13.06.17, 01:41
|
Daimi Üye
|
|
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,466
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
|
|
Gülmek Psikolojik Rahatsızlık Olabilir mi?
Gülme eylemi, çoğu kişinin mutluyken yaptığı ve çoğunlukla olumlu olarak görülen bir reaksiyon olarak değerlendirilir. Dostlarla beraber, aile içinde, bir arkadaş ortamında kişilerin birbirleriyle konuşup gülüşmesi hoş vakit geçirmenin belirtisidir. Ancak kişilerin ciddi olmaları gereken ortamlarda da gülme reflekslerine hâkim olamaması, çoğunlukla sosyal ilişkiler ve iş ilişkileri açısından olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Kişilerin bu davranışları nedeniyle çoğu ortamda münasebetsiz ya da dengesiz olarak değerlendirilmelerine yol açmaktadır. Ancak bunun istemsiz bir davranış olması ve kişinin beyin kimyasındaki bir bozulmadan ileri geldiği genellikle kimsenin aklına gelmemektedir. Hatta reflekslerini kontrol etmede zorlanan kişiler bile bu durumun bir rahatsızlığa işaret ettiğini düşünmeyebilmektedir. Bu sebeple gülme reflekslerini kontrol edemeyen kişiler, mağduriyet yaşamakta hatta kendini toplumdan soyutlamaya kadar giden ciddi durumlar ortaya çıkabilmektedir.
Kişilerin depresif ruh halleri, moral bozuklukları kolaylıkla gözlemlenebilirken ve bunun depresyona ya da farklı bir ruhsal rahatsızlığa işaret ettiği düşünülebilirken yersiz gülme eylemi için böyle düşünüldüğü çok nadir olmaktadır. Ancak gülmek de çoğu zaman depresyonu baskılayan bir maske görevi görmekte hatta mutsuz olan insanların daha çok güldüğü tespit edilen bilgiler arasında yerini almaktadır. Kişilerin mutsuzluk ve çökkün ruh haline karşı geliştirdiği bir savunma mekanizması olan bu istemsiz gülme, uzmanlarca bipolar bozukluk belirtisi olarak nitelendirilmektedir. Bu hastalığın iki zıt evresi ya da göstergesi olarak belirtilebilen aşırı neşe ve enerji hali ya da tam tersi dibe çökme, mutsuzluk ve kendi içine kapanma hali olarak 2 farklı şekilde yaşandığı ancak kişiler arasında da bu belirtilerin farklılık gösterdiği ifade edilmektedir. Herkeste farklı belirtiler gösteren bu rahatsızlık psikolojik hastalıklar grubunda yerini almakta ve tedavi edilmezse intihara kadar gidebilen ciddi sonuçlar doğurmaktadır.
Hastalığın iki farklı zıt evresi şu şekilde kendini göstermektedir: Hastalığın kişilerde aşırı mutluluk hali olarak ortaya çıkan belirtileri mani dönemi olarak bilinmektedir. Bu dönemde kişilerde aşırı enerjik olma durumu, üreticilik ve yaratıcılık gücünün birden artması, saldırganlaşmaya eğilimin artması, kişinin normalden daha konuşkan bir hale gelmesi gibi durumlar gözlemlenmektedir. Bunlara ilave olarak seslere karşı aşırı duyarlılık göstermeye başlama, başka bir dünyaya ait olduğu düşüncesine kapılma, görüntü, ses, koku ve dokunma gibi duyularda bozulma, kişinin olmayan sesler duyma, olmayan şeyler görme, derisinde sanki birisi ona dokunuluyormuş hissi oluşması ve olmayan kokuları algılama durumu gösterme bu kişilerde rastlanılan durumlar arasındadır. Uyku ihtiyacında görülen azalma, cinsel istekte artma, kişinin kendini üstün ve önemli görmesi buna ilaveten düşündüğü her şeyi yapabilecek olduğuna inanma durumu, gelişi güzel para harcama isteği neticesinde düşüncesizce alışveriş yapma, günlük yaşama uyum sağlamada zorluk çekme de bipolar bozukluğun mani evresinde görülen belirtilerdir. Bunların yanında ayrıca görülen, yoğunlaşma güçlüğü çekme, huzursuzluk hissinde artma, sinirlilik durumu, günlük yaşamın seyrine uymada zorluk mani evresinde görülen bipolar bozukluk göstergeleri arasında sayılmaktadır.
Depresyonun belirtileri olarak şu durumlar gözlemlenebilmektedir: Kişide sürekli yorgunluk hissi, bitkin hissetme durumu, enerji düşüklüğü, dinlenmeye olan ihtiyacın gittikçe artması, kişini kendine olan özgüveninin azalması akabinde gelen gelecek kaygıları ve sürekli olumsuz durumlarla karşılaşılacağı endişesi depresyon evresinin belirtileri arasında gösterilmektedir. Ayrıca kişinin önceden zevk alarak yaptığı aktivitelerde azalma görülmesi, dalgınlık hali, sürekli düşünceli olma durumu, aşırı duyarlı olma ve her şeyi üzerine alınma eğiliminde artış gösterme, günlük yaşamın seyrinde yaşanan dalgalanmalar, uykuya dalamama ya da derin uyuyamama gibi problemlerin kişilerde gözlenmesi durumu bu evrede görülen belirtiler arasında yer almaktadır. İlaveten günlük yaşam içinde yapılması gereken temizlik, kişisel bakım gibi işlerin kişi tarafından yapılamaz bir hal alması, ortaya çıkan bedensel rahatsızlıklar bu evrenin belirtileri olarak görülmektedir.
Bipolar Bozukluğa Yatkınlık ve Risk Faktörleri
Bu hastalık daha çok gençlerde ortaya çıkmakla birlikte nadiren orta yaşlı ve yaşlı insanlarda da görülmektedir. Genetik yatkınlığa bağlı olarak da ortaya çıkabilen hastalık tam olarak genetik bağlantı ile açıklanamamakta ve istatistiksel olarak her 100 kişiden 1 ya da 2’sinde görülebileceği belirtilmektedir. Kadınlarda ya da erkeklerde daha çok görüldüğüne dair bir ayrım ise bulunmamaktadır. Her iki cinste de ortaya çıkabilen bir hastalık olan bipolar bozukluğa çoğunlukla gençlerin yakalanma riskinin yüksek olduğu belirtilmektedir. Bipolar bozukluğun ortaya çıkmasına sebep olan diğer faktörler ve risk grupları şöyledir:
*Bipolar bozukluk geçmişi olan ailelerde genetik olarak süregelme durumu görülebildiği vurgulanmaktadır.
*Birinci dereceden akrabalarda hastalığın görülmesi durumunda diğer akraba üyelerinin bu hastalığa yakalanma ihtimali bulunmaktadır.
*Antidepresan kullanan kişilerde yan etkiye bağlı olarak ortaya çıkma durumunun mevcut olduğu vurgulanan bilgiler arasındadır.
*Mizaçta dikkat çekici dalgalanmalar yaşanması, ruh halinde yaşanan güçlü dalgalanmalar ve aşırı enerjinin verdiği yerinde duramazlık durumu bipolar bozukluğun işaretleri arasında değerlendirilmektedir.
*Mevsimlere göre değişen dalgalı ruh halleri, kişilerde bipolar bozukluk habercisi olarak görülmektedir.
*Çocukluk ya da ergenlik döneminde ortaya çıkan depresyonlar, bipolar bozukluk için tetikleyici etki yapabilmektedir.
Ancak bu kısımda sayılan risk faktörleri, hastalığa yönelik hafif belirtiler ya da ihtimaller olarak değerlendirilmektedir.
Hastalığın Tedavisi İçin Kullanılabilecek Yöntemler
Bipolar bozukluk, kişilerin günlük hayatlarını çok önemli ölçüde etkileyen kendilerine ölümle sonuçlanabilecek bir şekilde zarar vermelerine yol açan bir hastalıktır. Bu nedenle kesinlikle kontrol altına alınmalı, kişilerin günlük hayata uyumlu hale gelmesi sağlanmalıdır. Bu hastalığın tedavisinde çoğunlukla ilaç kullanımının işe yaradığı bilinmekle beraber kişilerin sosyalleşmeye teşvik edilmesi ve sürekli olarak uzman doktor kontrolünde olması hastalığının seyrinin iyileşmesi açısından azami önem göstermektedir. Kişilerin grup terapilerine de yönlendirilerek sosyal bir alan oluşturması ve sosyallik ile ilgili yaşadığı problemleri aşmasının kolaylaştırılması, hastalığın kontrol altına alınmasını sağlamaktadır. Ancak bu hastalık kişi ile beraber yaşadığından dolayı sürekli ilaç kullanımı gerektirmektedir.
İlaç kullanımının büyük ölçüde fayda sağladığı tedavi yöntemlerinin yanı sıra bazı kişilerde ilaca tepki vermeme durumu görülebilmekte bu nedenle bu kişilerin hastanede tedavi görmesi sağlanmaktadır. Bu sayede özellikle intihara meyilli kişilerin kendine zarar vermesi engellenebilmektedir.
Kişilerin ilaç tedavisi ile iyileştirilememesi ya da hastalığın kontrol altına alınamaması durumunda ise kişilere elektrokonvülsif tedavi uygulanmaktadır. Bu tedavi yönteminin halk dilindeki adı elektroşok olarak aslında birçok kişi tarafından da yanlış şekilde bilinmektedir. Bu işlem bir anestezist ve psikiyatristin özel müdahale odasında beraber bulunarak yaptıkları tıbbi uygulamadır. Hastanın acı duymaması için anestezi yoluyla uyutulması sağlanmaktadır. Tedavi, alnına konan bir elektrot yardımıyla toplamda 5 dakika süren 5 saniyelik kısa akımlarla beynin uyarılması şekilde gerçekleşmektedir. Verilen elektrik miktarı hastanın beynine ve bedenine zarar vermeyecek düzeyde ayarlandığı için önemli yan etkileri bulunmadığı belirtilen ifadeler arasında yer almaktadır.
Kısa süreli ve yakın zamanda yaşanan olaylara ilişkin detayların hatırlanmaması gibi küçük yan etkilerin en fazla 1 yıl içinde ortadan kaybolacağı da söylenen ifadeler arasındadır. Tedavi, kişiler üzerinde gösterdiği etkiye bağlı olarak 1-3 seans şeklinde değişiklik göstermektedir. Bu tedavi, ilaca cevap vermeyen ve hem çevresine hem de kendine karşı tehlikeli davranışlarda bulunabilecek kişilerde çabuk iyileşme sağlamak için başvurulan bir yöntemdir. Çoğunlukla kısa sürede etki gösterdiği vurgulanmaktadır.
Hastalığın tedavisinde kullanılan bir başka yöntem ise tarnskraniyal mantyetik uyarım olarak bilinmektedir. Saçlı deri üzerinden uygulanabilen bu yöntemde ise hastanın uyutulmasına gerek kalmamakta ve işlem sırasında hasta ya hiç acı duymamakta ya da akım verilen bölgede çok hafif bir rahatsızlık hissetmektedir. Elektriksiz uyarım şeklinde yapılan bu tedavi yönteminde hastanın kafasına yerleştirilen elektromanyetik bobin yardımıyla güçlü ve kısa bir manyetik akım iletimi sağlanmaktadır. Böylece beyin aktivitesinin istenen düzeyde değiştirilmesi ve iyileştirilmesi sağlanmaktadır.
*Bipolar bozukluk beyinden kaynaklı bir hastalıktır ve toplum tarafından maalesef psikolojik rahatsızlıklara karşı gerekli anlayış seviyesine ulaşılmış değildir. Kişi soğuksa ya da yerli yersiz gülüyorsa ortamdaki kişilerden farklı hareket ediyorsa yaftalanarak soyutlanmaya başlanmakta ve yalnızlığa itilmektedir. Bu tür rahatsızlıkları olan kişilerin özellikle aileleri ve yakın çevreleri kişilere karşı tutumlarını değiştirmeli ve karşısındaki kişinin hasta bir insan olduğunu düşünerek onunla empati içerisinde etkileşim kurmalıdır. Unutmayın, kimse hasta olmak ya da toplum içinde garip bir duruma düşmek istemez. Hayatta karşılaşılan bazı durumların sonucu olarak ortaya çıkan bu hastalıklar, kimsenin hatası ya da suçu değildir. Bu kişilere tedavi sürecinde destek olunması onların hayatlarını kurtarmak ve yaşama yeniden uyum sağlar hale gelmelerini sağlamak açısından son derece önem taşımaktadır.
Merve Özkan'a teşekkürler.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|