Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Havas ilmine bakış...
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 23.06.17, 13:35
Deniz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Deniz Deniz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Üyelik tarihi: 19.05.17
Bulunduğu yer: denizli
Mesajlar: 268
Etiketlendiği Mesaj: 27 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Havas ilmine bakış...

HAVAS

İrfan sahibi olarak mârifete ermeyi amaçlamış, gayesi ve hedefi Hakk olmuş, bu yolda çalışmalar yapan kişiler

Nur perdeleri ardında kalanlar

*

“HAVAS’I YARATTIM… NURUMA DAYANAMADILAR…

NUR PERDELERİNİ KOYDUM!”

Havâs, irfan sahibi olarak mârifete ermeyi amaçlamış, gayesi ve hedefi Hakk olmuş, bu yolda çalışmalar yapan kişilerdir. Bunlar da Nur perdeleri ardında kalmışlardır!

*

"-Yâ Gavs! Avâmı halkettim, nûruma dayanamadılar, araya zulmet perdesini koydum. Havâs’ı yarattım, nuruma dayanamadılar, nur perdelerini koydum."

Bu bölümde üzerinde durulması gerekli olan iki husus var ki, onları çok iyi anlamak gerekmektedir;

Zulmet perdeleri*ve*Nur perdeleri.

Önce "perde" kelimesindeki mânâyı çok iyi anlamalıyız. Tamamiyle beş duyuya tâbî, gördüğüne göre hüküm veren, düşünce fonksiyonu çok zayıf yapıların*kabul*edebileceği cinsten bir maddî perdeden sözedilmiyor burada elbette ki!

Peki öyle ise*"perde"den murad nedir?..

"Perde", perdeleme işlevini gören nesnedir. Yâni bir şeyin görülmesine engel olmak için konulan herhangi bir tür örtü!

Madde olan bir şeyin örtüsü, perdesi de elbette ki maddîdir. Ancak o şey maddî değilse, perdesi de elbette ki maddî bir şey olmaz.

Öyle ise*Allah'ın*perdeleri*nelerdir?

Öncelikle şunu çok iyi anlamalıyız. “Allah'ın perdeleri”, dendiği zaman bilinmelidir ki,*bu perdeler Allah'ın üzerinde değil, bizim basîretimizde*mevcuttur.*Yani, bu*perdeler*âfâkî (dışta) değil,*enfüsîdir!

Bizim anlayışımızı, kavrayışımızı, idrâkımızı, tefekkür kâbiliyetimizi kısıtlayan şeylerdir, bu perdeler. Asla bunların ötesinde bir perde düşünülmemelidir.

İşte bu*perdeler*esas olarak ikiye ayrılır:

1-Zulmet perdeleri

2- Nur perdeleri

İşte beş duyunun verdiği madde kabulünü bir yana bırakıp, boyutsal idrâklara yönelirsek; zulmet perdeleri yavaş yavaş basiretimizden kalkmaya başlar.

"Allah’ım, bana eşyanın hakikatını göster."

Şeklindeki*Rasûlullah*Aleyhisselâm’ın ettiği dua, hakikatta bize bir gerçeği vurgulamak gayesine mâtûftur.

“Eşyanın hakikatı”, görüp bildiğim her şeyin hakikatı demektir ki; bu da en dar görüşlü insanın bile anlayacağı şekilde, görülenin ardındaki gerçek, demektir!

Nedir eşyanın ardındaki hakikat?.. Ki, biz ondan perdeliyiz..?

Eşyayı, zulmet perdeleri dolayısıyla görmekteyiz!

Zulmet perdelerinden kurtulunca, eşyanın ardındaki hakikatı görürüz ki, o da,*Allah isimlerinin mânâlarıdır.*Ki aynı zamanda işte bunlar da*Nur perdeleridir!

Eşya, yani ef'âl âleminde bulunan her şey,*Allah'ın esmâ-ül hüsnası diye bildiğimiz, özetle doksandokuz*isminin mânâlarının terkiplerinden ibarettir.*O mânâlar, terkipler şeklinde algıladığımız veya algılayamadığımız şeyleri meydana getirir! Burayı iyi anlamak lâzımdır, çünkü çok önemli bir anahtardır bu husus. Ki ancak bu anahtar ile eşyanın hakikatı kavranabilir.

Allah'ın ZÂT'ının perdesi ise “esmâsı”dır!

Akla gelen veya gelmeyen, insanın bildiği veya bilmediği her şey, esmâ terkiplerinden meydana gelmiştir!

Esmâ*(Allah'ın isimleri),*her şeyin aslı ve özüdür ki aynı zaman da yüce Zât'ın da perdesidir!

Nurdan perdeler*diye işaret edilen de*Allah'ın bu esmâsıdır!

Pek çok velî, esmâ mertebesinde eşyanın hakikati olan isimlerin mânâları ile karşı karşıya kalınca mutlak hakikatı bulduklarını sanmış ve bununla yetinerek, Zât'ı ilâhî’yi*Ehadiyyetiyle*bilememişlerdir.

İsmâil Hakkı Bursevî*merhum ki Gavs-ı zaman olarak bilinir*Ruh-ül*Beyân*isimli çok değerli Kur'ân-ı Kerîm tefsirini yazan zâttır*"Lüb-ül Lübb"*şerhinde şu hadîs-i şerîfi nakleder:

"Cennetlik kimseler makamlarına kavuştuklarında, Hak Teâlâ**AZÂMET ve KİBRİYÂsını gizleyen PERDEYİ aralar ve;“ Ben sizin yüceler yücesi Rabbınızım” buyurur.

Hak’kın bu tecellîsi onların garibine gider ve inkâr ederler...

Hâşâ ki sen bize Rab olasın, diyerek feryada başlarlar.

O anda tecellî üç defa değişir; her defasında onlar yine inkâr ederler.

Sonra Hak onlara;

-Rabbınıza dair aranızda bir işaret var mı?.. diye hitâb eder.

-Evet, var! cevabını hep bir ağızdan verirler.

Artık bundan sonradır ki, herkese, ZANNI, İTİKADI ve ANLAYIŞ KÂBİLİYETİ nisbetinde tecellî olur.

Bu tecellî sonunda;

- Sen yüceler yücesi Rabbımızsın! deyip kabul ederler."

Bu müşâhede için şu hadîs-i şerîf vardır:

"Siz rabbinizi mehtaba bakar gibi seyre dalacaksınız!"

Hâl böyle olmasına rağmen, EHLİ İRFAN, HAK Teâlâ’yı İLK TECELLİDE tasdik ederler."

İsmâil Hakkı*merhumdan naklimiz bu kadar.

Yukarıdaki hadîs-i şerîfi bir kere daha çok dikkatli bir biçimde okursak görürüz ki,*Allah'ın "AZİM"*isminin işaret ettiği*"Azâmet"i ve de*"Kibriyâsı"*Hazreti*Rasûlullah*Aleyhisselâm’ın işaret buyurduğu üzere,*"PERDE"*olmaktadır!Yani, Esmâ perdesi.*Yani,*nur perdesi!

*Ki varlık, mevcûdât hep bu isimler ile varolmuştur ve onlar ile yaşamlarına devam ederler. İsimlerin olmadığını düşünürsek, geride kalan yegâne şey*"HİÇ"*olur!

Zâten*"Ahadiyyeti"*târif eden en uygun kelime de*"HİÇLİK"tir.
Makale alıntısıdır.

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147