1920 yılında Adana’da doğdu. Küçük yaşlardan itibaren beden ve beyin gücü ile yaşıtlarından farklı bir çocuktu. 4 yaşında Kuran-ı Kerimi hatmetti. Yirmi yıl dünya zevk ve nimetlerinden uzak yaşadı. Bu süre içersinde, irade ve nefis eğitimi yaparak, vücudunun bütün uzuvlarını kontrolü altına alabilmeyi öğrendi.
1961 yılında İzmir’de geçirdiği bir trafik kazasında beli kırıldı. Tıp otoriteleri, ömür boyu sakat kalacağını, vücudunun belden aşağısının fonksiyonunu yitirdiğini bildirdiler. Tıp dünyası hızla gelişirken o, pek çok felçli insan gibi kaderiyle baş başa bırakılmıştı. Tıbben yapılabilecek hiçbir şey yoktu. Ancak, Yogi Kazım, vücudunu çok iyi tanıyordu. Yıllarca insan bedeni ve irade üzerine eğitim görmüş bir kişi olarak hiç yılgınlığa düşmedi. Kendi geliştirdiği farklı tedavi yöntemlerini, kendi bedeni üzerinde denemeye başladı. Felcini iyileştirmek ve yeniden ayağa kalkmak konusunda çok kararlı, çok sabırlı ve çok inançlıydı. Uzun süren çabaları, sonucunu verdi ve tekrar eski sağlığına kavuşmayı başardı. Sadece bel omurlarında meydana gelen hasar nedeniyle boyu 12 cm kısalmıştı.
Belinin kırılması Yogi Kazım Gürbüz’ün hayatındaki önemli dönüm noktalarından biri olmuştu. Bu durumu manevi bir sınav olarak kabul ediyordu. Madem ki imkansızı başarmış ve sağlığına kavuşmuştu; o halde, tıbbın yardım edemediği diğer kişiler de onun geliştirdiği bu yöntemden yararlanabilirlerdi.
İnsan İradesinin Gücü
9. kademeye yükselmiş, sakat kalmanın acısını yaşamış bir yogi olarak insanlığa faydalı olabilmek konusunda kendisini borçlu hissediyordu. Önemli olan hastalandıktan ya da sakatlandıktan sonra çözüm aramak yerine, önceden gereken güce sahip olabilmekti. Bu güç ise herkeste vardı.
İnsan iradesinin gücünü, bu güçten azami derecede yararlanabilmeyi insanların küçük yaşlarda öğrenmesi gerekiyordu. Bir insanın isterse irade ve nefis eğitimi ile bütün uzuvlarına hakim olmayı öğrenerek, uzun yıllar hastalıksız ve mutlu yaşayabileceğini anlatmak üzere bir proje başlattı. Milli Eğitim Bakanlığı, Talim Terbiye Daire Başkanlığı’nın onayı ile Türkiye’nin hemen hemen her kentinde ilk ve orta öğretim okullarında konferanslar verdi. İnsanın iradesini güçlendirerek, irade harici çalışan organlarına da hakimiyet kurabileceğini kendi bedeninde gösterdi. İnsanın beynini eğiterek, gizli kalmış yeteneklerini ortaya çıkartıp, bilim alanında da bir çok başarılar elde edebileceğini belirten konferanslar verdi.
Yaklaşık on yıl boyunca karda kışta, kötü koşullarda, gece gündüz Türkiye’yi dolaşarak verdiği bu konferanslarda; yoka, yogilik ve vücut hakkında bilgiler verirken adeta bir çile yaşamı sürdürdü.
Amacı; geleceğin bilim insanlarına, yöneticilerine, politikacılarına, esnafına, mühendislerine; insanlığa ve yaşadıkları topluma faydalı olabilmeleri için edindiği bilgileri vermek, kendi güçlerini kullanmasını öğretmekti. Bu aynı zamanda bilimde, teknolojide gelişmiş, bağımsız ve kalkınmış bir ülke demekti.
İlk Müslüman Yogi
Yogiler, irade ve güçlerini sadece kendi üzerlerinde tatbik ederler, oysa Yogi Kazım Gürbüz, faydalı olabilmek amacıyla geliştirdiği metodlarını başkaları üzerinde de uygulayabiliyor. Rabıtaya girerek (trans hali) beyinsel enerjisini parmakları aracılığıyla karşısındaki kişiye aktararak, olabildiğince, sinirleri uyarabiliyor. Bu özellikleri bakımından yalnız Türkiye’de değil, dünyada da onun branşında bir yogi daha yok. Yogi Kazım Gürbüz bunu şöyle açıklıyor:
“ Ben yogiliğe kendi özümden ve dini inancımdan da bir çok gerçekleri katarak, bedenime daha fazla hakimiyet kurabilmeyi başardım. Yogiliğin en yüksek kademesi olan 8. Kademesine geldikten sonra, yogilerin yapabileceklerinin dışında, kendi geliştirdiklerimle 9. Kademeye ulaştım. Onları da kullanıyorum. İnanarak uyguladığım ASİNYİD gerçeklerinde her harfin bir anlamı vardır: Allaha inanmak, Sabretmek, İrade gücü, Nefse hakimiyet, Yaratıcı olmak, İlim, Doğuş.”
Dünya Tanıdı
Yaşamının yaklaşık otuz yılını yurt dışında geçiren Yogi Kazım Gürbüz’ün başarıları dünyaya yayıldı. Bir çok devlet başkanı, ünlü sanatçılar, yabancı diplomatlar genç kalmak, sağlıklı ve uzun yaşamak için ya da tıbbın çare bulamadığı sorunlar yüzünden Yogi Kazım’ın peşine düştüler. Çok cazip teklifler aldı. Amerika’ya yerleşmesi için çok iyi koşullar önerildi.
1968 senesinde Suudi Arabistan Kralı İbn-i Suud, 1984 yılında Fildişi Sahilleri Cumhurbaşkanı Tıp Doktoru Felix Hupet Boigny ve daha pek çok ünlü kişi inanılmaz imkanlar sağlayarak, kendisinin devamlı yanlarında kalmasını teklif etti.
Yogi Kazım, bu insanlara bilgilerini uygulayarak, onların sağlıklı yaşaması için gereken yardımı yaptıktan sonra, bu cazip tekliflere teşekkür ederek şöyle yanıt verdi:
“ Benim amacım, bilgilerimi dünya insanlarının tümüne sunmak. Maddeye kapılıp manevi zenginliğimi azaltmayı düşünmüyorum.”
1984 yılında, DPA ajansının açıklamasına göre Yogi Kazım Gürbüz’e ait haber ve yorumlar, dünya basınında 1200 gazete ve dergide ayrıca, Amerika’ da, Alman, İngiliz, Hollanda ve pek çok Avrupa televizyonlarında yer almıştı.
İkinci Dönüm noktası
2001 yılında yaşadığı besin zehirlenmesi sonrasında hızla kilo kaybeden Yogi Kazım’a doktorlar kanser teşhisi koydular. Geçirdiği ameliyat sonrasında sol böbreği, dalağı ve pankreas kuyruğu alındı. Her iki böbrek üstü bezi olmayan Yogi Kazım’a artık her türlü hareket yasaktı. Kalan ömrünü ev içinde geçirecek, sadece ihtiyaçlarını karşılamak için hareket edebilecekti.
Yogi Kazım, doktorların bu önerisine “Hayır!” dedi. Kanser olduğuna da inanmıyordu. Çok kilo kaybetmişti, yürümekte bile zorlanıyordu ama o, yine de kendini yenileyeceğine, beynindeki güçle bedenini kontrol edebileceğine inanıyordu:
“Kendi kendimle, yani ruhumla konuşuyordum. ‘Bu ruh bende olduğu sürece benim bedensel olarak yenemeyeceğim hiçbir problem yoktur’ diyordum kendime. Çünkü, dünyada hiç kimse tedavi etme gücüne sahip değildir. Tedavi insanın kendi beynindeki güçle gerçekleşir. Doktorlar da hastalıkların çeşidine göre bilgilerini uygularlar, hastayı beynindeki güç tedavi eder.”
Bedeni kontrol edebilme gücü, aynı zamanda hastalıkları da kontrol edebilmek anlamına geliyordu onun için. Beli kırıldığında da aynı inançla hareket etmiş ve kendi bedeninde geliştirdiği yöntemlerle adeta bir mucize yaratmıştı. Oysa Yogi Kazım bunun mucize olmadığını söylüyor, her insanın kendisini geliştirdiği taktirde, bu gücü kullanabileceğini şu sözlerle ifade ediyordu:
“ İnsan, isterse ve beynindeki gücü doğru bir şekilde uygularsa, kas ve sinir sistemini bile yeniden oluşturabilir”.
Organlarının alınması, Yogi Kazım’ın hayatındaki ikinci dönüm noktası oldu. Ya kenara çekilip hayatı uzaktan seyredecek ya da eskisi gibi hayatın tam ortasında, aktif bir şekilde var olacaktı. Sadece kendisi için değil dünya insanları için de, çalışmalarına ve deneyimlerine devam edecekti.
Hiç tereddüt etmedi. Her zamanki gibi inançlı, kararlı ve disiplinliydi. Ameliyatının üzeriden daha 10 gün geçmişti ki, öğrencileriyle birlikte kendi geliştirdiği YOKA çalışmalarına başladı. Hızla eski enerjisini yeniden kazanıyordu. Çok geçmeden Adana’daki çiftliğinde işlerinin başına geçti. İkinci zor sınavını da başarıyla vermişti.
Yenilenme
Şu anda 97 yaşında olan Yogi Kazım Gürbüz, ilerleyen yaşına rağmen, bu gün pek çok profesyonel sporcudan daha fazla kondisyon gücüne sahip. Bunu, beden hakimiyetine, beyin gücünü kullanabilmesine ve yaptığı çalışmalarla vücudunu yenilemesine borçlu.
Bedenini kontrol edebilme becerisi sayesinde; kendi deyimiyle, “irade harici uzuvları”na hakim olabiliyor. Yani, belirli sürelerle kalbini durduruyor, kan dolaşımını kesiyor ve hızlandırabiliyor, ciğer, mide, barsak ve solunum sistemlerini yönetebiliyor. Mafsallarını çıkartıyor. Su altında 5 dakika nefessiz kalabiliyor. (Su altında nefessiz kalma rekoru 10 dakika) Çok yüksek beyin gücüne sahip. Sahip olduğu enerjiyi başkalarına aktararak, onların enerjisini harekete geçirebiliyor. Yıllarca başkaları üzerinde de metodlarını uygulayarak onların da sağlıklarına kavuşmasına yardımcı oldu.
Bu becerilerinden yararlanarak uyguladığı vücut yenileme sistemi ile ilgili olarak, “ Ben sadece bilgimi uygularım, vücudu yenileyip, gençleştiren ya da sağlığına kavuşturan insanın kendi ruhudur” diyor.