Hakikat, gerçekliktir, gerçek değil. Gerçeğe hem içkin hem de aşkındır.
Gerçeği görebilir, duyabilir, koklayabilir, tadabilir ve dokunabiliriz, hatta gerçeği sayabilir, tartabilir ve ölçebiliriz de. Fakat gerçeklikle temas edebilmemiz için akıl kadar duyu ve vahiyden de yardım almalı ve onu tek kelimeyle yaşamsallaştırmalıyız.
Güneşin çekim kuvveti, radyoaktif dalgalar, suyun kaldırma gücü ve yerin çekim kuvveti de haktır. Hak, sabit olan, değişmeyen gerçektir. Gerçek, inkârı kabil olmayan haktır. Cehalet gerçeğin reddi, ilim ise sabit gerçeğe mutabık olan bilgidir.
Hiçbir hak hakikatten yoksun değildir. “Her hakkın bir hakikati vardır.” Varlığı muhakkak olan hak, hakikatle girifttir. Birbirleriyle mündemiç oldukları halde, birbirinden farklı iki kavramdırlar “hak” ve “hakikat”. Hak, hakikatin kalıbı, hakikat ise hakkın kalbidir.
Hak, hakikatin aynısı değil, aynasıdır. Gerçek haktır, fakat hakikat gerçekliğe indirgenemez. Hakikat, müşahede edilebilir, zaman-mekân koordinatlarına oturtulabilir olanların bütününden ibaret değildir.
Marifet, haktan hakikati görmektir.
Birinin reddi, diğerini de anlaşılmaz kılar. İdealizm, hakikatin gerçeğini, pozitivizm gerçeğin hakikatini kabul etmiyor. İdealist ve pozitivistlerin hipotezlerinin aksine, varlık, maddî âlemden ibaret olmadığı gibi hakikat de bu âlemle sınırlı değildir.
|