Havas Hakkında Yeni Başlayanların Aklını Kurcalayan Sorular (BÖLÜM 2)
HAVÂSS UYGULAMALARININ KAYNAGI NE VEYA NERESIDIR?
Basit ya da komplike, bütün bu uygulamalar nereden çıkmıslardır?
Herhalde bundan yüzlerce yıl önce birisi oturup da, “Yahu ben su Kuran’dan ya da Tevrat’tan veya çok eski dinlerin tapım sekillerinden birseyler alıp, su ve su sekillerde deneyeyim belki de istediğim olur” tarzında düsünüp deneme yanılma yöntemi ile bir sürü büyü uygulaması bulmus değildir. Bu zaten saçma bir varsayımdır.
Su kesin olark bilinmelidir ki, bütün gerçek Havâss uygulamaları fizik plan ötesindeki bir “Zeka’dan” alınmıslardır. Buna “Zeka” diyorum. Siz, Cin, Demon, Seytan, Melek, Evliya, Bir üst boyutun ileri bir varlığı ve akla gelebilecek benzeri herseyi düsünebilirsiniz. Bu sayılan türlerin hepsi de olabilir. Ben, toplu olarak anlatabilmek için “Dünya dısı zeka” deyimini tercih ediyorum. Evet. Bütün Havâss formülleri kök olarak bir Dünya dısı zeka’dan gelir. Bunun isleme mekanizması hemen hemen her çağda, her ekolde ve yerde aynıdır. İnsan’ın kendi âlemi dısında kontak kurabileceği varlıkları iki ana türe ayırmak gerekir. Madde boyutlarının varlıkları ve Astral varlıklar. Madde boyutu varlıkları bizim gibi yasayan ve kendilerine göre düzenleri, fizik yasaları olan varlıklardır. Bu varlıkların bazıları bizim boyutumuza geçebilirler ve bu durumda maddesel olarak var olabilirler. Tabii biz de baska boyutlara geçebiliriz ve orada madde olarak bedenimizle mevcut oluruz. Buna dair bir sürü kayıt vardır fakat bu yazının konusu boyutlar arası yolculuk ve bunun tartusması değil.
Bir çok kisinin zannının aksine Đslam literatüründe çok sözü edilen “Cinler” bir Astral varlık türü, demonlar, seytanlar değil baska bir madde boyutunun varlıklarıdırlar. Kur-an’a, hadislere ve olaya sahit olan kimselerin ifadelerine göre Đslam peygamberi birden fazla defa Cinlerin boyutuna geçip, geriye
dönmüstür. Bir çok ciddi kayıt da bizim boyutumuza gelen ve burada uzun süre yasayan cinlerden bahseder.
Cinler hakkında yazılan en detaylı kitaplardan biri de Đmamı Sibli’nin “Cinler” isimli kitabıdır. Bu kitapta insanlar arasında geçici fakat uzun süre için bulunan, insanlarla birlikte medreseye giden, insani ilimleri öğrenen fakat ne olduklarını belli etmeyen cinlerden de bahsedilir. Simdi cinlerin bizimle olan iliskilerini bir yana bırakarak yine dünya dısı zekâlar konusuna gelelim.
Madde boyutu varlıklarından sonra Astral varlıklar gelir. Astral âlem’e ister ilahî âlem, ister Sefirot veya isterseniz ilahi gök katları ya da sadece Katlar diyelim, sonuç değismez. Bu madde dısı ya da bizim bildiğimiz fizik planın maddesine göre çok ince olan bir madde âleminin kendisine has varlıkları
vardır. Bunlar, yukarda anlatılan madde boyutu varlıkları gibi fiziksel bedenleri ile bu boyutta bulunamazlar. Bu tarafa geçer veya geçirilirlerse sadece bir hologram görüntüsü gibi olurlar fakat buna karsılık enerjileri bu boyutta islevseldir. Astral varlıkların dısında, Astral âlemde baska madde boyutlarının varlıklarının Astral yansımaları da vardır (Tıpkı bizim yansımalarımızın da orada olduğu gibi). Bu varlıklarla fiziksel olarak boyut
değistirmeden Astral âlemde de kontak kurmak mümkündür. Astral âlemin diğer madde boyutlarından en büyük farkı, diğer madde boyutlarına fizik bedenimizle geçebilmemizin mümkün olmasına karsılık (Tabii teorik olarak), Astral âleme fiziksel olarak geçemez, sadece Astral bedenimizle orada
bulunabiliriz. Astral âlemde bulunan bazı varlıklar da, ya Astral âlemin çok üst seviyelerine ait olan Astral varlıklar ya da çok ileri bir madde boyutunun astral yansımalarıdır ki, bu varlıklar öğretici, bilgi veren, rehber varlıklardır (Tabii ki, hepsi değil ve hepsi her zaman iyi niyeti de olmayabilir).
Yukarda belirttiğim gibi bu varlıklara istediğiniz tür ismini verebilirsiniz. Aslında bunlar her türden de olabilirler ve ayrıca pozitif ya da negatif yapıda da olabilirler. Bu varlıklar karsılastıkları ya da aynı izdüsümde bulundukları insanın kendi alt yapısı, istekleri ve kültürüne göre uygun bir kalıpta görünürler (Daha doğrusu insan onları bu faktörlere göre değerlendirip, kendi algıladığı kalıplarda görür) ve yine insanın algısına, isteğine, kültürürüne, dinine ve alt yapısına göre bilgi verirler. Özet olarak söylemek gerekirse bu varlıklar ille de Havâss öğretirler diye birsey yok. Aslında onlar, ne olduklarını düsünüyorsak veya ne olmasını istiyor ve bekiliyorsak O’dur.
DÜNYA DISI ZEKALARDAN ALINAN BILGILER
Simdi bundan birkaç yüzyıl önce yasayan, mistik eğilimleri güçlü olan ya da belli bir sıkıntısından dolayı devamlı olarak kendisini dua ve tefekküre vermis olan insan düsünelim. Bu kimse Zikir, tefekkür, Murakabe ya da günümüzün yaygın ifadesi ile meditasyon halinde iken benlikleri Astral planlara yükselmektedir. Aslında dünyadaki her insan Astral planla rabıtalı durumdadır
ve rüyalarımızda da çoğu zaman Astral planın belli alt seviyelersine çıkarız. Tabii ki, ister meditasyon durumunda isterse rüya hâlinde, örnek olarak ele aldığımız, zikir, meditasyon ya da benzeri seyler üzerinde uygulama yapan kimseler ve hele de kendilerinde bazı kâbiliyetler zaten varsa, normal, günlük
hayat içinde yasayan diğer insanların kendi rüyalarında bulunabildikleri Astral seviyelerin çok üzerine yükselirler.
Bu kimse, bir gün yukarda söz ettiğim, öğretci, bilgi verici varlıklardan ya da, Dünya dısı zekâlardan birisi ile karsılasır ve bu varlıkla bilinçli bir iletisime girer. Kisi sâyet Hâvâss, büyü gibi seylerle ilgilenen bir kimse ise bu konuda bilgi almak ister. Bu durumda da tabii ki, yapmak istediği isle ilgili yardım isteyecek ve belki de karsılastığı varlığı alt seviyeden bir Hüddam olarak kabul edip, ondan isi yapmasını isteyecektir. Buna karsılık söz konusu varlıklar insan hesabına çalısıp, bazı isleri yapan alt seviyeli varlıklardan olmadığı için, insanın istediği isleri yapacakları yerde, ona isini nasıl yapacağına dair bazı formüller, çalısma tarzları verirler
Bu durumda verilen bilgi ya da formülün yapısı kisiden kisiye değisik olur. Mesela kisinin Ahmet isminde bir erkek olduğunu ve yine mesela Ayse ismindeki bir kadını elde edebilmek için bir büyü çalısması yapmak istediğini varsayalım. Varlık, insana bu is için özel bir formül verir. Bu formülün yapısı, tanzim edilisi, Ahmet ismindeki o kimsenin, Ayse ismindeki söz konusu kadını yani özel bir kisiyi elde etmesi için kurulmustur. Bu is için Erkeğin, kadının ve hatta formülü veren varlığın enerji yapıları hesaplanmıs ve uygun bir formül verilmistir. Adam bu formülü uygular. Mesela formül gereği üç, bes gün oruç tutar. Belirlenmis Sure, âyet veya esmâların belirlenmis adet kadar zikrini yapar. Yazması, yakması ya da istediği kimsenin çevresine yerlestirmesi gereken seyler varsa bunları yapar ve istediği olur. Aradan bir süre geçtikten sonra Ahmet mesela Fatma üzerinde bir çalısma yapmak ister ve Dünya dısı
zekâ olan öğretmenine sunu sorabilir, “Aynı çalısmayı, Ayse ismini çıkartıp, Fatma ismini yerlestirerek, aynen uygulayabilirmiyim?” Bu durumda yüzde yüze yakın bir ihtimalle alacağı cevap söyledir. “Evet olabilir fakat sen simdi sunu yap”. Sonra da tamamen farklı baska bir formül verir. Ya da Ahmet,
kendisi için değil de bu sefer mesela mehmet adındaki baska bir tanıdığı ile Fatma’yı birlestirmek için eski formülü bu ise nasıl adapte edebileceğini sorar. Varlık bu is için çok farklı bir baska formül verir. Bu sekilde her iste, her durumda farklı farklı çalısmalar alınarak durum sürer gider.
Verilen değisik formüllerin hemen hemen hepsi ilk alıcısı olan kisi tarafından uygulandığı zaman basarılı olurlar. Hatta bunların arasında bize çok saçma sapan görünen, ise yarayacağına asla inanamayacağımız basit uygulamalar bile olsa ilk alıcı daima büyük oranda basarılıdır. Çünkü verilen
forüller hem onun için, onun manevî yapısına göre verilmislerdir, hem de hedef alınan kisi ve kisilerin yapısına göredirler. Bu durumda ilk alıcının elinde mesela sadece karsı cins iliskilerini düzeltmek için elli tane farklı formül birikmistir ve bunların hepsi de onun için kullanılıslıdır. Bu tür bilgi alıs verislerinin en değismez özelliği, alınan bilgi sâyet bir sekilde unutulur ya da bir yere yazıldıktan sonra kaybolursa aynı formülün bir daha verilmemesidir. Aslında bu sekilde alınan bilgiler unutulmazlar. Unutmak sadece bilgiyi bir yere yazdıktan sonra mümkündür ve kaybolması da yazılan bilginin kaybolması seklinde olur. Kaybolan formülün yerine baska bir sey verilir. Đs yine olur fakat asla aynı sey bir daha aynen verilmez. Bu sekilde verilen formüller tabii ki, sadece karsı cins iliskileri ile sınırlı değildir. Karsı cins iliskileri burada sadece örnek olarak kullanıldı. Verilen seyler Lanet için, ölüm için, sifa vermek için, islerin açılması, kazanç ve bereket için, cinleri davet edebilmek, demonlara hakim olup, onlara is yaptırtabilmek için, kisinin kendi kesif ve sezgisinin açılması ve akla gelen hersey için olabilirler. Bu durumda alıcının elinde her konuyla ilgili bir sürü formül birikmis olur.
(Devamı Gelecek. Kaynak Havasın Derinlikleri)
__________________
Hâşâ zulm etmez hiç, kullarına Hüdâsı. Herkesin çektiği, kendi işinin cezâsı.!
|