Evliyalar Sultani Abdükadir Geylani
Gavs-ı Azam, Evliyalar Sultanı, Seyyid, Şeyh Abdülkadir Geylani Hazretleri'nin Cilaul Hatır isimli tasavvufi eserinin, "Zikir - Muhasebe (Nefsi Hesaba Çekme)" isimli seslendirilmiş kırkıncı sohbetidir.
Ey dünyâsına sırtını dayayıp, uzun emeller hülyâsına dalanlar! Yakında ecel gelecek ve sizinle emelleriniz arasına girecek! Ecel gelmeden önce onu geçin. Ölümün yüzüne âniden bakın. Hastalık ölümün şartlarından değildir. İblis sizin düşmanınızdır; o sizin gaflet, günah ve küfür durumunda iken ölmenizi ister. Düşmanınızdan gâfil olmayın. Onunla meşvereti kabul etmeyin. Ondan emin olmayın; o emin birisi değildir. Ona karşı uyanık olun. Onun kılıcı sıddık ya da zındık dinlemez. Çok az kişi onun elinden kurtulur. Babanız Âdem ve anneniz Havvâ (a.s.)'i cennetten çıkartan odur. O sizin cennete girmemeniz için çabalar. O isyankârlığı, zelilliği, küfrü ve muhalefeti emreder. Allâh'ın kazâ ve kaderi hâriç, bürün isyanlar, günahlar ondandır. Allâh'a kullukta muhlis ve muhakkik olanlar d^ında bütün insanlar onun belâsına uğrar. Muhris ve muhakkiklara karşı şeytanın bir gücü yoktur. Bâzan şeytan onlara da eziyet edebilir. Kader gelince göz görmez olur. Şeytanın onlara karşı işi ancak beden üzerinde olur, kalpte olmaz.
Dünyevî işlerde olur, uhrevî işlerde değil. Halk İle ilgili işlerde olur, Cenâb-ı Hak ile ilgili şeylerde değil. O halkı en fazla dünyâ ve nefis yoluyla aldatır. Şüphesiz, dünyâ talebi yakıcı bir ateştir.
Ey gençler! Kendinizi ilgilendiren ve menfaatinize olan şeylerle uğraşın. Ölümden sonrası için amel işlemek sizi ilgilendirir. Nefislerinizle mücâhede etmek sizi ilgilendirir. Ayıplarınızla iştigal sizi ilgilendirir. İnsanların ayıplarıyla iştigal sizi ilgilendirmez. Ölümü hatırlayın ve ölümden sonrası için amel hazırlayın. Hz Peygamber şöyle buyurmuştur; "Akıllı kişi nefsini alçaltır ve ölümden sonrası için amel işler; âciz kimse ise nefsini hevâsına uydurur ve Allâhü Teâlâ'dan mağfiret umar!1
Nefislerinizi Allâhü Teâlâ için ve mü'minler için tevâzu göstermeya alıştırın" Nefislerinizden Allâhü Teâlâ'nın haklarını yerine getirmesini isteyin. Onlarla, tıpkı sâlihlerin yaptığı gibi münâkaşa edin, hesâba çekin. Hz. Ömer (r.a.) gece olunca nefsini hesâba çekerek: "Rabbin İçin ne yaptın? O'nun için ne işledin?" dermiş. Sonra eline bir kamçı alır dizlerine vururmuş. O nefsinden Allâhü Teâlâ'nın hukûkunu istiyordu. Ayrıca O'na hizmette daha fazlasını da istiyordu, çünkü; sıddıkların, mukarreblerin, muhaddeslerin ve cennetliklerin büyüklerindendir Sâlihler nefislerini, sâlih olamalarına, tâat ehli olmalarına rağmen hesâba çekerler oysa siz nefislerinizi hesâba çekmiyorsunuz. Hoş ondan istifade de edemezsiniz ya!
Allâh'ım! Nefislerimize, hevâ ve heveslerimize ve şeytanlarımıza karşı bize kuvvet ver. Bizi senin grubunun içine al ve onlardan eyle. Ölmeden evvel kalplerimizi sana yakınlaştır. Herkesin karşılaşacağı günden önce bizi "özel karşılama" ile rızıklandır. (Amin)
Lokman (a.s.) oğluna şöyle diyordu: "Ey oğul! Ateşin üzerinden geçecek olan kimse ateşten nasıl emin olabilir? Dünyâ ile meşgul olan kimse ondan nasıl emin olabilir? Ölecek olan kimse ölümden nasıl emin olabilir?" Hiç kimseden gâfil olmayandan (Allahü Teâlâ'dan) nasıl gâfil olunur?" Hepiniz ateşi hakediyorsunuz. Ateşten sâdece Allâhü Teâlâ'ya karşı takvâ sâhibi olanlar kurtulabilir:: Ateşin üzerinden geçmek bir seferdir ki, "takvâ azığı" ister; oysa ben sizin takvi azığını kazandığınızı zannetmiyorum.
Ey dünyânın tâlipleri! Ey dünyânın âşıkları O, cennete nisbetle sâdece bir hizmetçi değil midir? Cennet ise gerçek şereftir ve asıldır. Ahmed b. Hanbel (r.a şöyle dermiş: "Her ne kadar göğüslerinde (ezberIerinde) Kur'ân olsa da, insanlar için dünyâ sevgisi çok kıymetli!" Hz. Peygamber'den şöyle rivâyet olunmuştu: "Muhakkakki, şu kalpler paslanır; onların cilâsı ise Kur'ân-ı Kerîm tilâveti ve zikir meclisleridir."2 İlmiyle amel eden âlimlerin meclislerine katılmak kalpleri cilalandırır, parlatır, yüceltir ve kasvetini giderir.
Adamın biri Hasan-ı Basriye kalbinin kasvetinden şikâyet etti. Hasan-ı Basrî ona şunlan söyledi: "Kalbini zikre yaklaştır. Allâhü Teâlâ'yı zikredenler O'nu hakkıyla bilenler ve O'nun velîleridir." Onlar gerçek "Melik"i tanımış, meliklerdir. O'na koşmuşlar ve O da onları melik yapmıştır. OnIar âhireti görmüş ve kalplerinde dünyâ küçülmüş olan kimselerdir. Onlar Hakk'ı görmüş ve halk, nazarlarında küçülmüş olan kimselerdir. Gerçek izzet, şeref Allâhü Teâlâ'ya tâatte ve günahları terk etmektedir.
Bu kalp sevdiği şeylerin tamâmını terketmedikçe, her gittiği yerden kesilmedikçe, bütün mahluklara karşı zâhid olmadıkça sıhhat ve felah bulamaz, düzelemez. Terket ki, terkettiğin şeyden daha hayırlısı sana verilsin. Hz. Peygamber'den şöyle rivâyet olunmuştur: "Allah rızâsı için her kim bir şeyi terkederse, Allah ona terkettiği şeyden daha hayırlısını verir"
Allâh'ım! Kalplerimizi senin için uyandır ve senden gâfil kılma. "Bize dünyâda da, âhirette de güzellik ver ve cehennem azâbından bizi koru."3
1 İbn Mâce, es-Sünen, "Zühd" hadîs no: 4260.
2 Bk.: İbn Adiy, el-Kâmil, 1/257, (Beyrut-1988).
3 Bakara, 2/201.
Abdülkadir Kadir Geylani Cilau'l Hatır Yolun Esasları Gelenek Kitaplılığı Sayfa: 153...155
__________________
Allah Var !
Allah Yar!
|