Bizimkilerde aşk acısı bilmen ne çekiyorlar
Bu hikaye gerçektir. 10 yaşından başlayarak ailesini kaybeden öğrencimin hayatı.
Onunla 15 yaşındayken tanıştım. Kulakları oynayan hem cin gibi hem akıllı hem meraklıydı. Herşeyi öğrenmeye büyük isteği vardı. Rehberlik servisi ailevi durumunu biliyormuş. Beni de kendisine yakın bulduğu bir gün anlattı.
Anne babası ayrılmışlar. Evlerini dağıtıp babasıyla birlikte babannesinin evine taşınmışlar. Babasını "İyi, anlayışlı bir insandı ama hiç çalışmazdı" diyerek annesine hak veren sözlerle anlattı. Annesinden hiç bahsetmedi. Ayrıldıktan 2 ay sonra öldüğünü söylemekten başka. Babasının da geçen sene öldüğünü söyledi. Babannesiyle huzurlu olduğunu anlattı. Okul çıkışında zaman kaybetmeden eve gittiğini, onun da ölüsüyle karşılaşmaktan korktuğunu anlattı. Her seferinde kendi anahtarıyla kapıyı açıp babannesine seslendiğini o cevap verirse içeriye şükrederek girdiğini söyledi.
Bu konuşmamızdan bir sene geçmedi babannesi de vefat etti. O dönem okul personeli olarak onunla hayli ilgilendik.
Yine bir gün amcasını anlattı. En yakını olarak hissettiğini, kokusunu almak için gittiğini, yengesinin rahatsızlık veren gözünü delercesine baktığını çok üzgün anlattı. Amcasının çok iyi niyetli, kırmayan tavırları olsa da tedirginliğini hissettiğini söyledi. Her seferinde harçlık vermeye çalıştığını, kendisinin almadığını, paraya değil onun kokusuna ihtiyacı olduğu için gittiğini anlattı. Amcasını da zor durumda bırakmamak için çay bahanesiyle gidip çayını içip döndüğünü hüzünlenerek anlattı.
"Babannem 20 yaşıma kadar yaşasaydı ne harika olurdu. Evim var, param var. Nereye gittiğimi, neden geciktiğimi soranım olsun istiyorum sadece" derdi. Ben de sorardım. Arkadaşlarını, gününü, ortamını, hayallerini sorardım. Azarlardım da.
Son sınıfta kendisini toparladı. Derslerine asıldı.
"Görüyorum ki öğremenlerim büyüklerimin yokluğunu hissettirmemek için çabalıyorlar. Hem de kendi aileleri, öğrencileri, işlerine rağmen bana zaman ayırarak. Burada benim için bir çaba görüyorum. Düşündüm taşındım sizlerin hakknı vermeliyim. Aş istemiyorsunuz, ekmek istemiyorsunuz. Ben kaybolmayayım, var olayım istiyorsunuz. Dün gece net kararımı verdim. Bu hayatta ben de varım. Kimsem yok çocuğum diye yok olmayacağım. Zaten çoktan büyümüşüm. Kendi emeğimle ayaklarımın üzerinde duracağım 'hayat seni yendim' diyeceğim".
Bu sözleri duymak ne büyük gururdu anlatamam. Öğretmenin verdiği hayat dersini mezun olmadan anlayan ömürde bir, bilemedin iki öğrencin olur. Yaş, olgunluk mevzusu elbette. Benim de iki taneden ilkiydi Burak.
Dediğini yaptı. Üniversiteye gitmeyi çok istediyse de kazanamadı. Farklı işlerde çalıştı. İş için farklı şehirlere gitti. Tanıdı tanındı. Askerliğini yaptı. Sonra işin birisinde tutundu. Evlendi. Çocuklu, başarılı, mutlu bir aile babası şimdi. Ayağa kalktı hayattan istediklerini söke söke aldı.
(Alıntıdır)
|