kabul etmek, etmesek de -miş gibi yapmak ve bizi yoran tüm insanları Allah'a havale etmek oluyor sanırım.
Düşünüyorum öyleyse varım diyen ve var olduklarını söyleyen insanlar. Ne güzel masal değil mi?
İnsanları anlayabilmek? Bu ülke coğrafyasında insanları anlamlandırabilmek. Anlamanın çok zor ve derin bir zaanat bilgisine dayanmasını bende
ianlamlandıramıyorum artık. Bir yerlerde birileri birbirlerini anlıyor diyemiyorum.
Ben seni çok iyi anlıyorum tümcesini sık sık duymama rağmen samimiyeti sinirimi bozuyor ve kandırmaca cümleler hanesine bir tümce daha ekliyorum. Birbirimizi çok fena kandırıyoruz aslında bu konuda kimsenin kimseyi anladığı falan yok.