insanın kendine doğması
Şimdi biz zorlu kısma geliyoruz.. Çünkü artık gerçeğe uyanmak durumuna gelmek zorundayız.. Vazife Sezgisi Realitesi'ne geldiysek eğer, uyanmak zorundayız.. Bu uyanma konusu biraz sıkıntılıdır.. Ancak bu sıkıntı varlığın algısındadır.. Varlığın algısı böyledir.. Varlık kabuklarını kırarken zorlanır.. O kanatlar sırttan öyle kolay kolay çıkamıyor.. Halbuki o kanatlar öyle güzel, çok zarif, gökkuşağı gibiler.. Ama çıkmaları sancılı oluyor.. Sonuç nasıl olacak derseniz, artık o tırtıl, çok güzel bir kelebek olacaktır...
Tıpkı doğum yapmak gibi.. Yeryüzünde bütün doğumlar sancılıdır.. Dolayısıyla insanın kendine doğması da çok sancılı olacaktır.. Varlık bundan dolayı, yani kendinden kendini doğurduğu için kendini çok sancılı, kederli, acıklı hissediyor.. Ancak gerçekte böyle bir durum yoktur.. Bu bir şölen, bir karnavaldır.. Öylesine güzel, öylesine kıymetli bir durumdur bu hal... İnsan bu aşamada kabukların kırılmasına takıldığı için o güzelliği göremez o anda..Kendinden kendini doğururken.. Tıpkı bir annenin doğum yaptıktan sonra o çektiği sancıları unutması gibidir.. Anneler o ağrıları hatırlamazlar.. Evladına bakar, onun mis gibi kokusunu içine çeker, ''iyi ki de doğurmuşum.'' der..
O kelebek, artık kanatlarını sırtından çıkarıyor.. Vazifeyi çıkarabilmek için Vazife Sezgisi Realitesi aşamasına gelmek lazım..
|