Buzulların erimesi hakîkatte Kur'ân-ı Kerîm'in bir mûcizesidir. Şöyle ki Kur'ân-ı Kerîm'in indiği asırlardan bugüne doğru dünyânın küresel sıcaklığı artma eğiliminde olup, bu meyil tersine dönmedi ve günümüzde aynı istikâmette yâni küresel sıcaklığın artması ve böylece buzulların daha da erimesi istikâmetinde devâm ediyor.
Mûcize
Allâh-u Teâlâ'nın buzulları eritmesinin kaçınılmaz sonucu dünyânın kıyılarındaki suların yükselmesi ve böylece karaların küçülmesi. Bunun nereye kadar varacağını, buzulların bir gün tâmâmen erimiş mi olacağını bilmiyoruz. Ancak buzullar ne kadar erimiş olursa olsun, aşağıdaki âyet-i kerimenin mûcizelerinden bir tânesi gerçekleşmiş oluyor:
Ra'd sûresi 41. âyet:
أَوَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّا نَأْتِي الأَرْضَ نَنقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا وَاللّهُ يَحْكُمُ لاَ مُعَقِّبَ لِحُكْمِهِ وَهُوَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
"Onlar görmüyorlar mı ki, gerçekten biz arza geliyor ve onu çevresinden eksiltiyoruz. Allah hüküm verir. Onun hükmünün peşine düşecek yoktur. Ve O, hesabı pek çabuk görendir."
Hiç şüphesiz yukarıdaki âyet-i kerimenin birçok mânâsı vardır. Zâten Allâh'ın kelâmının eşsiz özelliği bir âyetinde birçok mânânın olmasıdır. Bu meyanda, âyette kastedilen eksilmenin bir başka mânâsı Dünyâ'nın kütlesinin her geçen gün uzaya bir miktar savrulup eksilmesi olabilir. Ancak bu karaların eksilmesinin de bu âyet-i kerimenin mânâsının kapsamına girmediğini göstermez.