Cinler nedir ve cinler ne değildir
(Sünen-i Ebû Dâvûd, Cild 1, Hadîs No: 84)
“Abdullah b. Mes'ud (Radiyallahu anhu)'dan; Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) (dinlerini öğretmek üzere) cinlere gittiği gece ibn-i Mes'ud'a:
- Mataranda ne var? diye sormuş. O da:
- Nebiz (hurma veya arpadan yapılan bir çeşit meşrubat türü) var, deyince Nebî (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Hurma (hoş ve) temiz, su(yu) temizleyicidir, buyurmuştur.”
[Ahmed b. Hanbel I, 402, 449, 450, 458;Tirmizî, Tahâre 65; Sünen-i ibn-i Mâce, Cild 1, Hadîs No: 384-385; Kütüb-i Sitte, Cİld 10, Hadîs No: 3505; ]
Cinlerinde aynı insanlar gibi kâfiri, mü'mini vardır. Bir insan bir tek kişiye namaz kıldırsa bile “bana uyanlara imam oldum” demesi lazım. Arkasındaki boş saflara cinlerin müslümanları da saf bağlar, namaz kılar. İnsanların günahkârları, kâfirleri cehennemde yandığı gibi cinlerinde günahkârları, kâfirleri cehennemde yanar.
Bazı kimseler, hatta âlimlerden bazıları; “Cin, şeytan ve melekler de aynıdır” derler. Halbuki cin, şeytan, melekler hep ayrı ayrıdır. Meleklerde doğurma, ölme, çocukluk, ihtiyarlık, beşeri hayat yoktur. Cinlerde doğurma, ölme, yaşama, dünyada yaşadığından sorumluluk ve âhirette sorgu-sual vardır. Kur'ân-ı Kerim'de yetmiş ikinci sûre Cin Sûresidir. Cinlerin Kur'ân-ı Kerim'i beğendiklerine dair âyet var.[ Sûre-i Cin, Âyet 1-2.]
Kur'ân-ı Kerim'de Sultan Süleyman (Aleyhis-selâm)'ın yanında çok çalışıp büyük evliya olan ve kendisinde büyük kerâmet olan cinlerden bir ifrit vardı, diye Allahu Teâlâ buyuruyor:
“Cinlerden bir ifrit dedi ki:
- Sen oturduğun yerden kalkmadan sarayı getiririm.” ( Sûre-i Neml, Âyet 39.)
Cinlerin kötülerinin (şerlilerinin) olduğuna dair âyet: “(Minel cinneti vennas) Beni cinlerin ve nasın şerrinden muhafaza et.” Sûre-i Nas, Âyet 1-6.
Şeytanın (iblisin) onaltıncı oğlunun Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in yanına gelip teke tek konuştuklarını, müslüman olduğunu ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'in iblisin oğluna; kavmini de müslüman edebilmek için çalışmasını kendisine izah ettiğini yazmıştık. Buna göre şeytanlardan da müslüman olanlar vardır. (Zuhûrât'ı Bilâl-i Nâdirî, c.2, s.193-201'e bak.)
* * *
Kahramanmaraş ili Türkoğlu ilçesine bağlı Şekeroba köyünün yukarı dağ tarafında en yüksek yerinde bir yayla var. İsmi Elmacık yaylasıdır. Yaylaya ihvanlardan bazıları çıkıyor. Bilâl Babam da ova (sehil) engin yerde oturduğu için yaylaya çıkanlarla beraber yaylaya çıkıyordu. Bilâl Babam buyurdu ki:
- Bir gün yaylada otururken gece beni çağıran oldu. Evden dışarı çıktım. Evin yakınında karşımda açıktan cinliler taifesini gördüm. Üç tane idi. Padişah ve iki büyükleri yanıma doğru geldiler, bana:
- Seninle konuşacağımız var şurdaki bizim cinleri görüyor musun? dediler. Bilâl Babam:
- Görüyorum, dedim. Onlarda hep ağlıyordu. Padişahları:
- Bunlar niçin ağlıyorlar biliyor musun? dedi. Bilâl Babam:
- Bilmiyorum, dedim. Padişahları:
- Bizimkiler bir adamı çalıyor, çarpıyor. O insan cinleniyor, sana getiriyorlar. Sen okuyorsun, bizimkiler onun vücudundan ayrılamıyor. O insanın iyi olması için bizimkinin onun vücudunda ölmesi lazım. Bizimki ölüyor, adam iyileşiyor. Şu gördüğün ağlayanların her birisinin kardeşi, babası, dayısı, amcası ölmüş ona ağlıyorlar. Sen bundan sonra okuma dediler. Ben dedim ki:
- Sizinkiler bizimkileri niçin çarpıyorlar? Onlar:
- Ulu ağaçların, sarp kayaların dipleri, sazlık, dere kenarları bizim evimizdir. Sizinkiler geliyor, bizim evlerin üzerine tuvalete oturuyorlar. Büyükler kaçıyor, çocuklar kaçamıyor. Bizimkiler de onları çarpıyorlar. Yoksa durup durduğu yerde çarpmıyorlar. Ben dedim ki:
- Dünya yüzü geniş, siz insanoğlunun olmadığı başka vadilere gidin. Bizimkiler sizinkileri görmüyorlar, Görseler, yaklaşmazlardı. Siz görüyorsunuz niçin kaçmıyorsunuz? Onlar dedi ki:
- Burası bizim başkentimiz (payi tahtımız)'dır. Burayı terk edip hiç bir yere gidemeyiz. Sen bundan sonra kimseye okuma dediler. Ben:
- Siz çarpmayın, ben de okumayayım, yoksa okurum, dedim. Onlar da bana:
- Öyleyse biz sana yapacağımızı biliriz, dediler. Bilâl Babam:
- Bana hiç bir şey yapamazsınız, dedim. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'deki bazı âyetleri, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)' in hadîs-i şerîflerinde buyurduğu duaları okumamla, cinlilerin bana yaklaşamayacağı-
nı ve hiç bir ziyan getirmeyeceğini çok iyi biliyordum. Ben yaklaşınca onlar kaçıyorlardı. Bana:
- Gelme dur, ağzından çıkan nur bizi yakıyor, dediler. Ben onlara:
- Siz bana hiç bir şey yapamazsınız, dedim. Onlar:
- Sihirde mi yapamayız? dediler. Ben:
-Sihirde yapamazsınız? dedim. Amma sihri münafıklar, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)'e karşı da yapıp, O'nu hastalandırmışlardı. O aklıma geldi. O günden itibaren Cinliler rüzgârı sihirlemeye başladılar. Tuvalet uzakta idi. Tuvalete gidince tuvaletin içini sihirlediklerini anladım. Ben hastalandım, yatağa düştüm. Namazı oturduğum yerde kılıyordum, gittikçe rahatsızlığım artıyordu. Rüzgâr da burnuma çok pis kokuyordu. Halbuki yayladayız. En temiz rüzgâr yaylada eser. Yayladan ovaya geldim. Rüzgar kesildi, pis koku gitti. Hastalığım geçti, sıhhatim iyi oldu. Geldiğim gün namazı ayakta kıldım.
Kitabımızda; Doktor Hafız Ahmed isimli birinin yazdığı kitabında: “Ben doktorum. Cin, şeytan var dediklerinin aslı yok yazmasına karşılık Bilâl Babam'ın Cin Sûresini ve “Muavvezeteyn”lerde “Minel cinneti vennas”(Sûre-i Nas, Âyet 6). dediğini okuyor, tefsir ediyor. Kendisi hafızmış. Cin ve Nas sûrelerinde “Beni cinlerin ve nasın şerrinden koru” Bu âyetleri okumamış mı? demesi üzerine o kitabı sobaya atıp yaktıklarını yazmıştık. Bazı kimseler bu hususta efsaneymiş gibi çok basit görüp asılsızmış gibi iddia ederler. Halbuki Kur'ânı Kerim'de Cin sûresinde:
“De ki: Cinlerden bazı taife benim yanıma geldi. Kur'ân dinledi. Kavimlerine gidip «Biz acaip bir Kur'ân dinledik» dediler.”
( Sûre-i Cin,Âyet 1-2; Sahîh-i Buhâri Tecrîd-i Sarîh, Cild 2, Hadîs No: 431; Cild 10, Hadîs No: 1545; Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 4322; Kütüb-i Sitte, Cild 4, Hadîs No: 846.)
Sûre-i Nemil'de: “(Gale ifrîtün minel cinni) Cinlilerden bir ifrit dedi ki: - (Sûre-i Neml, Âyet 39)” diye başlar. Onun için bu doğrudur. Bilâl Babamın yaptıkları konuşması, sözleri hepsi doğrudur, gerçektir. Çünkü cin çarpan ve sara tutanların binlercesi yanına gelip iyi olmuştur. Bunu bütün millet gözleri ile defalarca gördü. Allahu Teâlâ cümlemizi tam inananlardan etsin (Amin).
Muhammed b. Vasî her sabah namazını müteâkıb şöyle dua ederdi:
“Allah'ım! sen bize bir düşman musallat ettin ki, o ve maiyyeti bizim kusurlarımızı görür, fakat biz onu göremeyiz.
Allah'ım! Onu rahmetinden mahrum ettiğin gibi bizden de mahrum et; afvından ümidini kestirdiğin gibi, bizden de ümidini kestir, rahmetinle onun arasını uzaklaştırdığın gibi, bizimle de onun arasını uzaklaştır. Zira muhakkak ki, senin gücün her şeye yeter, sen her şeye kâdirsin.”
Bu zat birgün mescide giderken şeytan karşısına çıktı ve:
- Beni tanıdınız mı? diye sordu.
- Hayır, bilemedim kimsiniz? dedi. İblis:
- Ben iblisim, deyince Muhammed:
- Ne istiyorsun? diye sordu. İblis:
- Senden ricam şu istiâzeni (Allahu Teâlâ'ya sığınmanı) başkasına öğretme. Ben de bunun karşılığı olarak sana dokunmam, dedi.
Muhammed b. Vasî:
- Yemin ederim ki; Ben bunu herkese öğretirim, sen de elinden geleni yap, dedi.
Hasan-ı Basri mürsel olarak şöyle rivâyet ediyor:
- Bana haber verildi ki; “Birgün Cebrâil (Aleyhis-selâm), Rasûl-i Ekrem'e geldi ve şöyle dedi:
- Cinlerden bir ifrit sana hile etmek istiyor. Yatağına girdiğin zaman Ayet'el-Kürsi'yi oku.”
(Yazı Mir'ât-ı Kâinat, Cild 1, s.428-430'dan alınmıştır.)
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan,
Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren..
|