Her ilmin bir kaynağı, bir çıkış noktası gerekliliği ve yararlılığı vardır
Her ilmin bir kaynağı, bir çıkış noktası gerekliliği ve yararlılığı vardır. Buradan yola çıkarak havas ve vefk ilminin gerçekte ne olduğunu açıklamaya çalışacağım.
İslamiyet'te; inançlarımızı pekiştirmek, delalete düşmemek ve İslam'ı daha güzel yaşamak adına, Ulema ve konunun alimleri Kuran'ı Kerim ve Hadisleri inceleyerek ortaya çıkarılan bilgiler belli kısımlara ayrılmıştır.
Bunlarda; • Fıkıh •Tefsir •Hadis •Kelam •Tasavvuf olarak bilindi ve kabul gördü.
Fıkıh ilmi: Kişinin amel yönünden faydasına ve zararına olan şeyleri bilmesidir. Kelime manası itibarı ile, söz ve fiillerin amaçlarını kavrayacak şekilde keskin derin anlayıştır. Buradan yola çıkarak Fıkıh ilmi aslında İslam Hukuk kurallarını inceleyen bir alandır.
Tefsir İlmi: İslami bir terim olan Tefsir, lügatte bir şeyi iyice açıklamak, keşfetmek anlamında bir kelimedir ve dolayısıyla yorumlamak, açıklamak manalarına gelir. Dolayısı ile Kura'n-ı Kerim'in ayetlerini inceleyen bir ilimdir.
Hadis İlmi: Hadis, Peygamberimizin değişik olaylar ve sorunlar karşısında inananları aydınlatmak, Kuran'ın bazı ayetlerini daha açık bir dille ifade etmek için söylediği iddia edilen sözler bütünüdür. Dolayısı ile Kuran-ı Kerimde bulunamayan yada delalette bulunulan durumun hadislerde aranması ve Kuran-ı Kerimle eşleştirilmesi ilmidir.
Kelam İlmi: İmani esasların aklı deliller kullanılarak izah ve ispat edilmesi temelinde gelişen bir ilimdir. Esasen Kelam, imanın esası olan Allah'a iman, Allah'ın sıfatları ile ilgilenir. Ancak başlangıçta, fıkıh ilmi olarak mütalaa edilen kelam, daha sonra ilm-i tevhid olarak adlandırılmıştır. Fıkıh ameli meseleler üzerinde, kelam ise itikadi meseleler üzerinde yoğunlaşmıştır.
Tasavvuf İlmi: Yaratıcının, niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışıyla açıklamaya çalışan dini ve felsefi bir ilimdir. Dolayısı ile Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmak demektir. Tasavvuf hâl işi olduğu için, yaşayan bilir, tarif ile anlaşılmaz.
Peki bahse konu olan Havas İlmi nerde kaldı diyeceksiniz sanırım.
Havas İlmi. Kuran'ı Kerimdeki harflerin ve sayıların, esmaların veya ayetlerin sırlarından, hikmetlerinden faydalanılarak çeşitli etkiler elde etmek için esmanın veya ayetin kendisi ya da vefki ve bunlara bağlı harf ve sayılar ile tılsımlar kullanılarak yapılan uygulamaları inceleyen bilimdir.
Havas ilminin kaynağı sahabeye kadar dayanır. İslam öncesi bazı uygulamalardan da etkilenmiştir. Özellikle Hazreti Ali (k.r.v.) nin bu sahada ilk eser te'lif buyuran kişi olduğu bildirilmiştir. Sonrasında İmam-ı Caferi Sadık hazretlerinin çok katkısı olmuştur. Sonraki yüzyıllarda bu güzide ilim Müslümanlar arasında büyük rağbet görmüş, bir çok ulema bu konuda sayısız değerli eserler kaleme almışlardır.
Özellikle İmam Muhammed Gazâli, Şeyh Ahmed ibni Ali el Bûni ile Şeyh'i Ekber Muhyiddin Arabi hazretlerinin havas ilmine dair eserleri vardır. Havas ilmi bizlere büyük İslam alimlerinin, Allah'u Teâlâ'nın dostlarının yadigarıdır. Öncelikle sağlam bir inancı, takva sahibi olmayı ve manevi olgunluğu gerektirir. Ama ne acıdırki bu şerefli, mubarek ilim, birtakım maddiyatçı, çıkarcı ve sahtekar şarlatanların elinde oyuncak olmuş ve olmaktadır. Onlar bu ilmi para ve sömürü aracı olarak kullanıyorlar. Ehlullâh'ın mesleğini ayaklar altına alıyorlar.
Bu ilimlerin kendisine has özellikleri ve konuları vardır, bu ilmin kendisi ve lisanı evrenseldir. Bu ilimler ruh ve madde ile canlı ve cansız ile harfler ve rakamlar ile yıldız ve burçlar ile nebilöz ve galaksiler ile ses ve renk dalgaları ile kısaca kainatta daha genişi evrende her şeyle bağlantılıdır.
Şimdi, piyasada kendine medyum, hoca, havasçı, vefk alimi, medyum hoca gibi sıfatlarla ortaya çıkan ve siteleri olan bir çok insan var. Yıldızlardan (astroloji ilmi) haberi olmayan burçların özelliklerini bilmeyen, insan fıtratında ve yaradılışın temelinde var olan 4 anasırı erbaa, yani ateş, hava, su, ve toprak elementlerinden haberi olmayan insanlar havas alimi olduklarını ve Vefk tanzim ettiklerini söylüyorlar. Hatta bu konuda site bile açmışlar. Havas konusunda bir site Vefk konusunda bir site vs.
Bu hayasız insanlar, bilmezler ki Arapça harflerin 28 tanesinin 7 harfin ateş, 7 harfin, su, 7 harfin hava ve 7 harfin toprak harfleri olduğunu. Yine bilmezler 14 harfin soğuk 14 harfin sıcak olduğunu. Vefk düzenlenirken olayın yada kişinin fıtratının soğuk yada sıcak olmasının, ateş, hava, toprak ve su olmasının bilinmesi ve yapılacak işte zaman olarak astrolojinin kullanılması gerektiğini, Ayın güneşe olan açısının ne olduğunu, ve bu açıya göre bazı sayıların eklenip çıkarılacağını. Yine ve yine bilmezler Ayın menzilleri ve duraklarını hangi zaman ve anda hangi ayet yada esmanın ele alınacağını hangi zamanlarda okuma yapılacağını...
Yukarıda ismi geçen Havas Alimlerinin hepside Astrolojiyi biliyorlardı. Astrolog idiler. Metafizikçi ve Filozoftular.
Bu ilim asırlardır gelmiş geçmiş alimlerin ve ulemanın bir sır gibi gizlediği ve açıkça öğretmediği ve öğretmekten de çekindiği vebal altında kalmaktan korktuğu ilimlerdendir. Bu ilimler de başarılı olmanın ve zarar görmeden ilerlemenin bazı şart ve usulleri vardır.
Evvela bilinmesi gereken bu ilim yıldızlar ilminden bilinen veya bilinmeyen sırlarla alemi semalardan gelmiştir. Bu ilim insanlardan önce yani arz oluşmazdan evvel ruhani alemlerde meleküt ve cinler aleminde bilinen ve kullanılan birçok gizlilikleri, esrarı ve acaibiyeti içinde gizlemiştir.
Burada sırası gelmişken belirtmeliyim ki; yaşamış olduğumuz bu maddi alemin yasaları ve fiziksel oluşumları manevi alemlerin etki ve yasalarıyla meydana gelmektedir. Bu ilmin kullanılışı melekler ve cinlerden sonra çok eski kavimler ve uygarlıklar tarafından kullanılmıştır bu manevi yasaları öğrenip etkilerine göre gerektiği şekilde uygulamışlardır. İnsanlar bu bilgileri çok çeşitli yollardan elde etmişlerdir. Hatta kimilerine göre mana aleminden gelen varlık veya varlıklar bazı insanlara bu ilmi ve kullanma metodunu öğretmişlerdir. Bu anlattığıma örnek; Bakara süresi 102. ayetinde olan Harut ve Marut isimli iki meleği örnek olarak verebiliriz. Bu manevi ilimlerin kaynağı şüphesiz ki; Alim olan yüce Allah (c.c.)’tır. Ve bilinmelidir ki; ilim de Allah’tan başka Allah’ın ilim verdiği varlıklardan veya veli kullarından bu ilimlere vakıf olan insanlardan öğrenilebilir.
Eski kavimler ve uygarlıklar da bu ilimleri manevi makamlardan ve rahmani ruhanilerden hayırlı yönde insanlık alemine faydalı olabilmek için öğrenmişlerdir. Fakat zamanlar içinde insanların aç gözlülüğü, hırsı ve bencilliği şeytanın maddi alemdeki hileleriyle birlikte bu ilmin bilgilerini ve kudretini kötü yönde kullanmak isteyince o insandaki rahmani sıfatların yerini şeytani sıfatlar taşıyan negatif unsurlu varlıklar guruplarından insanın nefsaniyetine hitap eden bilgiler gelmiştir. Yine buna da örnek olarak Bakara süresinin 102. ayetini yukarıda olduğu gibi örnek olarak gösterebiliriz. Çünkü bu hadiseler yaşanırken bu ilimler aşikardı ancak yukarıda sıraladığımız gibi bu ilimleri kendi nefsi çıkarları için insanlar kullanmaya başlayınca alimler ve ulemalar kendileri anlayabilecekleri bir dil ve uslupla bu ilimleri rumuzlamak ve gizlemek ihtiyacı hissetmişlerdir. Ancak demişler ki;Arif olanlar anlasın kamil olanlar kullansın.
Gerek ruhani varlıklar veya cinlerin bildiği kelamlar, bizzat insanlar için indirilmiş kutsal kelamları veya esmaları gizlemek ya da rumuzlamak amacıyla çeşitli şekiller, çizgiler veya tılısımlardan oluşan birtakım sayılarla sembolleşen vefkler ve tılsımlar oluşturulmuştur.
Bazen de sırf sayılar kullanılarak bu ilim de çok çeşitliliklerle beraber çelişkiler de görülmektedir. Zıtlık veya yanlışlıklar ise bu ilimler kaynağından öğrenilmeyip kolaycılık (Kopyacılık) yolu seçilmiştir. Günümüzde özel vefk hazırlıyorum diyen ve sitelerinde havas kitaplarından alınan kopyaları koyarak ben yaptım yapıyorum diyen şarlatanları gösterebiliriz.
Günümüzdeki kitaplar da görülen veya kullanılan tılısımlar yanlış zaman veya yanlış mekanlar da şart ve kaidelerine riayet edilmeden yazılıp hazırlandığından yapılan bir işin çoğu zaman neticeye ulaşmadığını görürüz. Bir de işi karıştıran esas mesele bu tılısım, sembol veya yazıların ilahi isimler ve semboller olmayıp cinler, periler veya ruhani varlık isimlerinden olduğu ibarettir.
Ancak; bunların hiçbiri tek başlarına bir anlam ifade etmezler ve bazen işleri olduğundan da karmaşık hale getire bilirler. Bu paragrafa çok dikkat etmelisin; Arifsen beni anlarsın. Tılısımla rumuzlanan gerçek ise aslında Allah’ın ismi olarak bilinen sıfatlar (esmalar) olduğu zaman güç ve kudret ifade ederler.
Bir de özellikle belirtmek isterim ki; gizli ve manevi ilimlerin hakikatlerini bazı insanlar tarafından bilinip öğrenilmesini engellemek için kasten yanlış yazanlar ile bu ilimlere hurafe deyip yalanlama çabası gösteren ve bu ilimlerle uğraşan kişilere bir sürü kulp takmaya çalışan ve gelecek kuşaklara aktarılmasını engellemek için her türlü çabaya baş vuran gurup ve güçlerin bu ilimlere olumsuz etkileri olmuştur, kısmen de başarmışlardır.
Son paragrafı yeniden ve yeniden okumanızı rica ederim...
Alıntıdır.
|