Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Hünkar hacı bektaş veli’de hoşgörü düşüncesi
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 17.12.17, 19:29
Aliye Aliye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 05.05.17
Bulunduğu yer: Bursa
Mesajlar: 547
Etiketlendiği Mesaj: 113 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Hünkar hacı bektaş veli’de hoşgörü düşüncesi

Hacı Bektâş Velî, sadece bir mütefekkir/mutasavvıf değildir. O tıpkı hocası Ahmet Yesevî ve ceddi Hz. Muhammed gibi söylediklerini uygulayan bir aksiyon insanıdır da. Anadolu’da karşılaştığı Hıristiyan zümrelerle her zaman olumlu ilişkiler içerisinde olmuştur. Bir defasında Kayseri’den Ürgüp’e gelirken yolda Sineson adlı bir Hıristiyan köyüne ulaşır. Bir Hıristiyan köylü kadını, pişirdiği çavdar ekmeğinden Hünkâr’a ikram eder ve o köyün toprağında buğdayın yetişmediğini söyleyerek, çavdar ekmeği ikram ettikleri için kendilerini ayıplamamasını ister. Hünkâr, bu sözü duyunca: “Bereketli olsun, çavdar ekin buğday biçin, küçük hamur yapın büyük somun alın” diye duâ eder. Menkıbeye göre, duâ kabul olunca o köydeki Hıristiyanlar, Hünkâr’ı ziyaret edip adaklar getirmişlerdir. (Firdevsî, 1958: 23-24)

Velâyetname’de anlatılan bu olay, bir Bektâşî dervişinin Hıristiyanlara nasıl davranması gerektiğinin ölçülerini belirlemektedir. Gayr-i müslimlerin bir iyilik görmeleri için duâ edilebiliyorsa, Müslümanlarla birlikte onlara da hizmet götürülmesi, tabiidir. Hacı Bektaş Velî’nin rahle-i tedrîsinden geçen dervişler, gerek dergâh içinde gerekse dergâh dışında insanlara çeşitli hizmetleri götürdükleri için, “hâdimü’l-fukarâ ve’l-mesâkîn” lakabı ile nitelendirilmişlerdir.

Hacı Bektaş Velî’nin yukarıda anlatılan davranışına hangi ahlâkî ilkenin neden olduğunu anlayabilmek için, Makâlât-ı Gaybiyye ve Kelimât-ı Ayniyye adlı eserindeki şu tavsiyelerinekulak vermek gerekmektedir: “Herkese şefkat gözüyle bakmalısın. Hiç kimseyi küçümseme! Dış görünüşünü süsleme! Çünkü dışı süslemek içi harap eder. Halkla mücadele etme! Kimseden kimsenin sırrını isteme! Kimseye hizmet buyurma!.. Dünya ile onun izzeti ve devleti ile gururlanma! Çünkü senin gönlün her zaman hüzünlü, vücûdun hasta, gözün ağlar, amelin hâlis, duân iniltili, elbisen eski, arkadaşın derviş, sermayen başarı, evin mescit ve yoldaşın yüce Allah olmalıdır.” (Hacı Bektaş Velî, 2004: 63-65)

O, gönlünü tevâzû süpürgesiyle süpürmüş, ayırt etmeyi, dışlamayı, horlamayı gönlünden tamamen temizlemiştir. Allâh’ı sevgi ve şefkatin, esirgeyicilik ve bağışlayıcılığın kaynağı olarak bilen ve kalbini Allah sevgisi ile dolduran Hacı Bektaş Velî, Besmele Tefsîri adlı eserinde Allâhu Te’âlâ’nın Hazreti Muhammed’e şöyle buyurduğunu nakleder: “Ey benim Habîb’im! Mü’minlere söyle, gönül evini tevâzuluk süpürgesiyle süpürsünler. Hırsın, cimriliğin, düşmanlığın, hainliğin ve kıskançlığın çerini çöpünü çıkarsınlar. Sonra kötü işlerinden dolayı pişman olsunlar. Pişmanlık suyuyla sulasınlar. Sonra deniz halısını (tevhid, hakîkat seccadesi) sersinler. Muhabbet sofrasını döşesinler. (Hacı Bektaş Velî, 2007: 133)

Düşmanca duygulardan temizlenen gönül muhabbet sofrasının, Allah aşkının mekânı haline gelmiştir. Hacı Bektaş Velî’ye göre; gül-i reyhân (reyhan çiçeği) dedikleri “aşk çiçeği”dir. Aşk dedikleri Allâhu Teâlâ’nın kendi ateşidir ki bütün âlemi tutup durur. O ateşin ocağı da erenlerin gönlüdür. (Hacı Bektaş Velî, 2007: 59)

Hünkâr aşk ateşi ile kavurduğu gönlüne yetmiş iki milleti sığdırmıştır. Onun tasavvuf anlayışı, diğer mutasavvıflar gibi “Bir” olan Allâh’ı vecd içerisinde hissetmek, “Bir”den ayrı düşenleri “birliğe” çağırmak üzere kurulmuştur. Dergâhında yetiştirdiği dervişlere bu gerçeği anlatmaya çalışmış, Anadolu Hıristiyanlığının merkezi Kapadokya’nın ortasında yer alan Sulucakarahöyüğü bir aşk ve muhabbet merkezi haline getirmiştir. Onun aşk ve hakîkat çerağı mahzun ve muhtaç gönülleri aydınlatmıştır.

Hacı Bektaş Velî’nin tasavvuf anlayışına göre; “derviş, ilâhî düşüncelere dalmalı, sevgi meyvelerini dermeli, rûhunu tevhîd içinde tutmalı, ilâhî sırlara ulaşmaya gayret etmeli, başına ihlâs tâcı koymalı, huzûra çıkma kemeri kuşanmalı, ibâdet bineğine binmeli, teklik makamına erebilmek için kulluk kırbacını eline alıp, gayret atını birlik meydanında koşturmalıdır. Gönlünü tevhîd suyu ile beslemeli, rûhunu Hakk’ın görüntü nurlarıyla ışıklandırmalı insanın özü benim sırrımdır, Ben de onun sırrıyım incisine kavuşmak için görüntü denizinde dalgıçlık yapmalıdır.” (Hacı Bektaş Velî, 2004: 3-4)

“Dervişlik elenmiş bir toprak olmaktır ki içine su dökülmüştür. Ne üzerinde yürüyen insanların ayak tabanına ondan bir eziyet gelir, ne de ayak üstüne ondan bir toz gelir.” (Hacı Bektaş Velî, 1959: 41) “Dervişlik üç şeydir: Kimsenin hiçbir şeyine tamah etmemek. Sana bir şey verirlerse, reddetmemek. Aldığın şeyi de saklayıp biriktirmemektir.” (Hacı Bektaş Velî, 1959: 29)

Aşağıdaki cümleler dervişlerine sohbet ettiği sırada sık sık tekrar ettiği sözleri arasındadır: “Fenâ sözlü, fenâ düşünceli ve fenâ huylu olma. (1959: 10) İnsanın Cemâl’i sözünün güzelliğidir. Kemâli fiillerinin doğruluğu ve işinin dürüstlüğüdür. Ziyneti ve güzelliği sözlerinin iyiliğidir. (1959: 29)

Derviş sözlerinde, amellerinde ve davranışlarında doğru olmalı; vücudunu gerçek özne olan Allah ile var etmeli; Vücutta Allah’tan başka özne yoktur gerçeğini bilmeli; her zaman Allâh’a yakınlık denizine alışmalıdır. (Hacı Bektaş Velî, 2004: 6-7) Doğruluk göster. Yalanla uyuşma. Mübalağa etme. Doğruyu söylemekten geri durma. Kendine revâ görmediğini başkalarına da revâ görme. (1959: 55)

Ârifler katında her sözün üç ön yüzü, bir ardı vardır. Öyle olunca ârif olmayanlar bilmediklerinden dolayı sözün ardını söylerler, mahcup olurlar. Ancak ârifler, sözün ön yüzünü söylerler, utanılacak şey söylemezler. (Hacı Bektaş Velî, 2007: 51)“Nefsin isteklerine müsaade etme ki çok şey ister… Kendi nefsinin emrinden kaçın.” (1959: 55, 56) “Kendi ayıbını görür ol! Kendi nefsinin emrinden kaçın! Kendini, kendi halinden gafil tutma! Düşman hakir olsa da hor tutma! Îsâr etmek dostluktur. İncinsen de incitme! İyiliğe karşı kötülük hayvanlıktır. Fenalığa karşı iyilik insanlıktır. Fenalığa karşı fenalık köpekliktir. İyi tabiatlı olmak selamettir” (1959: 54-57)

Hacı Bektaş Velî de, tasavvuf düşüncesini insan olmanın erdemi üzerine kurmuştur. “Fenalığa karşı iyilik insanlıktır.” ve “İyiliğe karşı kötülük hayvanlıktır.” sözlerinde bu kurguyu görmek mümkündür. O da ocağında yetiştiği Hoca Ahmet Yesevî gibi iyilik yapmanın dönüştürücü gücünü bilmektedir. İçine aldığı nesneleri değiştiren, dönüştüren özelliği nedeniyle toprağı hakîkat kapısının sembolü olarak kabul etmiştir. Hacı Bektaş Velî’nin bu yaklaşımı kendisini pîr olarak kabul eden dervişleri tarafından da sürdürülerek, erkân kitaplarınayansıtılmıştır.

Bir Bektâşî Erkânnâmesi’nde toprağın kötülükleri iyiliğe çeviren gücü şöyle anlatılmaktadır: “Toprak, herkesin çirkin bulup sakındığı nesneleri bile kabul eder ve onun pisliğini yok ederek, ona da toprak denmesini sağlar. Şimdi hakîkat ehli olan sûfî de, hem kendini hem de ona gelen kişiyi aynı toprak gibi kötü huylardan temizlemelidir.
Görmüyor musun, her türlü pisliği toprağa atarlar, her türlü eziyeti toprağa çektirirler de incinmez, her türlü günah toprak üzerinde işlenir de açığa çıkarmaz? Hayvan pisliğini toprağa atarlar, gübre olur ve toprağı güçlendirir, ekini bollaştırır.
İşte hakîkat ehli de toprak gibidir. Küfrü îmâna, çirkini güzele çevirir, şüpheliden uzak durur. Toprak gibi sakindir, gönül tarlasına bırakılan ne olursa olsun, küfrü gider yerine muhabbet gelir.” (Erkânnâme 1, 2007: 174-178)


Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147