Nefs-i Mutmainne
4. Nefs-i Mutmainne:
Eğer nefs, kötü arzu ve isteklerini külliyen unutmuş, kötü fiili işleme arzusu içinden çıkmış ve mânevi terakkilere vücudunu vakfetmişse mutmainnedir.
Ehlullah buyurmuşlardır ki: Hakk’ın emirlerine tam uyan, men ettiklerinden sakınan ve kuvvetli iman sahibi olan mutmainne nefstir. Arifibillah olan takva ve vera yakın ashabının nefsidir. Bunlar hitab-i ilahiyeye mazhar olmuşlardır. Bu makama ancak sadık müridler vasıl olur.
Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Ya eyyetühen-nefsül-mutmainne...” "Ey itminana ermiş nefs! Sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olarak Cennet’ime gir! Fecr Suresi, Ayet 27-30
Görülüyor ki, mutmainneden asağı derecedeki nefsler hitab-ı ilahiyyeye layık olmamışlardır. Ancak itminana ermiş olan nefs-i mutmainne, raziyye ve marziyye nefisleri hitabullaha mazhar olmuşlardır.Ve Allah mutmainne nefs sahiplerini raziyye ve marziyye makamlarına davet buyurmuştur.
Cenab-ı Hakk'ın kullarına merhameti muktezasınca sizler bu davete icabet etmek mi istiyorsunuz? O halde bilin ki talim, terbiye, nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesinden sonra "Cennetim' e girin" hitab-ı ilahiyyesine mazhar olursunuz.
Bu makamda nefs-i natıka kendi ızdırabından Hakk'ın hitabıyla itminan bulduğu için ismi, mutmainne olmuştur.
Nitekim Hak Teala bu nefse: "Ey mutmain olan nefs" kelamıyla hitap etmiştir. Nefs-i mutmainnenin seyri meallah (Allah'la beraber)dir. Alemi, Hakikat-i Muhammediyye' dir. Mahalli, sırdır. Hali, itminana sadıktır. Varidi, şeriatın bazı esrarıdır.
Sıfatları, cömertlik ve güler yüzlülük, tevekkül, sabır, halim selim,teslim, rica, doğruluk, ibadet, yumuşak gönüllülük, hamd ve sena,şükürdür. Dahası daimi huzur, kalp sevinci, tatlı dillilik, ayıp ve kusurları örtücülük ve hataları bağışlayıcılık da diğer evsafıdır. Salikin bu makamda olmasının bir alameti de şeriattan zerre kadar ayrılmamasıdır.
Taberani ve Ibn-i Aşakir'in Ebu Ümame radiyallahu anh'dan tahric etmiş oldukları bir hadis-i şerifte Rasülullah'ın bazı sahabeye talim buyurdukları: "Allah'ım senden itminana kavuşmuş bir nefsi mutmainne dilerim ki likana iman etsin, kazana razı olsun, atana kanaat etsin" duasına devam etmelidir.433
Bu makamda salik, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin ahlakını tamamen bilip uygulamaktan zevk duyar ve onun fiil ve hareketlerine uymakla kalbi tatmin olur. Çünkü bu makam kamil insan olma makamıdır.
Yine bu salik, bu makama eren salike bakanların gözleri ve hazır olanların kulakları zevk ve lezzet bulur. Eğer her zaman ve bütün gün konuşsa tatlı sözlerinden dinleyenlerin kulaklarına bıkma ve usanç değil, hoşluk ve lezzet gelir. Huzur bulurlar. Çünkü onun dili Allah tarafından dimağ ve kalbine akıtılan ilm-i ledünniyenin mana ve incelikleriyle bezendiğinden şeriat-i garranın anlatılmasında söylediği her söz Kur'an-ı Kerim' e ve hadis-i şeriflere tamamen uygundur. Onun sohbetleri Allah tarafından kalbine akıtılan ilhamlardan ibarettir yani ilmi, ilm-i ledünnidir. Bu kamil veli yakınlarıyla ve insanlarla görüştükçe kendisine gelen, kalbine akıtılan bu hikmetleri, onlar söyler ve öğrendiği ilahi bilgileri, sevdiklerine ve arzu edenlere istidat ve kaabiliyetlerine göre öğretir, onları irşad eder ve çok zaman zikir ve ibadetle uğraşıp kendi aleminde kalır. Ta ki makamı yükselmekten mahrum kalmasın.
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir kimse kalbini iman için Temizlerse ve kalbini selim, lisani sadık, nefsini mutmain, ahlakını müstakim, kulağını hakkı duyan ve gözünü ibret ile bakıp hakki gören haline getirirse muhakkak felaha ermiştir" buyurdular. 434
Bu makamda bulunan, nefs-i mutmainne sahibi olan arif zikir,dua ve ibadete devam edip Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem efendimize evvelki sevgisinden daha fazla bir sevgiyle bağlanır. O insan-ı kamilin yanında toprak ve altın müsavi olup mal ve mülkü sırf hayır ve hayrat yapmak ve fakirlere yardım etmek için ister. Para kazanma ve mal edinme, onun gönlünü bir an bile Cenab-ı Hakk'tan gafil kılmaz ve onun huzuruna varmaya engel olmaz. Kazandıklarını gizlemez, tok gözlü olur ve kimseden bir şey istemeyip verilenleri fakirlere dağıtır. Mal ve parayı sırf bu gaye ile infak etmek, ancak bu veli zatın şanına yakışır. Bu maksatla kazanılan mal da sırf Allah rızası için harcanır. Böyle olan mal sevgisi kınanmamış bilakis övülmüş ve beğenilmiştir. Eğer bu makamda bulunan kamil Cenab-ı Hakk, adı, şanı kaybolmuş bir insan suretinde gizler ve böylece şöhret yapmaz, afet ve belalardan korursa, bu hal onun için bir nimet ve saadettir. Eğer Cenab-ı Hak onu, halk gözünde beğenilmiş ve herkesce takdir edilmiş olarak gösterir ve şeyhlik rütbesini ona giydirir, irşad göreviyle vazifelendirirse o zaman kamil kul bu durumda ilahi takdiri kabul eder fakat o, bu şeyhliği ne ister ne de diler, ne arzu eder ve ne de ondan çekinip kaçar gider. Ancak Cenab-ı Hakk onu kalplerin sevgilisi yapıp dost ve müridlerini, kendisine itaatli,hürmetli ve edepli kılar. Allah celle celaluhu insanlar arasından seçtiği kulunu sever, hem de sevdirir. Manevi bir emirle irşad vazifesine başlamış olur.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem : "Bir kimse zahir ve batınını içini ve dışını temizleyerek kırk gün halisane Cenab-i Allah celle celaluhu için amel ve ibadet ederse kalbi menba-i hikmet pınarı olup lisanından zülal-i marifet ile tatlı sözler akmaya başlar" buyurmuşlardır. 435
"Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:"Dört haslet ( Dilde doğruluk, Malda cömertlik, Kalpte muhabbet, Gizli ve aşikarda ittika ve hayırseverlik) müminde toplanırsa Allah ona bu sebeple Cennet' i vacip kılar. 447
----------------
431 Ramuz el-ehadis, cilt 1, sayfa 371-14
432 Fecr Suresi, Ayet 27-30
433 Alusi, Ruhu'l-Mearu; Elmali Tefsiri, cilt 8, sayfa 5821435 Ebu Nuaym, Hilye; Ramuzu'l-Ehadis, cilt 2, sayfa 398-11
447 Ramuzu’l Ehadis, cilt 2, sayfa 438 - 12
Kaynak: Marifet-i İlahiyye Tarikat-ı Aliyye sayfa ( 294-295-296-297-305)
|